Yıldızlar ile kaplanmış gökyüzüne bakarken tatlı bir esinti sayesinde titreyip kollarım ile kendimi sararak kollarımı yavaşça soğuk ellerimle ovuşturdum.
Yıldızlara bakınca gördüğüm her yüz, yaşadığım her olay teker teker beynime hücum ediyordu.Ve yaldızlı kağıtlar takılıp kaldı aklımda.
Yoksunluk çekmiyordum bağımlı olmadığım için ama o kadar dibe batmış hissediyordum ki biraz yanımda olmasını istememe karşı gelemiyordum.
Arda'yı bulmam gerekiyordu.Bu ev bu insanlar bana yabancıydı.Onu bulmam için dışarı çıkmam ve gittiği mekanlara gitmem gerekiyordu ama takıntılı bir yazar ile bir sözleşme imzalamış ayrıca o takıntılı yazar kimliğime el koymuştu.Bir de gelmiş bana maddi ve manevi değeri olan şeyleri çaldı arkadaşın(!) diyor.
Sonra aklıma moruğun anlattıkları geldi. Gerçekten benim gibi birine neden anlattı bilmiyorum ama benim kim olduğum heralde Burcu denen kızdan saklanması gereken bir bilgiydi.Birde o moruğa baba diyerek dolaşacak ve bütün acılarımı lanet bir kitap çıkarsın diye o yazar bozuntusuna anlatacaktım.
Aslında Koray'ın yetimhanede büyüdüğünü öğrenip ona acımamıştım.En azından benden rahat büyümüştü ve önüne birçok fırsat sunan bir Burcu'nun babası olan şahsiyet vardı. Sonuçta dışarıda aç dilenen çocuklar var dı-ki aralarında olduğum için durumlarını biliyordum-onlara daha çok acıyordum.
Bir de annem vardı.Lanet olası üvey baba bozuntusunu umursamıyordum.Ama ben yokum diye kesin para için annemi sönmürüyordur adi şerefsiz.Kardeşim aklıma gelince kaşlarım daha da çakıldı.Bensiz ne yapacaklardı.Annemi ne olursa olsun özlemiştim.Ne olursa olsun...
Omuzlarıma bırakılan yumuşak birşey ile irkildim.Yavaşça başımı yana döndüm ve kahverengi kazak giymiş Koray'ın geniş omuzları ile karşılaştım.Koray'ın hep sıcak renkler giyindiğini farkettim.Bana verdiği aşırı yumşak krem rengi hırkayı kollarımda geçirip giydim.Sıcak olduğu için hırkanın soğuk tenimle temas etmesiyle titrememe engel olamadım.
Uzun balkonda bana bakmadan sol tarafımda bir adım uzağa gelerek benim gibi demir bordo belime kadar gelen korkulukların önüne geçti. Tek fark o yaslanmadı benim gibi.
Elleri cebinde başını kaldırarak karanlığın binbir tonunu taşıyan gökyüzüne bakıyordu. Keskin çene hatları iyice ortaya çıkan Koray'ın damarları belirginleşmiş boynuna baktım.Kabul etmek gerekirse dikkat dağıtıcı bir görüntüydü bu.Kafamı hafifçe iki yana sallayarak direk dışarıdaki muhteşem bahçeye baktım.
Kedilerin sesi çıkmıyordu.Bugün yeni bir kulübe yapılmıştı onlar için kış yaklaştığından olsa gerek.İşçiler sessizce işlerini yaparak gitmişlerdi.Sürekli bu bahçeyi izlediğim için onları görmüştüm.Bu evdeki ihtişamdan daha çok bu çiçek bahçesini sevmiştim.
"Yaslanma"
Bu pürüzsüz berrak ses Kutay dan gelmişti.Başımı yavaşça sol tarafıma dönerek "Ne?" dedim ortamdaki bütün büyüyü bozan adama.
"Korkuluklar diyorum.Yaslanma.Tehlikeli."dedi.
Hala gökyüzüne bakıyordu. Bi an ciddi mi diye baktım ona ama bana dönmedi.Abartılı yavaş haraketler ile geriye çekildim.Cidden bu adam buna tehlikeli diyorsa daha bişey ile karşılaşmamıştır.
"Oldu mu?"diye sordum.Sesimdeki alay abartılıydı.
Bana bakmadan omuz silkti ve dudaklarının hafifçe kıvrıldığını omzumun üstünden bakarken görebiliyordum.Hemen önüme döndüm ve omzumdan kayan hırkayı düzelterek hırkaya daha çok sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Doz
Teen Fiction"Senden önce yürüyen bir ceset,terk edilmiş bir harabeden ibarettim.Şimdi ise yanlızca senden ibaretim..."