Eve girdiğimde burcu evde yoktu. Telefonumu çıkarıp pattisimi tuşladım
"alo" " nerdesin burcu?" "Tatlım ben bugün sevgilimde kalacağım beni bekleme." Yüzüm düşmüştü. Evde yalnız kalmayı sevmiyordum. Sıkıntıyla iç çekerek"iyi eğlenceler" diyebildim
Ne yapacaktım ben şimdi bütün gece evde tek başıma. Sıkılırdım ki ben. Ne olurdu gitmeseydi beraber dedikodu yapsaydık!
Sıkıntıyla odama geçtim. Pijamalarımı giyip elimi yüzümü yıkadım. Karnım acıkmaya başlamıştı. Yine kuru makarnaya kalmıştım. Ah burcu ahh! Ne olurdu gitmeseydin de biricik arkadaşına o güzel yemekleriden yapsaydın! 'Sen görürsün günün birinde sevgilim olduğunda ben de seni satacağım' diye söylenerek makarna suyu koymaya gittim. Bir yandan da yaparken dinlemek için müzik açtım. Su kaynarken ben de sosunu yapmaya karar verdim. Bayılırdım mantı soslu makarnaya! .dolaptan yoğurt çıkardım ve sarımsak rendeledim. Kaynamış suya makarnalarımı ekledikten sonra sosun salçasını hazırladım. Dolaptan buz gibi kolamı çıkarttığımda makarnam da pişmişti. Tabaklayıp televizyonun karşısına geçtim. Yalnız yemek yemekten nefret ederdim. Hemen bir dizi açıp onu izleyerek yemeğimi yemeye başladım.
Yemeğim bittikten sonra koltukta yavaş yavaş yatma pozisyonuna geçerek uykuya daldım.Sabah alarmımın acı çığlıklarıyla yatağımdan kalktım. Bugün fazlayısla enerjiktim. Banyoya geçip ihtiyaçlarımı giderdikten sonra üzerimi giyindim. Beyaz kumaş pantolon ve bebek mavisi bir bluz tercih ettim.
Saçlarımı da balerin topuzu yaptığım da hazırdım. Makyaj yapmaya genelde gerek duymazdım. Sadece özel günlerde tercih ederdim.
Arabamın anahtarlarını da alarak evden ayrıldım.
Bugün için oldukça heyecanlıydım. İlk iş günümdü ve beni neler bekliyor cidden merak ediyordum. Umarım çabuk uyum sağlayabilirdim. Bu düşüncelerle çoktan iş yerime gelmiştim bile. Kendimden emin adımlarla koca binadan içeriye girdim. Ali bey dün mail atmış ve kaçta gelmem gerektiğini, odamın nerede olduğunu vs. Bildirmişti. Asansöre binerek idari katı tuşladım. Her ne kadar belli etmemeye çalışsam da aşırı heyecanlıydım. Umarım bugün bir aksilik olmaz diye aklımdan geçiriyordum ki asansörden çıkarken oldukça tatlı bir kızla çarpışmıştım. "Merhaba ben yönetici asistanı suzan, siz de yeni uluslararsı ilişkiler müdürü olmalısınız" " evet zeynep ben de , memnun oldum." Diyerek odama geçtim.
Odam klasik döşenmiş, çok büyük ya da çok küçük olmayan normal bir odaydı. Masama yönelip evden getirdiğim kalemlerimi, not kağıtlarımı çıkartıp yerleştirmeye başladım. Aradan yarım saat geçmeden asansördeki kız odama girdi. "Zeynep hanım Aslan bey sizi odasında bekliyor." "Tamam, geliyorum." Diyerek yerimden kalktım ve kızı takip etmeye başladım.
Kapısı kattaki kapılardan daha farklı , gösterişli bir kapının önünde durmuştuk. Kapıyı tıklatıp 'gel' komutunu aldıktan sonra içeriye yöneldim. Odanın karşısı tamamen camlarla kaplıydı ve muhteşem bir manzaraya sahipti. Gözlerimi zorlukla manzaradan çekip patronumun karşısına yöneldim. Sektörde oldukça yer edinmiş biriydi. Üniversiteden beri ismini çok kez duymuştum. Orta yaşlı biri olacağını tahmin etmiştim ancak şuan karşımda aşırı karizmatik, saçlarında oldukça hafif de olsa aklar düşmüş bir adam oturuyordu. İtiraf etmek gerekirse adam gerçekten aşırı yakışıklı görünüyordu -ki tahminimde yanılmamıştım-.
Aslan bey aramızdaki sessizliği bozarak sert sesiyle konuşmaya başladı. " hoşgeldiniz Zeynep hanım, buyrun oturun lütfen." Dediklerini dinleyip masasının önündeki deri koltuklara kendimden emin bir şekilde oturdum. " öncelikle aramıza hoş geldiniz. Geçmişinizi inceledim ve pek bir problem yaşayacağımızı düşünmüyorum. Belirli kurallarımız vardır bu şirkette. Öncelikle şirketimiz bir markadır dolayısıyla şirket içinde ve dışında bu şirketi temsil ettiğinizi unutmamamızı ve uygunsuz tavırlardan kaçınmanızı bekliyorum. Özellikle mesai saatlerinde şirket içi özel ilişkilere sıcak bakmıyorum. Ayrıca şuanda yeni anlaşma yapacağımız isviçre ile ilgili bir problem yaşıyoruz. Asistanım suzan dosyayı masanıza bırakacaktır. En kısa zamanda inceleyip gerekeni yaparsanız memnun olurum. Sizin eklemek ya da sormak istediğiniz bir şey var mı? "
" isviçre ile ilgili problemi en kısa zamanda çözeceğime emin olabilirsiniz ancak mesai dışındaki zaman dilimindeki davranışlarımın sizi pek ilgilendirdiğini zannetmiyorum. Fakat şirketle ilgili ortamlarda dikkat edeceğime emin olabilirsiniz. İyi çalışmalar. " diyerek odadan çıktım.Kendini ne zannediyordu bu adam böyle! Şirket dışı ortamlarda kural koymak da neyin nesiydi böyle?
Sinirle odama geçip kendimi sertçe koltuğa bıraktım ve masama bırakılmış dosyayı incelemeye başladım.
----Nihayet dosyadaki problemi bulup evime gitmek için hazırlanmaya koyulmuştum. Paltomu giyerken gözüm saate çarptığında oldukça şaşırmıştım. Ne ara bu kadar zaman geçmişti böyle? Mesainin bitiminden yaklaşık 2 saat geçmişti. Burcu meraktan çıldırmıştır şimdi diye düşünerek çantamdan telefonumu çıkardım. 6 cevapsız arama vardı ve hepsi burcudandı. Hemen ona mesaj atıp eve doğru gitmek için arabama bindim. Eve yaklaşmışken burcudan mesaj gelmişti. Ve ne yazık ki aşağı indikçe mesaj bitmiyordu. Sanırım uzun zamandır markete gitmemenin bedeliydi.
Yolumun üzerindeki bir marketin önünde durdum ve bir market arabası alarak alışverişe başladım
Abur cubur reyonuna geldiğimde artık her şey için çok geçti. Ne alıyorsam 3 tane alıyordum. İkisi arabaya 1 tanesini mideme indire indirr ilerliyordum. Ne yapayım ama sizce de çok lezzetli değil mi?
Kasaya geldiğimde ben ne ara bunları aldım diye kendi kendime konuşmadan edemedim " midene indirdiklerini de sepete atsaydın poşetlerin arabaya sığmayacağını temin edebilirdim" gelen sesle arkama döndüm ve aslan bey arkamda beni izliyordu. Bu adamın burada ne işi vardı böyle?! Yine rezil olmuştum. Ne vardı yani kendi kendime konuşma huyum olmasaydı yani?!
"Yapma yaa . Sen hep böyle misin yani? Yandık desene. Ayrıca burası herkese açık bir market yanılmıyorsam" diyerek hayatımda gördüğüm en karizmatik gülüşlerinden birini bahşetmişti bana.
Daha sonra duyduklarımın anca dank etmesiyle bakışlarımı dudaklarından çekerek yavaşça ayaklarıma indirdim. Lanet olsun yaa yine rezil olmuştum.
Nasıl her defasında bu hatayı yapıyordum anlamıyordum.yine içimden konuştuğumu zannedim sesli konuşmuştum ne yazık ki. "Kusura bakmayın aslan bey ben öyle demek istememiştim." " sorun değil zeynep hanım" diyerek bakışlarını ben diyeyim 10 siz diyin 15 civarında olan poşetlerime çevirdi. "Dilerseniz arabanıza kadar yardımcı olabilirim. Fazla torbanız var." " gerek yok aslan bey. Çok teşekkür ederim. Kendim halledebilirim" beni dinlemeden 6 7 torbayı aynı anda alıp marketten dışarı çıkmıştı. Şaşkınca arkasından bakarken nihayet kendime gelip koşturarak yanına gittim ve arabanın kilidini açtım. Tek kelime etmeden torbaları bagaja koyduktan sonra markete dönüp kalan torbaları da alıp arabaya yükledik. Utanarak aslan beye döndüm " çok teşekkür ederim aslan bey. İyi geceler" " iyi geceler zeynep hanım." Diyerek o da kendi işine yönelmişti. Arabayı eve sürerek kendimi direkt yatağıma attım ve dünyanın en güzel şeyine kendimi bıraktım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİDECEKSEN SEVME
Teen FictionYasaklar , yasaklar, yasaklar... Neydi bu kahrolasıca yasaklar? İki insanın birbirini sevmesi miydi? İki insanın birlikte mutlu olmak istemesi miydi? Aralarındaki yaş farkı mı engeldi bu mutluluğa? O zaman kural neydi? Yasaklar adeta bir sakız gib...