-20-

210 15 7
                                    

Geç olduğunun farkındayım ve bunun için özür dilerim. Umarım daha sık bölüm yayınlarım yaz tatilinde. Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen.

İyi okumalar :))

__

Burcu'nun bizi getirdiği saray yavrusunun bahçesinde ki havuzun orada ki renkli puflara yürürken düşündüklerime tercüman olan Arda konuştu.

"Adamlar yaşıyor be!" Berter dayanamayıp anında cevap vermişti.

"Ağzını kapat. Manda felan kaçar şimdi."

Hepimizin ne alaka dercesine baktığımızı gören Berter türkü söylemeye başladı.

"Manda yuva yapmış söğüt dalına... aman aman...yavrusunu sinek kapmış gördün mü..."

Hepimiz göz devirsek de Allahtan sesi güzel yoksa katlanılmazdı dedim.

"Espiri miydi bu? O zaman vurun beni" diyerek yüzümü buruşturdum.

"Abi kroluğundan birşey kaybetmemişsin görüyorum ki."diyen Burcu kendini bizden sonra bıkkınca puflara attı.

"Türkü söylemek kroluk mu?"diye atılan Eylül'e şaşırmadım çünkü bu kızda her an herşeye muhalefet olma potansiyeli vardı.

"Yürü be sarı kim tutar seni!"diyerek alkışlayan Berter'e gülmeden edemedim.Buna karşılık sürekli bana boş boş bakan Koray'ı görünce gülümsemem dudaklarımda dondu.Ne zaman o yeşil yorgun gözleri görsem kalbim sıkışıyor ve birşeylerin yanlış gittiği hissine kapılıyordum.Sanki herşey doğruydu da!

Konuşulan olayları duymuyordum. Koray bana başıyla yalının içini gösterip yavaşça yerinden kalktı. Sanırım hâla canı acıyordu. O lavaboya gideceğini söyledikten beş dakika sonra bende su içmek için ayaklandım. Bu durum sadece Arda'nın dikkatini çekmiş olmalı ki bana tip tip bakmayı ihmal etmedi. Ona aldırmadan yalının içerisine doğru yürüdüm. Odaları yavaş yavaş yürüyerek geçerken kapısı açık bir odanın içine doğru kollarımdan sürüklendim.

"Hey! Tamam sakin ol.Ben Koray.Elimi ağzından çekeceğim ve debelenmeyi kes."

Elini ısırıp güçlü kollarından uzaklaştığım an kendimi olabildiğince onun çekim alanından uzağa ittim. Etrafımda olması bile bana garip hissettirirken dokunması tenimi karıncalar istila etmişçesine huylandırıyordu.

"Amacın ne? Neden buraya geldik ? Sende zorla alıkoyma huy oldu heralde? " Kısık sesle soru sorarcasına söylediğim cümleden sonra tek kaşımı kaldırıp ellerimi göğsümde birleştirdim. Ayağımla ritim tutarken ondan bir cevap bekliyordum.

"Bakıyorum da akisiliğinden bir şey kaybetmemişsin."

"Anlaşmamızı unutmuş olmalısın herhalde Azra? "

Fazla sakin ve yakışıklı suratına yumruklarım ne kadar yakışırdı halbuki.

"Unutmam mümkün değil ama takmamam olası."

"O anlaşma olmazsa polise seni verebileceğimi biliyorsun."

"Kaçabilirim tekrardan." Bunu söyledikten sonra yutkunmayı denedim ama boğazım kurumuştu o geceyi hatırlayınca. O zaman ki soğuk sanki bütün bedenimi tekrardan kaplamışçasına titredim olduğum yerde.

"Tekrar böyle bir hataya düşer miyim sence? " diye sorarken yüz ifadesi katılaşmıştı.

Hafifçe dudaklarım kıvrıldı. "Oradan umrumdaymış gibi mi görünüyor."

"Olasılıklar üzerine konuşacaksaksan senin üzerine çok oynarım ben."

"O zaman üzülerek söylüyorum ki oyununu kendi üzerine kendi kendine oynamak zorundasın. İçeride sevgilimin beklediğini hatırlatırım."

Yüksek Doz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin