Sen, benim savruk mevsimlerden aldığım en güzel güz. Sen ki, bana bir yazdan bana kopup gelen Kasım.
Kalbim yerinden sökülüp atmayı bırakmadığı müddetçe, sana tutkun olmaktan asla vazgeçmeyeceğim Tolga..
🌸
Oturduğum yerde kıpırdanıp ona daha da sokulurken, yüzümü yalayıp geçen rüzgarla daha da keyifli hale geliyorum. Bu oturduğumuz, deniz sesinden başka birşey duyulmayan yerde, hiç olmadığım kadar huzurluyum ben.
Kaç saatiir buradayız inanın bilmiyorum bu arada, fakat günler boyunca burada kalsak ikimizin sesinin de çıkmayacağını o kadar belli ki. Bende konuşmuyorum o gibi. Fakat birkaç dakika kadar sonra belimdeki ellerinin gevşediğini hissediyorum. Beyaz penye elbisemin açık olan sırtından dolayı ürpersem de olduğum yerde kıpırdamadan durarken ateş sesine benzer bir çıtırtı duyuluyor önce. Kısa ve telaşlı solukları enseme çarparken, önüme tutulan minik bir ışık hüzmesi fark ediyorum. Akşam güneşi yavaş yavaş battığı için bir küçük mum ile aydınlanıyoruz. Ve ilk şaşkınlığım, o mumu görmekle başlıyor, ardından da mumun batırıldığı pastayı görmemle devam ediyor.
Gözlerim önümdeki telefonun ekranındaki tarihe takılı kalıyor.14 Kasım Perşembe.
Doğum günüm.
Dudaklarım benden bağımsız iki yana doğru kıvrılrken, boşta kalan koluyla belime birkez daha sarılıyor. Ardından da, "Üflemeyecek misin?" diyerek masalsı sesiyle düşüncelerimi bölüyor.
Ağzımdan yanlış birşey çıkmasından korktuğum için birkaç kez başımı sallıyor ve onun tarafından tutulan pastaya yaklaşıyorum.
Ellerim benden bağımsız birbirine yaslanıp birleşirken gözlerim kapanıyor ve içimden fısıldıyorum.Kalbim yerinden sökülüp atmayı bırakmadığı sürece hep beraber olalım, ve sen tamda şimdi olduğu gibi bana böyle bakmaktan vazgeçme.
Dudaklarımdan çıkan zayıf nefesle mumu üflüyorum, mum sönüyor ve etrafa biraz duman dağılıyor. Bacakları arasında olduğum kolaylıkla ona dönüyor ve yüz yüze gelmemizi sağlıyorum. O güzel gözlerine kaç galaksi sığdırmayı başardı hiç bilmiyorum ben, fakat tek bildiğim onu öptüğümde gezegenler arasında dolaşıp durduğum. Ve bu yüzden, o tarafından öpülüyorum.
Dudakları size dediğim galaksinin kenarlarında dolaşmak gibi geliyor. O gece onun kalbine kaç yıldız düşüyor bilmiyorum ama benim kalbime düşen her bir yıldız hissettiğim şeyle tuz buz oluyor. Bu yüzden, ne kadar geçiyor saymak zor geliyor. İkiniz de aynı anda ayrılıyoruz. Alnı alnıma yavaşça dokunurken kısık bir sesle fısıldıyorum.
"Teşekkür ederim," Artık uzamayı çok seven saçlarım hafif rüzgardan dolayı ikimizin yüzünü kaplıyor.
"O kadar mutlu ettin ki beni, hiç beklemiyordum ve -""Şşt" diye mırıldanıyor. Baş parmağı dudağımın kenarında oyalanırken kıvrılan dudaklarına düşüyor gözlerim ardından hemen gözlerini buluyor. "Önce ben," diyor. "birkaç şey söylemek istiyorum sana,"
Yavaşça başımı sallıyorum. Benden aldığı onayla konuşmaya başlıyor.
"Hayat bizi nereye sürükleyecek, hangimiz daha önce nefes almayı bırakacak bilmiyorum. Benim tek bildiğim şey her akşam eve gelir gelmez kollarıma almak istediğim kişinin sen olduğun, ve her çaldığım kapının ardında görmek istediğim yüzün seninki olduğu."
Yavaşça soluklanıyor. Avuçlarım arasında duran kalbinin ritminin hızlandığını fark ediyorum. Biz birbirimizden birer parça olalı yıllar geçiyor, fakat bizim şu telaşlı hallerimiz bir türlü geçmiyor.
"Seni seviyorum Süveyda. Gökten topladığım yıldızlar kadar, seninle aydınlanan sabahlar, ve ruhuma sıçrattığın tüm renkler kadar seviyorum. Seninle var olacak, ve yine seninle kaybolacak kadar.."
Yavaşça bana yaklaşıyor ve dudaklarıma minik bir öpücük konduruyor. Sonra da ordan ayrılmadan devam ediyor." İyi ki doğdun, deniz kızı. İyi ki.. "
SON.
Selam dostlarım. ♥️
En son ne zaman buralara uğradım inanın ben de hatırlamıyorum fakat arayı açtığım için de çok fazla üzgünüm. Her şey o kadar sıkışık ve yoğun ki şu sıralar, inanın tek yaptığım okulla dershane arasında gelip gitmek sanırım.Hikayeye gelecek olursak, insanın ben nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Bir parça tuhaf, biraz da duygusalım sanırım. Hatta bayağı duygusalım. Çünkü bir yılı aşkın bir süredir, ne zaman birşeyler yazmak istesem geldiğim tek adres bu kitaptı ve kendimi geliştirebildiğimi düşündüm. Bir diğer yandan ise kendimi rahatlatmanın başka yolu oldu.
Neyse. Asıl meseleye gelecek olursak, öncelikle benim birkaç tane teşekkürüm var. İlk teşekkürüm, benimle olduğunu her zaman hissettiren ama belli etmekten birazcık çekinen, buradaki minik aileme , yani sizlere. Teşekkür ederim. İyi ki varsınız.
İkinci teşekkür ise canım ailem, sizlere. Ve asıl teşekkürüm yanlızca bu hikaye için değil.
17 yıllık hayatım boyunca hayatımın her anında yanımda olduğunuz, kendimi yapamayacağıma inandırdığım her anda sırtımdan elinizi eksik etmediğiniz için sizlere. Bunları okuma imkanınınız yok biliyorum ama yine de söylemek istiyorum.
Bu söylemek istediklerimin, bu küçük teşekkürlerimin nedeni;
her zaman ayaklarımı yere sağlam basmamı sağladığı için canımın içi anneme, her akşam ders çalışırken pes etmeye yakın olduğum bir anda odama gelip, sarılıp bana benden daha çok inanan babama, ve daima orda bir yerlerde, hep benimle olan, varlığına sırtımı dayandığım ilk arakadaşım olan abime.
Teşekkür ederim. İyi ki varsınız, ve iyi ki vardınız.Ben harfler ile yeniden buluşana kadar, kendinize güzel bakın. Hoşakalın.♥️♥️
Sevgilerimle, Sıla.
4 Kasım, pazartesi.
2019
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruh'un dolsun çiçeklerle.
Short StoryEllerini yüzüme yaklaştırdı. Susturduğu bütün hisler şimdi dile gelmişti. Parmakları inceydi, teni kumral, ruhu yorgun, gözleri dolu, saçları küt, ömrü bembeyaz bir kadındı. Saçlarım yavaşça parmaklarının arasında akıyordu. Elleri yüzümü tuttu. Başı...