// chapter two //

2K 157 75
                                    

Harry ve Ron sessizce ağzına tek lokma sürmeyen Hermione' ye baktılar.

Merak ediyorlardı. Sabahtan beri hiç enerjik değildi kız.

Ron en sonunda merakını gizleyemeyerek sordu.
"Hermione, iyi misin?"
Hermione tereddüt etmeden yanıtladı.
"Hiç iyi değilim."
"Neyin var?"
Diye sordu Harry. Hermione bıkkınlıkla nefes verdi.
"Malfoy."
Diyebilmişti tiksinerek.
"Yine ne yaptı? Ne dedi sana?"
Diye hemen lafa atıldı Ron. Hermione sakince yanıtladı.
"Hiç bir şey."
Dedi ve biraz durup devam etti.
"Sadece bu akşam iksir sınıfında cezaya kalacağız."
Diye tamamladı cümlesini.

Harry ve Ron şaşkınca önce Hermione' ye sonra birbirlerine baktılar, ve sonra tekrar Hermione' ye çevirdiler bakışlarını.
Hermione ise sessizce onlara bakıyordu.
Harry hafifçe güldü, sonrasında ise gülüşü kahkahaya dönüştü.
"Ne var? Ne gülüyorsun?"
Diye çıkıştı Hermione.
Harry sessizce gülmeye devam ederken yanıtladı.
"Sadece anlamadığım bir şey var."
"Neden Draco?"
Ron' da aynı sorunun cevabını merak ediyormuş gibi Hermione' ye döndü.
"Dün akşam kütüphanede uyuyakalmışım ve koridora çıktığımda her yer karanlıktı."
"Malfoy ile çarpıştım."
Biraz durakladı ve devam etti.
"Ve aptal Malfoy elimdeki gaz lambasını kırınca kavga ettik."
"O sırada Profesör McGonagall ve Profesör Snape geldi. Yatakhanelerimizde olmadığımız için ceza aldık."
Dudaklarını ıslattı Hermione ve cümlesini tamamladı.
"Tüm olay sadece bundan ibaret."

O sırada Harry ve Ron bakışlarını büyük salona giren kişiye çevirdi. Hermione, onların nereye baktığını anlamak için arkasını döndüğünde Draco ile göz göze geldi. Mavi-gri gözleri uzaktan bile kendini farkettiriyordu. Kaşlarını çattı ve Slytherin ortak masasına tam Hermione ile sırt sırta gelecek şekilde oturdu.

"Ona bakmayı kesin!"
Dedi Hermione ciddiyetle. İkiside tekrar kıza çevirdiler gözlerini. Hermione' nin sıkılmış gibi bir hali vardı.
"Gidelim mi?"
Dedi bıkkınlıkla. Harry ve Ron olumlu anlamda salladılar başlarını.

Büyük salondan çıkarken Draco son kez Hermione' ye baktı. Ondan kaçtığını düşündü -ki bu doğruydu- ve alayla gülüp tekrar önüne döndü.

~

"Hiç bir eşyayı kırıp dökmeyin, biliyorsunuz ki böyle bir durumda Profesör McGonagall kadar merhametli davranmam."
Diye sertçe uyardı Profesör Snape. Tam kapıyı kapatıp çıkacakken aklına gelen şey ile tekrar Draco ve Hermione' ye döndü.
"Ve en önemlisi, sihir kullanmak yasak!"
Diye tamamladı konuşmasını.

Profesör Snape sonunda kapıyı kapatıp çıkınca Hermione derin bir nefes verdi. Draco biraz etrafı süzdü, sınıfı yavaş adımlarla gezmeye başladı. Her yeri yavaş yavaş inceliyordu sanki. Hermione bunu farkedip gereğinden daha sertçe çıkıştı.
"Aylaklığı kes Malfoy, tüm geceyi burada seninle geçirecek değilim!"
Draco hızla bakışlarını Hermione' ye çevirdi. Yavaş ama sert adımlarla kıza yaklaştı. O sırada eline bir süpürge alan Hermione durup kendisine yaklaşmakta olan Draco' ya çevirdi bakışlarını.
Hermione' nin yüzü ile kendi yüzü arasında bir karış mesafe kalacak şekilde durdu Draco.

"Bana bak bulanık, bende sana bayılıyor değilim! Sadece bir seferlik huysuzluk etme ve işe koyul!"
"Peki ya sen? Sen ne yapacaksın Malfoy?"
Diye sordu Hermione hızla.
"Ben mi? Ben, herhalde bu pisliği temizleyecek değilim Granger."
Draco ona çok nadiren Granger derdi. Çoğunlukla; bulanık, aptal, küçük sürtük, kirli kan demeyi tercih ederdi.

Draco' nun bu ukala tavrına karşılık iyice öfkelenen Hermione süpürgeyi bir köşeye bırakıp ellerini beline koydu.
"Senin bir ayrıcalığın mı var? Yani benden."
Draco dudaklarını ıslattı, kollarını göğsünde birleştirip bir adım daha yaklaştı Hermione' ye. Genç cadı onun büyük, mavi-gri gözlerine bakmamak için sağa çevirdi başını.
"Bir de soruyor musun? Sen küçük iğrenç bir bulanıksın Granger, ben ise-"
Kendini daha fazla tutamadı Hermione. Başını çevirdi ve gözleri Draco' nun gözleriyle buluştu.
"Sen ise bir Malfoy' sun."
Genç cadı sertçe yutkunup devam etti.
"Sen ise bir safkansın. Annen bir cadı, baban ise büyücü değil mi? Bir de bana bak, ben ise-"
Cümlesini tamamlayamadan durdu Hermione. Bir süre Draco' nun gözlerinin içine baktı, ifadesizce bakıyorlardı.
"Ben ise bir bulanığım."
Diyebilmişti sessizce. Cesaretini yeniden toplayıp, kararlıca devam etti.
"Aramızdaki ayrıcalık sadece bundan ibaret mi?"
Draco' nun kalbini kırmak istercesine sürdürdü konuşmasını.
"Sen bir safkan olmana rağmen hiç bir işte başarılı olamayan, yeteneksiz bir büyücüsün. Ama ben bir bulanık olmama rağmen, senden çok daha yetenekli bir cadıyım Malfoy."
Kendini fazla övmeyi sevmeyen Hermione' nin içini bir anda özgüven duygusu kaplamıştı.

"Bitti mi?"
Diye sordu Draco boş bakışlarıyla Hermione' ye bakarken.
"Bitti."
Dedi genç cadı.
"Kendini ne sanıyorsun bula-"
"O kelime artık canımı acıtmıyor."
Diye araya girdi Hermione.
"Canını acıtmıyor olması, bir bulanık olduğun gerçeğini değiştirmez."
Diye hızla cevap verdi Draco. Hermione ciddiyetle ona bakmaya devam ediyordu. Fakat aralarındaki mesafe onu rahatsız ediyordu. Bir-iki adım gerileyince Draco onu kolundan sertçe tutup tekrar kendisine yaklaştırdı. Hermione' nin nefes alış-verişleri hızlanmıştı.

"Napıyor-"
"O lanet olası çeneni kapatıp beni dinle!"
Diye bağırdı Draco, fazlasıyla gür çıkan sesiyle.
Hermione' nin dudaklarının arası hafif aralık kalmıştı, bu onun korktuğunu belli ediyordu. Kalp atışları yeterince hızlanmışken Draco hala kolunu sertçe tutuyordu.
"Yoksa artık bir bulanık değil misin Granger?"
Bakışlarını sertleştirip, gözlerini irileştirdi.
"Yoksa bu sene Ron Weasley' nin altına mı yattın?"
Draco yüzüne yine o alaycı gülümsemeyi yerleştirip Hermione' nin sertçe tuttuğu kolunu bıraktı.
"İğrençsin."
Dedi tükürürcesine.

Hermione ne zaman akmaya başladığını bilmediği gözyaşlarının içinde bağırdı.
"S-sen ne dediğinin farkında mısın? N-ne saçmaladığının farkında mısın?" Sesi titriyordu Hermione' nin, bir süre kendini toparlamaya çalıştı. Draco eline bir bez alıp raflardaki tozları temizlemeye başlamıştı çoktan. Geriye doğru çıkıp bir köşeye sindi Hermione, sertçe yutkundu. Aklından geçen düşünceleri dindirmeye çalıştı.

Draco elindeki bezi masaya bırakıp Hermione' nin tam önüne, görüş mesafesine çöktü.
"Sakın bana yaklaşma!"
Diye sertçe bağırdı Hermione.
"Teselli edeceğimi veya özür dileyeceğimi mi sanıyorsun? Kalkta yerleri süpür, saat çoktan 11 olmuş."
Dedi Draco küstahça ve tekrar ayağa kalkıp bezi eline aldı.

Hermione' nin içinde öyle büyük bir nefret oluşmuştu ki, bunu şu an dindirmesi imkansızdı. Bu yüzden gözyaşlarını silip ayağa kalktı. Draco ile aynı ortamda bir dakika bile durmak istemiyordu. Süpürgeyi eline alıp hızla yerleri süpürmeye başladı.

~

Sonunda iksir sınıfından çıkabilmişlerdi. Hermione, Draco' nun yüzüne dahi bakmadan hızla onu geride bıraktı. Adımları gittikçe hızlanıyor, hatta koşmaya başlıyordu. Kızlar yatakhanesine girdiğinde herkesin uyuyor olabileceğini umursamadan kapıyı sertçe kapattı.

Yatağına iyice sindi. Ama bu gece sanki yatağı eskisi gibi rahat değildi. Yorganı üstüne çekti, kafasını yastığa iyice gömüp gözyaşlarını serbest bıraktı tekrardan.

Ron onun dostuydu. Draco nasıl böyle bir suçlama yapabilir diye düşündü kendi kendine, Draco' ya olan nefretini düşündü. Gözyaşları yastığı tamamen ıslatmışken, atlattığı -yani kısmen- gecenin yorgunluğuyla derin bir uykuya daldı.





Draco ne diyon çocum?

Neyse uzatmayacağım, hemen bir sonraki bölüme geçin <3

1013 kelime

potions class • dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin