18.BÖLÜM "ELBİSE"

113 69 10
                                    

Bölüm şarkısı; Akın - Bana sen iyi geliyorsun.
Yorumlarınızı bekliyorum.
***

Yaşanılan olaylar, duygularımızı hareketlendiren acımasız durumlar...
Yaşatılan, yaşamaya zorunda hissettiğimiz bazı olaylarda kendini suçlu görür insan. Sebep olduğunu düşünür, kendisinden başka sebepleri gördüğü halde!

Acımasızlık eder o yüzden de kendine. Dilan'da kendine yaşatıyordu bu duyguları. Anne ve babasının boşanmasında kendini sebep görüyordu. İki gündür annesinden daha derbederdi. Kayseri'de iken hep aileymiş gibi görünmekten rahatsız oluyordu. Babasının sergilediği binlerce tavıra dayanamıyordu. Acımasız, nankör, bencil, burnu havada oluşuna... Ama bir anda ayrılmalarında ki yaşadığı şoktan belkide üzgündü.
Aynı çatı altında toplanmış olmaları birbirlerine bağlı olduklarını ifade etmiyordu. Üzülmesini büyük fazlalığı da annesinin yalnız kalacağıydı. Bir kez o yastığa biriyle başını koyduktan sonra tek yatmak güç gerekecekti. Ayşe Hanım Dilan'ın sessizleşmesine daha fazla katlanamıyordu. Kızını kendinden ötürü böyle üzülmesine içi el vermiyordu.
"Ben Dilan'la artık konuşayım."dedi Kübra'ya.
Odaya girdiğinde kendini suçlu hissedercesine süzdü kızını. Dilan yatağın başlığına yaşlanmış duvara bakıp dalmış gitmişti. Babasıyla bir anısı bile olmadığını düşününce bu üzüntünün boşa olduğunu kavradı.

Annesinin odaya girdiğini fark edince gözünden süzülen damlaları sildi. Oda sessiz ve sakindi, konuşmak yasakmışcasına...
Annesi yatağa doğru yaklaşınca annesinin yanına oturacağını düşünüp kaydı. Ayşe Hanım ona açılan yere oturdu. Ayşe Hanım ne diyeceğini bilemiyordu. Cümleleriyle kızını üzmekten korkuyordu.
"Kızım,"dedi, sesi titrekti.
Dilan buğulu gözlerini, annesinin yorgun gözlerine çevirdi. Annesini bu kadar üzen adam için üzülmeye değer miydi?
"Biliyorum çok üzüldün ama ben hiç üzülmedim. Bil istedim."
"Yalnızsın."dedi Dilan, zorlukla.

"Kızım Ben o adamın yanında yalnızdım. Sevginin, Aşkın ne olduğunu bilmeyen bir adamla yaşadım. Ben o zaman yalnızdım. Sen varsın ya... Yeter bana." Annesinin göğsüne başını koyup sımsıkı sarıldı. Annesinin cümleleri onu rahatlatmıştı. İçindeki vicdan mahkemesinden kurtarmıştı. Başını annesine kaldırdı.
"Anne siz babamla nasıl evlendiniz?"dedi çekinerek. Bugüne kadar içten içe merak etsede hiç sormamıştı. Alacağı kötü cevaptan belkide o üzüntüye kendini hiçbir zaman hazır hissetmemişti. Şimdi hazırdı. Şuanda o kadar üzgündüki daha fazlası olamazdı.
Ayşe Hanım yıllarca korkarak beklediği soru ilk defa yöneltilmişti ona. Bir seri katilin soğukkanlılığı ile "Biten bir şeyin başına konuşmamızın bir anlamı yok." dedi.
***

Kübra arkadaşının bu durgun haline dayanamamıştı. Dilan annesiyle konuştuktan sonra daha iyiydi, gülüyordu. Yine de bir kırgınlık üzerinde vardı. Arkadaşına kimin iyi geleceğini bildiği için hemen işlere koyuldu. Baran'ı arayıp durumu anlattı. Baran'da bir saat sonra Dilan'ı götürmek için orada olacağını söylemişti. Baran Dilan'ın rahat şeyler giyinmesini istemişti. Kübra'da Dilan'a rahat şeyler giydirdi. Kübra "Hazırsın, git artık. Baran geldi."dedi sinsice gülerek.
"Aklından ne geçiyor senin?"dedi sorgularca.
"Ben de Baran'ın aklından ne geçtiğini merak ediyorum. Sana neden rahat şeyler giy dedi acaba? Rahat, rahat bir şeyler..." Dilan cümlenin devamını duymak istemiyordu. Söz konusu Baran olunca her şeyin olabileceği de Kübra'nın düşüncelerini haklı çıkarıyordu.
"Kübra bence sen düşünme. Ben kaçtım. "dedi göz devirerek.

Dilan arabaya geri adım atmak istercesine yaklaşıyordu. Evden çıkmak istemezdi o, böyle durgun olduğu zamanlarda. Arabaya bindiğinde Dilan'ın solgun yüzü onu kahırlaştırmıştı. Bir yuva yıkmak Baran'a göre basit bir şeydi. Hele ki o yuva düşmanının yuvasıysa...

PERESTİŞ    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin