Hayat geçiyor, dünya dönüyor.
Fakat, ben hâlâ bir adama tutkunum.
Kırk küsur yıl kadar sonra, nerde ve nasıl olacağımı bilmeden seni bir kez daha görmek istiyorum.. Tam da şimdi olduğu gibi.
Birilerini bir tutkun gibi sevmek ne kadar doğru bilmiyorum ama Tanrının benden alacağı nefesimi dökerken toprağa, gördüğüm tek suret sen ol istiyorum Tolga.
Seksen yaşında da olsam, kucağında son bir kez çocuk olmak istiyorum.. Yarın ne olacağını elbette bilmiyorum ama hayatıma bir final sahnesi yazılıp çizilmişse eğer ki bunda oynayan kişilerden birisi de sen olmalısın. Gözümün göreceği manzara tek senin gözlerin olmalı.
Ben, orgun nefeslerimi topluyorum, sonra da bırakıyorum. Bir gülüş saklıyorum gecenin koynuna ilişmiş yıldızlara,
kimsenin benden çalmasına izin vermiyorum.🌹
Bakışları bana değer değmez olduğu yerden doğrulup bana bakmaya başlıyan adama doğru yürürken çiçekler açıyor her yanım.
Sizlerle hasbihal edeli neredeyse bir ay oluyor. Ben bu bir ay içinde her hafta pazar günü markete gidiyorum, sonra her geri dönüşümde poşetleri benden önce kapıp eve götüren bir adam beliriyor aniden. Pazartesi okula giderken, salı otobüs durağında, çarşamba yan koltuğumda..
Diğer günler ya okuldaki kafede, ya da karşımdaki sandalyede mesela. Nasıl oluyor, hâlâ inanamıyorum fakat, bir aydır her an yanımda biten bir çiçek gibi.
Asla kurumak nedir bilmeyen, susuzluk kavramını tanımayan masmavi bir çiçek.
Parmakları arasına sıkıştırdığı sigarasını yere atıyor ve ayakkabısının ucuyla eziyor.Bunu yapmasına bile nasıl alışıyorum bir bilseniz.
Ekim ayında çıkan güneşten dolayı kısılan mavi gözlerine, kahvenin oldukça koyu tonu olan saçlarına, varla yok arası sakallarına, her birine ayrı ayrı bakıyorum. Ve her birine o kadar aşığım ki.
Üstelik bunları ona söyleyemiyor olmak içimi daraltmıyor, aksine ferahlatıyor. Sanki onun yanında herşey o kadar kolay, o kadar mümkün.
Gözleri gözlerimle buluşuyor.Ve kısacık bir an dudaklarının kıvrıldığına şahit oluyorum. Bunu görür görmez bir çocuk gibi olduğum yerde zıplamak istiyorum. Ya da giydiğim elbisenin eteklerini savura savura sokak boyunca koşmak."Merhaba," diye mırıldanıyor benden önce davranırken.
"Merhaba, çok bekletmedim değil mi?"
Bu durumun ne zaman bir döngü haline geldiğini bilmiyorum. Sanki kendimi bildim bileli o varmış, hep buradaymış. Her gün o yaslandığı duvarda sigarasını içerken beni görmüş, sonra gözlerimiz ışıldamış gibi. Sanki ben, ben olalı görmüşüz birbirimizi.
"Hayır," diye yanıtlıyor beni adımlarımız birbirine ayak uydurmaya başlarken.
"Yeni geldim sayılır.""Harika," diye yanıtlıyorum naif bir sesle. Sonra da başımı sallayarak anladığımı belirtiyorum. Çantamın saplarına tutunan ellerim terliyor. Bu haraketi derhal bırakmalıyım diye düşünüyorum, zira küçük bir kız çocuğu gibi görünüyor olabilirim.
"Süveyda," İsmim dudakları arasından nasıl böyle dökülebiliyor da, yutkunmak bu kadar zorlaşıyor bilmiyorum.
"Bana da öğret, lütfen.""Neyi?" diye mırıldanıyorum şaşkın bir sesle. Gözlerimi yoldan ayırmıyorum, yüzümü ona çevirirsem eğer ki, vücüdumdaki bütün kan yüzüme toplanır biliyorum.
"Nasıl bu kadar kibar olabildiğini?" Sesindeki neşeli tondan güldüğünü fark ediyor, onunla birlikte bende gülmeye başlıyorum.
Gülüşlerim arasında yüzümü ona doğru çeviriyor, "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye soruyorum. Kısık gözleriyle yüzümü kısaca inceliyor ve başını aşağı yukarı sallıyor."Sanki, insanlar seninle zorla konuşmak istediğinde, istemesen bile, hiç homurdanmamışsın gibi. Ya da hiç söylenmemiş." Gülümsemesini kesiyor ve ciddiyetle konuşmaya başlıyor artık. Onu dinlemeye başlıyorum.
"Nasıl yapabiliyorsun bunu?"
Sorusuna dudaklarımı büküyorum önce. Sonra da, "Bilmem," diye yanıtlıyorum onu.
"Kendimi bildim bileli böyleyim aslında ben.""Anlıyorum," derken başını eğiyor ve benim için apartmanın kapısını açıyor. Merdivenleri ben önde o arkada adımlıyoruz. Kapılarımızın önüne gelince vedalaşıyoruz ve kapılarımızı kapatıyoruz.
Fakat, o an yüzlerimizde oluşan gülümsemeyi birbirinmizden başka kimse görmüyor.
~
15.10
20 ağustos, 2019
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruh'un dolsun çiçeklerle.
Cerita PendekEllerini yüzüme yaklaştırdı. Susturduğu bütün hisler şimdi dile gelmişti. Parmakları inceydi, teni kumral, ruhu yorgun, gözleri dolu, saçları küt, ömrü bembeyaz bir kadındı. Saçlarım yavaşça parmaklarının arasında akıyordu. Elleri yüzümü tuttu. Başı...