5.BÖLÜM "NASİBİM"

338 251 220
                                    

Bölüm şarkısı; Sen bir Aysın.
İyi okumalar.
***
Kendini bile inandıramadığın bir şeye başkasına inandırabilir misin? 'Sevmiyorum' diyebilir misin? Diyemezsin. Desen bile inandıramazsın. Her konuda yalan söyleyebilirsin ama sevgide, aşkta asla! Çünkü aşk yalanı kaldırmaz...

"Gülizar sevmiyorum demiyorsun. Demek ki seviyorsun."
"Yavuz evliyim. Git ne olursun git. Biri görecek."
"Gidiyorum ama geleceğim."
Yavuz sokağın karanlığında kayboldu. Gülizar el örgüsü olan ceketin sol cebine sol elini koyup içeri girip sağ eliyle kapıyı kapattı. Konağın avlusunda olan masaya oturdu. Ceketini çekiştirerek önünü kapatmaya çalışıyordu. Elindeki telefona ikide bir bakıp saati kontrol ediyordu. Kapıya bakıp "Baran neredesin?"dedi.
Yemek bitmiş herkes sofradan kalkmıştı. Hurinaz Hanım ve Seyit Bey terasa gitmek için sofradan kalkarken "Hatice terasa iki tane bol köpüklü kahve getir." dedi Hurinaz Hanım.
Terasa çıktıktan sonra korkuluklara tutunarak dışarıyı seyrettiler.
Hurinaz hanım avluya baktı. Gülizar'ı gördü.
"Ağam ne olacak bu çocukların hali?" "Bilmiyorum Hurinaz, bilmiyorum."
***

Baran ve Ekin parayı ödemek için kasaya doğru gittiler.

Dilan Kübragil'e dönüp "Hadi bizde kalkalım." dedi. Kapının önüne çıktılar.
Kübra Dilan'ın gözlerinden gözlerini kaçırmıyordu. Gördüğü gözlerde bir farklılık vardı. Başka bakıyordu. Aşık gibi... Sevdalı gibi... Ama ne zaman olmuştu. Kübra'nın neden haberi yoktu. Dilan kendine bakan gözleri fark edince "Ne oldu?"diye ağzını oynattı. Ekin ve Baran geldiğini görünce "Sonra konuşuruz Dilan."dedi.
"Hadi gelin. Araba şu tarafta." deyip lokantanın sağındaki arabayı gösterdi Ekin. Baran sürücü koltuğuna, Ekin yanına oturdu. Baran Dilan'a bakmak istiyordu ama tam arkasında olduğu için göremiyordu. Aralarında konuşulan sohbete Dilan girmedi. Sessizce dışarıyı seyretti. Baran'dan çıkan tok sesi duyunca kanı kaynıyordu. Ona kapılıp gitmek istiyordu.
Ekin "Evet geldik." dedi.

Hepsi arabadan indiler.
Dilan "İyi geceler." deyip cevap beklemeden gitti. Onun düşündüğü bir şey vardı? Seyit Ali Ekin'in mı oğluydu? Ekin'in oğluysa Kübra'nın bundan haberi yoktu. Ekin Kübra'yı kandırıyor muydu? Sinirlenmişti. İçi rahat etmiyordu. İlk önce Baran'dan öğrenecekti. Sonra eğer gerekirse Kübra'ya diyecekti. Dilinden geçen tek cümle vardı.
'İnşallah Seyit Ali Ekin'in oğlu değildir.'

Baran Dilan'ın ardından bakakaldı. Dilan'da farklılık vardı. Bakışlarında değil tavırlarında. Sebebini öğrenmek istiyordu.
"İyi geceler."deyip Kübra'yı bekledi.
"Güle güle sevgilim." dedi Kübra.
"Güle güle sevgilim." dedi Ekin Kübra'nın ardından.
***
Baran'ın yüzünü yine çatık kaş, asık surat kaplamıştı. Çünkü konağın kapısının, bir zorunluluğun önündeydi. Helin'in zorlamalarıyla bu gece gelmişti. Baran'ın konağın içine girmesi ile Gülizar ayağa kalkıp Baran'a yaklaşırken konuşmaya başladı.
"Neredeydin Baran?"
Baran eliyle dur işareti yapıp merdivenlerden yukarı çıktı.

"Başım ağrıyor Gülizar, şişirme kafamı."

Odasına girmemek için ayakları geri geri gidiyordu. Ama maalesef elinde sonunda o odada kendini bulacaktı. Odasına girdi.
Hemen ardından Gülizar girdi.
"Kim o kadın?" Elleri belinde bir açıklama bekliyordu.
"Hangi Kadın?"
"Evleneceğin kadın."
"Ya bu seni niye ilgilendiriyor."
"Ben senin karınım."dedi, üstüne basa basa.
"Sen benim hiç bir şeyimsin."
"Bana acımıyor musun?"
"Peki sen bana acımıyor musun? Ya senden kaç yaş küçüğüm. Ben daha çok küçükken sana kocalık yapmamı beklediler. Ben sana abla gözüyle baktım. Sen bana kardeş gözüyle neden bakmadın?"
"Baktım, Vallaha baktım. Senden kocalık beklemedim. Seni sevdim. Evet sevdim ama kardeş gibi. Ama baktım ki biz böyle yaparsak mutlu olmayacağız. İşte seninle Urfa'ya geldiğimiz gün dedim ki biz karı koca gibi olursak..."
"Ne dedin? Biz karı koca gibi olursak mutlu oluruz mu dedin?"
"Ya neden olmasın."
"Farkında mısın? Eş olalım derken bile bir zorundalık hissediyorsun. Lütfen anla. Benden sana eş olmaz. Birazcık gururun varsa bana engel olma. Yüreğimi dağlama." Baran ne kadar da iyi biliyordu karşısındaki vicdan sahibi kadının nasıl ikna edeceğini.
"Tamam Baran öyle olsun. Beni yok say. Hiç bir şey demiyorum."
Baran üstünü çıkarmak için giyinme odasına gitti. Gülizar odadan çıktı. Odanın iki,üç adım ilerisindeki avluya inilen merdivenin başına oturdu. Bıkmıştı, sıkılmıştı. Herkese hak vermekten zıkılmıştı. En büyük zafıda herkeze hak vermekti. Baran'a hak veriyordu ama o ne olacaktı? Kim ona hak verecekti? Aklını yitirecek gibi oluyordu. O da haklıydı Baran'da. Zordu, bu çıkmaz sokaktan geçmek. Ya surdan atlayacaktı ya da yolundan dönecekti.
***
Eda ve Dilan odalarına çekilmişti.Kübra Dilan'ın odasının kapısını bir tane tıklatıp girdi. "Dilancığım seninle konuşabilir miyiz?"
Yatağında dizini boynuna kadar çekip oturan Dilan yatağını göstererek"Tabii ki gel otur."dedi.
"Sen sormadan ben anlatayım. Ben sınıfımızın kapısının önünde bayılırken beni tuttu. Düşmemi engelledi. Öylelikle tanıştık." Bir çırpıda anlattı.

"Tam nerenden tuttu?"
"Kübra! Neremden tutabilir?"
Gülümseyerek "Bir kolunu belimin altına diğerini üstüne koydu."dedi.
"Can alıcı soruyu soruyorum. Hoşlandın mı, etkilendin mi?"
"Dalga geçmeyeceksen gerçek duygularımı anlatacağım."
Kübra gözünü yumdu.
"Etkilenmedim diyemem. İlk defa bir erkekle bu kadar yakınlaştım. Daha doğrusu hiçbir erkekle hiç yakınlaşmadığım için bu kadar etkilendim. Ama kimdir, nedir bilemediğim için bugün uzak durmaya çalıştım."
"Bu çalıştığın hal mi?" deyip güldü.
"Kübra yani ben hoşlanmış olabilirim ama karşılıksız."

"Aptal mısın? Adam gözlerini alamıyor senden. Bence sen bu adamı düşün. Hatta düşünme direkt sevgili ol."
"Beni bilmiyormuş gibi konuşuyorsun."
"Tamam ay... Şaka yaptık. İyi geceler. Rüyanda birini gör inşallah. Lambayı kapatıyorum."
"Tamam, iyi geceler." deyip bacaklarını uzatıp yorganı çekti üzerine.

5 Gün Sonra

Bir gün önceden haber verilen piknik alanına getirilmişti öğrenciler. Velileri de yanlarındaydı. Ekin, Seyit Ali ve Baran gelmişti. Daha Dilangil gelmemişti.

Piknik alanı sayısız ağaçlar ve masalar bulunuyordu.Derinlerinde ne olacağı bilinmez bir ormanda diyebiliriz. Dilan'ı taksiden indiğini gören Baran ayağa kalktı. İnmek ki ne inmek? Gel de Baran'a sor bunu. Üstündeki beyaz gömleğin ilk düğmesini açtı. Baran başını yukarıya kaldırıp "Allah'ım bu kızı bana nasip et."dedi. Diller duaya alışkındı da gönül bu aşka hazır mıydı?
***
Nasıl buldunuz bölümü?

Yorumlarınızı bekliyorum.

PERESTİŞ    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin