9.BÖLÜM "BARAN VE DİLAN"

237 201 49
                                    

Bölüm şarkısı; Evlerinin önü yonca
İyi okumalar:)
***

3 HAFTA SONRA
Baran'ın günlerdir aklından çıkmıyordu Dilan'ın söyledikleri. "Hissettiklerini." Baran korkuyordu bu olanların kaybolacağından. Bir balon gibiydi ilişkileri. Biri gelirde yalanlarıyla patlatır diye korkuyordu. Aşkın zehrine kapılmıştı. Kaybetme korkusu sarmıştı onu. Yalanları illa ki ortaya çıkacağını biliyordu. Ama ona gerçekleri evliyken söylemek daha çok işine gelirdi. Dilan'ı belki de kaybetmeyecekti. Kim bilir; Belki de bir mucize bulurdu onları aşklarını...

Dilan olan biteni Kübra'ya anlattığında Kübra'nın göz kaçamaklarından, tedirgin konuşmalarından anlamıştı ki o gece olanların Kübra'nın kurguladığını. Dilan Kübra'ya karşı yaptıklarına kızıyormuş gibi görünse de işine gelmişti.
"Kübra Urfa'ya geldik hâlâ içimiz bir rahat gezemedik. Hadi hazırlan gezelim."
"Şimdi mi Kübra?"
"Evett. Hafta sonu gezelim görelim. İtiriaz istemiyorum."dedi. Odasına gidip bir çırpıda hazırlandı. Gelip birde Dilan'ın hazırlanmasına yardımcı oldu.

"Biraz allık sürsene Dilan."

"Kübra görücüye çıkmıyorum ya! Doğal iyiyim şuanda."

"Seni gören görmüş, beğenen beğenmiş zaten."

"Ne dedin, anlamadım?"

"Hiç..." iç çekti Kübra.

Dilan siyah beyaz kuşaklı gömlek elbise giymişti. Altına giydiği ince bantlı ayakkabıyla oldukça iddialıydı.
Korna sesleri duyunca Kübra'ya döndü. Kübra sinsi sinsi gülüyordu.
"Kim korna çalıyor?"
"Ekin, Ekin'de bizle gelecek."
"Ben size ayak bağı olacağım ya... Benim ne işim var."
"Yok, yok olmazsın. Sen gel."

Dilan bir lütuf edasıyla indi apartmanın dört basamaklı merdiveninden. Arabanın arka koltuğuna oturdu. Selamlaşmalardan sonra konuşmadılar. Arada Kübra'ya kaş göz yaparak sitem etsede her sey yolundaydı.
Ekin "Geldik."deyince hemen indi Dilan. Uzunca soludu havayı. Ağaçlarda sonbaharın kırgınlığı var olsa da gören gözler kamaşıyordu.

Bu hoş kahve tonları olan bu etrafa siyahlara bürünmüş birini gördü. Ne kadar da havalıydı. Siyahlara bürünmüş adam yüzünü döndüğünde Baran olduğunu gördü.  Kübra'ya dönüp baktığında alttan alttan gülüyordu.
Kübra yine bir planlar düşünmekte! derken içinden ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Kübra öne atıldı.
"Baran'ı da bize eşlik etmesi için ben çağırdım. Bura onun memleketi belki bizi başka yerlere de götürür."

Baran'a döndü, gülerek. Baran'da zaten hiç gözlerini kaçırmadan ona bakıyordu. Dilan fark edince bir an çekinip başını eğdi. Dilan gülümsemesinin yerini alt dudağını ısırması almıştı. Baya utanmıştı.
Balıklı Göl'e doğru yürüdükten sonra Baran  yem aldıktan sonra buranın hikayesini anlattı.

"Söylenilenlere göre Hz. İbrahim'in ateşe atıldığında burası cennet bahçesine dönüştü. Bir göl oluştu, odunlarda içinde balık. Yani burası umudun, imkansızların imkan bulduğu, olmaz denilenlerin olduğunun kanıtı."

Elindeki yemlerden Dilan ve Kübra' ya verdi. Kübra Dilan'ın koluna girerek biraz uzaklaştı.
Yem atarlarken Kübra arkasına yavaşça dönüp baktıktan sonra sesini alçaltarak konuşmaya başladı.
"Dilan! Baran bugün sana çıkma teklifi edecek."
"Ne? Ergen gibi!"
"Sayın Dilan Hanım! Ne yapsa acaba,
evlilik teklifi mi?"
"Hayır da, ne bilim yani biraz kulağa çocuksu geliyor."
"Baran'a da sakın böyle deme. Kabul et. Tamam mı?"
"Belki ben etmiyeceğim. Neden beni kabul etmemle şartlıyorsun?"
"Sen de bu aşk varken birde kabul etmeyeceksin ha! Güleyim bari.?"
Dilan elindeki yemleri göle atarken bir an durgunlaştı, bir yerlere dalıp gitti sanki. Suratı asılmıştı.
"Ne oldu Dilan?"
"Yani bilmiyorum. Acele mi ediyorum? Tanımıyorum daha. Her şey ard ardına geliyor. Korkuyorum. Ya Baran'a olan güvenim boşa çıkarsa.  Biliyorsun erkeklere inancım yok. Ya gözlerimi aşk körerttiyse."

"Hayatına giren bir erkek kötü diye diğerleri de öyle olacak değil ya. Hadi senin gözün kör," Dönüp Baran'ı gözleriyle işaret etti. "Bizimki de mi kör? Baksana sana aşkla bakıyor."
"İyi ki varsın."
"Biz ağlamadan onların yanına gidelim. Daha da konuşursak ağlıyacağız." Dilan'ın koluna girip erkeklerin yanına geldiler.

"Evet Baran Ağa. Bizi nereye götüreceksin?"
"Sıra gecesine diyorum gidelim. Ne dersiniz?"
"Sizin hatrınıza gelmek isterdim ama başım o sesleri kaldıramaz ama Dilan çok sever. Biz gidelim. Dilan'la gidin. "
"Görüşürüz ortak."
Ekin mecburen Kübra'ya uymuş gidiyordu. Kübra giderken Dilan şaşkın şaşkın bakıyordu ardından. Kendisine bir cevap hakkı bile bırakmamıştı. 

***
Sıra Gecesinin yapıldığı yere geldiklerinde Dilan kapıda bir müddet bekledi. İlk defa Baran'la bir mekana geliyorlardı başbaşa. Heyecanlanmıştı.
"Hadi girelim." dedi Baran. Mekana girdiklerinde kocaman bir salondan ibaretti. Bir sürü garson ve yere yuvarlak oluşturmuş bir şekide oturan türkü söyleyen adamlar ve oluşturdukları yuvarlağın ortasında çiğköfte yoğuran bir adam vardı.  Kenarlarda masalar pek dolu değildi.

İçeriye girer girmez bir kaç kişi
"Ağam hoş geldin." diyerek Baran'ın elini öpmeye çalıştılar ama Baran bırakmadı. "Hoş bulduk." dedi Baran. Sonra Dilan'a dönüp
"Siz de hoş gelmişsiniz." dediler.

Dilan'da "Hoş bulduk." dedi. Adamlar türkü söyleyen adamların yanını göstererek "Buyurun şöyle oturun ağam." dedi. Gösterilen yere doğru ilerlerken adamlar uzaklaştılar.
Baran yere oturacakken Dilan onun omzuna dokundu. Bu temasla Baran hemen arkasına döndü.
"Benim üstüm müsait değil. Masalara otursak."

Baran Dilan'ın demesiyle hemen masaya yöneldi. Dilan'ın sandalyesine yönelmişti.
"Teşekkür ederim Ağam."demesi Baran'ın hoşuna gitmişti. Karşısına oturdu.
"Zor olmuyor mu ağa olmak? Sonuçta herkes sizi tanıyor ve belli bir kalıplara uymanız gerekiyor."
"Ben pek tanınmıyor aslında dış görünüş olarak. Bindebir... Ama sık geldiğim yerlerdeki insanlar , burası gibi,  tanıyor. Ağabeyim... aşiretin lideri olunca daha çok o tanınıyor." Yalan söylüyordu. Babasını gizliyordu ondan. Acımasızca... Yalandan bir hayat lütfediyordu bunlardan habersiz olan güzel kadına. İçinde korku ne kadar da haklıydı. Ahh... Yüreğindeki çızırtının heyecan olduğunu zannediyordu ama habersiz  olduğu yalanlardı.  Bihaberdi. Bunları yapan ona sevdiğiydi,  seveniydi. En büyük zarar en çok değer verdiğinden gelirmiş. Doğruymuş. Baran konuşurken garsonlar masayı donatıyordu.
"Hanımağa yok sanırım."
"Yok." Yalanların ardı arkası kesilmiyordu.
Baran bu sorulardan kurtulmak istiyordu. Yanına garson geldi. Garsonun kulağına bir şeyler fısıldadı. 
Garson gidip çalgı çalan adamlara söyledi. Onlar durdu, bir kaç saniye sonra tekrar çalmaya başladılar. Hiç beklenmedik yerden ses geldi.

"Evlerinin önü yonca
Yonca kalkmış dam boyunca
Dam boyunca..."

Baran Dilan'a bakarak söylemeye başladı.

"Boyu uzun beli ince
Ninne yarim ninne
esmer yarim ninne ..."

Baran'ın sesi çok etkileyici ve yanık çıkıyordu. Baran söylemeyi kesti. Dilan'a döndü.

"Bilmiyordum sesinin güzel olduğunu."
"Bir çok şey bilmiyorsun hakkımda. Beni tanımak ister misin?"
"Bu bir çıkma teklifi mi?"
"Neden olmasın? Sen ve ben. Dilan ve Baran."
"Baran ve Dilan."
***
Baran'dan nefret eden tayfa gösterin kendiniziii.
Baran'a birazcık da olsa seven üzülen yok mu???
Dilan hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kübra gibi bir arkadaş kim isterdi? Peki ya Ekin gibi?
Bölüm nasıldı??
Beğendiniz umarım.
Hoşça kalın...

PERESTİŞ    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin