#5#

538 66 82
                                    

Selamlaaağğrr! Ben Geldim! Sınav Haftam Vardı Yazamadım Kusura Bakmayınnn, Her Neyse Bakalım Bu Bölüm Bizi Neler Bekliyor??? İnanın Ben Bile Bilmiyorum dldmflöslcösşd 😂 Çünkü Önceden Kurgulamam Ben, Parmaklarım Hangi Harflere Giderse Artık. Yönetimi Onlara Bıraktım 👌😁

Bölümü yazarken dinlediğim şarkılar:
~Mert Şenel-Şaraplar ve Kadınlar
~Ufuk Beydemir- Ay Tenli Kadın
~Billie Eilish- Bury a Friend
~Willy William- Ego
~HEROES- Eye Of Storm

John lanet bir baş ağrısıyla gözlerini araladı. Gözlerini kırpıştırdıktan sonra, kısık gözleriyle yerinde hafifçe doğrulup bir eliyle yattığı yerden destek alırken diğer elini ağrıyan başının üzerinde koydu.
Bir kaç saniye bekledi ve geri yattığı gibi kalktı. Gözlerini ovuşturup ilk kendi odasında olmadığını, çıplak olduğunu, Sherlock'un yanında yattığını ve ardından onun da çıplak olduğunu fark etti (kcödlvörpglrpvröglrögl)

Çarşafı iyice üzerine çekip, küçük bir çığlık salı verdi. Kıçın kıçın geri giderken birden 'patt' diye bir ses odayı doldurunca, sesle birlikte Sherlock homurdanarak gözlerini açtı. Etrafına bakınıp yere eğildiğinde yerde yatan John'u gördü. Uyku sersemliğiyle "John, yerde napıyorsun?" diye sorduğunda, "Mekik çekiyorum, azcık sabah sporu olsun diye" diyip gözlerini devirdi, "Haa.. İyi" geri gözlerini kapattı, "Sherlock mal mısın?" bunun üzerine tekrar açtı.

John'un, tarafına gelip aşağıya, düşen John'un üzerine doğru eğildi, iki elinden tutup yatağa çekti.   Ardından hafifçe üzerine çıkıp "Ben olsam.. Dediklerime. Dikkat ederdim." dedi  tahrik edici derecede bakarken. O böyle baktıkça John'un yüreği daha da hızlanıyordu. O bakışlar, evet o bakışlarla dün gece yaşadıklarını anımsayımca küçük çaplı bir şok geçirdi. Hatırladıklarıyla git gide utanmaya başladı, utancı yüzünde yansımıştı, yanakları ısınmış yüzü kızarmıştı. Sherlock onun bu haline gülmemek için kendini zor tutuyordu. Ve John'un bu utanmış halini çok seviyordu.

"S-sherlock, üzerimden inmeyi düşünüyor musun?" bu soru üzerine John'un yanına uzandı. Bir süre öylece kaldılar.

İkisi de boş gözlerle tavana bakıyorlardı. Gözlerini tavandan ayırmadan "Sherlock?" dedi. John'dan tarafa bakıp gözlerini tekrar tavana çevirerek "Efendim?" dedi. "Dün geceyi hatırlıyorsun değil mi?" bir kaç saniye duraksadı Sherlock, "E-evet" "Peki.." "Neden?" "Bilemem, merak ettim. Peki ya, şimdi ne olacak?" Sherlock John'a baktı. "Seni rahatsız mı etti?" biraz kırılmıştı. "Şey.. Hayır.. Bilmiyorum." John'da utangaç gözlerini Sherlock'a çevirdi. John derin bir nefes alıp verdi, "Soruma cevap alabilir miyim? Sherlock" "İstersen.. Unutabiliriz." laflarında fazla kırılmışlığı en aptal bile fark edebilirdi. "Böyle bir şey istemediğimi biliyorsun. Yani öyle demek istemedim. Yani Sherlock, üzgünüm. B-ben ilk kez bir erkekle birlikte oldum. Ve, ve biliyorsun hep ben gay değilim diye..-" "Diye herkese karşı çıktın." diye John'un cümlesini tamamlayan Holmes, gözerini tavana geri çevirdi. "Şimdi ne yapmalıyım? Ne olmalı? Doğrumu? Yanlışmı? Bilmiyorum ve bilmek istiyorum. Tek istediğim bilmek." "John.. Böyle şeylerde akışına bırakılır. Neye göre? Kime göre? Yanlış veya doğru, önemli olan senin ne yapmak isteğin. Ne olmasını isteğindir. Hayatta neyin nasıl? Nerde? Ne zaman olacağına sen karar verebilirsin." dedi ve Sherlock komidinin üzerinde bulunan katlı havluya uzandı. Yatakta doğrulup beline havluyu sardı, ayağa kalktı. Banyoya doğru giderken John'a söylediklerimi iyice düşün dercesine bakış attıp odasında ki banyoya girdi. Sıcak bir duş iyi gelirdi.

Bunlardan sonra John yatakta biraz daha durdu ve konuştukları şeyleri düşündü. Kafasında ki düşünceleri dağıtıcasına, başını sağa sola salladı, ardından kendine gelip yataktan yavaş hareketlerle indi. Odasına doğru ilerledi, dolabını açıp biraz bakındı. Koyu lacivert bir gömlek giydi altına da normalinden biraz daha açık klasik kot pantolon giydi. Aynasının karşısına geçip biraz kendine bakıp düşüncelere boğuldu. Çalan kapısının sesiyle birlikte ürkülerek kendine geldi. "John" "Efendim Bayan Hudson?" "Hadi kahvaltıyı hazırladım gel." "Peki. Geliyorum." Saçını yana atıp taradı ardından odasından dışarı çıktı.

Masaya gittiğinde Sherlock çoktan başlamıştı. Bir yandan yemeğini yiyor bir yandan da gazete okuyordu. John da Sherlock'un karşısına oturdu. Hiç bir şey olmamış gibi kahvaltısını yapmaya başladı. Kahvaltıları bittikten sonra koltuklarına geçtiler ve müşterilerini beklemeye başladılar.

Müşteriler gelip gidiyordu, hikayelerini anlatırken, onlar birbirlerine durmadan kaçamak bakışlar atıyorlardı.

Hiç bir müşteri ilgi çekici gelmemişti. Saat akşam yediyi gösteriyordu, hala ikisinin de ağzını bıçak açmamıştı. Sherlock kitap okuyordu, John'da telefonunda takılıyordu. İkisi de farklı şeylerle uğraşıyorlardı fakat düşündükleri şey aynıydı, dün gece ve sabah ki konuşmaları.

Ne olacaktı bundan sonra? Hiç bir şey olmamış gibi yollarına devam mı edeceklerdi? Yoksa, aralarında arkadaşlığın ötesinde bir şeyler mi olacaktı?

Gece saat 4'e gelirken John yarın işe gideceğini anımsayıp, odasına gitmek için rahat koltuğundan kalktı. Tam arkasını döndüğünde adının söylendiğini duyunca geriye döndü, "John." "Efendim, Sherlock" "Karar ver, olur mu?" sesi fısıltıyla, yalvarır gibi çıkmıştı. John ensesini kaşıyıp, başını tamam anlamında salladı. Arkasını dönüp odasına doğru yola koyuldu. Yatağa girdiğinde gözüne uyku girmemişti. Zar zor uyuyabilmişti.

Vuhh, farkındayım benim yazmayı bırakmayacağım bir yerde bitti bu bölüm ama daha fazla bir şey yazasım gelmedi. Yazarsam çok farklı bir yerlere gidecektik...

Seviliyorsunuz💕

The Kiss Of Johnlock | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin