Not: Sadece ilk 20 bölümü paylaşacağım çok istediğiniz için. Yayıneviyle sözleşmem devam ettiği için bütün bölümleri yükleyemiyorum. Eğer direkt kitabı almak isterseniz Efsus yayınlarından 24 TL'ye alabilirsiniz. Diğer kitap sitelerinde bu kadar indirim yok diye biliyorum.
Yayınlanma tarihi: 18. 10. 2019.
Okuma tarihinizi buraya bırakırsanız mutlu olurum.
Keyifli okumalar.
Sahip olduğunuz şeyleri görmek için gözlerinizi değil, hayal gücünüzü kullanmalısınız.
(Alaattin Çağıl)
Hayallerine sıkı sıkı sarılıp, her zaman arzuladığı şehre, okula gitmek için otobüsten aşağı indi. Gözlerini kapatıp ellerinin arasındaki kitabı göğsüne sıkı sıkı bastırdı. Şimdiden hissetmişti İstanbul'un büyüsünü. Kulaklarına gelen insanların sesi, gökyüzünde uçan martıların sesi şimdiden huzur vermişti yüreğine.
"Ey İstanbul, adına çok şiir yazıldı biliyorum. Kalemime konuk olur musun? Ben de o şairler gibi hakkını verebilir miyim senin güzelliğinin?"
Gözlerini açıp muavinin yanına doğru yürüdü. Adama bavulunun fişini verdiğinde, bakışlarını etrafında dolaştırıp, yüzündeki tebessümle tekrar derin nefes aldı. Sevdiğin yer her zaman sana yuva olur diyen babasının sözleri geldi aklına. Bu şehre âşık olduğu için mi bu kadar seviyordu? Daha önce iki kere gelmesine rağmen, her defasında ilk kez geliyormuş gibi hissetmesi normal miydi, bilmiyordu. Bu şehri sevdiğini, denizin kokusunu, tarihi yapısını çok seviyordu. Bunu çok iyi biliyordu.
"Buyurun."
Muavinin elinden bavulu alıp, "Teşekkür ederim," dedi geri çekilirken. Bavulunu kaldırıma çıkarıp, kalacağı yurda gitmek için taksi durağına doğru yürüdü.
Gergindi, elleri terliyordu. Boynu su gibi olmuştu heyecandan. Yoksa İstanbul'un sıcağı onu rahatsız etmiyordu. Adana'dan gelmişti İstanbul'a, oranın sıcağına alışıkken İstanbul'un sıcağı onu hiç rahatsız etmiyordu.
Taksi durağına geldiğinde, boş taksilerden birine yönelip bagajın içine bavulunu koydu. Arabanın arka koltuğunda yer aldığında kalacağı yurdun ismini şoföre söyleyip koltuğa yaslandı.
Geçen ay babasıyla geldiğinde görevli kalacağı odayı ona göstermişti. Kalacağı odanın penceresi denize bakıyordu. Bu yüzden çok mutluydu. Denize bakarken yazacağı şiirler şimdiden aklına geliyordu.
Kalem tutmaya ihtiyaç duyan parmakları terleyince elini eteğine sildi. Gergin olduğu için düzgün olan şalının önünü on kere düzeltmesine rağmen tekrar düzeltme gereği duydu. Farkındaydı heyecan yaptığının ama elinde olan hiçbir şey yoktu. İlk defa ailesinden ayrı kalacaktı. Dört yıl boyunca yeni bir hayatı olacaktı bu koca şehirde. Gergin olmamak için ne kadar çaba gösterse de elinde olmadan bedeni kasılıyordu.
Çantasından telefonunun sesi gelince hemen telefonunu çıkardı. Babası arıyordu. Dudaklarını diliyle ıslatıp telefonu açtı.
"Babacım."
"Vardın mı kızım?"
"Taksideyim baba, yurda gidince seni arayacaktım."
"Öyle ama ben merak ettiğim için dayanamayıp aradım. Sonuçta büyük şehre gidiyorsun insanın aklı kalıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESİM OLUR MUSUN & RAFLARDA
General FictionGözleri birbirleri ile kesiştiği o sıcak yaz günü gibi ısınmıştı kalpleri. Hiç soğumadan o günden beri hep birbirleri için attı kalp atışları. Uzaktan izlediler birbirlerini, bazen biri ansızın not buldu; şiir, şarkı sözü yahut duyguların anlatıldığ...