sadece sorgulama ve unut

3.9K 204 66
                                    

Sarhoş olduğu her halinden belliydi zaten. O yüzden dediklerini umursamamaya çalışarak zor da olsa ondan kurtuldum.

Olabildiğince hızlı bir şekilde bana önceden hazırlatılmış odaya girip kapıyı kapattım. Kalbim deli gibi hızlı atıyordu. Bir insan sarhoşken ne dediğini bilmiyordu. Aslında hiç öyle düşünmese bile düşünmediği şeyleri yapabiliyor söyleyebiliyordu.

Sabah kalkınca hiçbir şey hatırlamayacak hatta yaşananlardan bir haber hayatına hiç birşey olmamış gibi devam edecekti. Peki ya ben nasıl unutacaktım?

Bunları düşünmemeye çalışarak yatağıma yattım. Yarın uzun bir gün olacaktı.

-

Uyandığımda uyumamın üzerinden iki saat geçmişti. Tüm gece uyuyamayıp sabaha karşı ancak biraz kestirebilmiştim. Bugün yapacaklarım arasında Türksoy beyin gözüne gözükmek kesinlikle ilk sıralardaydı.

Dünden kalan kıyafetlerimi çıkarıp sırt çantamdan kendim için önceden hazırladığım birkaç parça şeyden bir tişört bir de eşofman altı çıkarmıştım. Resmi kıyafet var mı yok mu emin değildim fakat ben böyle gayet rahattım.

Banyoya gidip saçımı başımı düzeltip yüzümü yıkadıktan sonra minenin odasına gitmek üzere odadan çıktım. 

Minenin odasının önüne geldiğimde yavaşça kapıyı araladım ve içeri girdim. Mine hala uyuyordu. Saate tekrar baktığımda saat 08:36ydı.

Biraz daha uyusa zarar gelmez diyip odadan çıktım. Aşağıya inip mutfağa geçtim. İçimden kahvaltı hazırlamak geliyordu. Kimsenin de olmamasını fırsat bilerek kahvaltı hazırlamaya başladım.

Birkaç krep ve başka şeyler de hazırladıktan sonra yukarı Mineyi uyandırmak üzere çıktım. Türksoy bey uyanmamış olacak ki daha onu hiç görmemiştim.

Minenin odasına girip yanağına sulu öpücükler bırakarak onu uyandırdım.

"Mine hadi kalk bebeğim sabah oldu ve aşağıda seni nefis mi nefis krepler bekliyor."

"Krep mi dedin.. bayılırım." Dedi ve heyecanla yataktan çıktı. Tam kapıdan da çıkacaktı ki onu durdurup

"Önce elini yüzünü yıka sonra da pijamalarını çıkart bakalım seni minik prenses."

Koşarak o kattaki banyoya girdi.

Türksoy beyi uyandırıp uyandırmamak konusunda kararsız kaldım. Düşünürken mine ellerini yıkayıp yanıma gelmişti.

"Hadi abini de uyandır o da hazırlanıp karnını doyursun. Abiler hiç aç kalmamalı öyle değil mi?" Kafasını sallayarak Türksoy beyin odasına koştu.

Aşağıya inip çayları doldururken abi kardeş aşağıya indiler.

Dün gece olup bitenleri hatırlayıp hatırlamadığını ölesiye merak ediyordum fakat bunu sormam işten bile değildi.

Masaya geçtikten sonra Türksoy beye çayını Mineye ise taze sıktığım meyve suyunu verdim. Mutfağa geçecektim ki arkamdan seslenen baskıcı sesi duydum.

"Bizimle yiyeceksin. Kendine de tabak getir."

"Ama Türksoy bey ben zaten içeri kendi-" sözümün kesilmesinden hiç hoşlanmasam da sesimi çıkartamadım.

"Söylediklerimi sorgulama. Git ve kendine tabak getir burada bizim ile yiyeceksin."

"Tabi efendim." Başımı sallayıp mutfağa girdim. Bu adamın amacı neydi. Eğer beni deli etmek istiyorsa bunu çok başarılı bir şekilde yapıyordu zaten.

Mutfak masasına kendim için koyduğum tabağı alıp içerideki büyük masaya geçtim. Türksoy beyin çaprazına minenin ise karşısına oturdum.

"Hülya abla." Dedi Mine.

"Efendim prenses."

"Krep mükemmel olmuş... bir de bundan sonra hep bizimle kalacaksın değil mi. Ben seni gidince bu kadar çok özlüyorum." Dedi kollarını iki yana açarken.

"Afiyet olsun güzelim. Elimden geldiğince yanında olmaya çalışacağım. Ben de seni çok özlüyorum hem sen çok akıllı bir kızsın."

"Teşekkür ederim."

Boğazını temizleyen Türksoy bey ile sohbetimiz kesilmişti.

"Kahvaltın bitince çalışma odama gel konuşmamız gereken birkaç konu var."

Dedi ve gitti.

"Abim neden kızgın." Dedi soru dolu bakışlar ile.

"Bilmiyorum güzelim yukarı çıkayım öğreniriz. Ben öğrenince anlatırım sana da."

"Doydum ben."

"Peki o zaman hadi git ellerini yıka ben de buraları toparlayıp abin ile konuştuktan sonra yanına geleyim. Birlikte şarkı söyleriz ne dersin?"

"Oluuur." Dedi ve hızla yukarı çıktı. Masayı toplayıp bulaşıkları mutfağa taşıdıktan sonra yavaş adımlarla yukarı çıkmaya başladım. Ne konuşacaktık ki. Tabii ben bir çalışandım isim hakkında konuşacaktı.

Dün yaşananları hatırlaması neredeyse imkansızdı.

Yavaşça kapıya birkaç kere vurduktan sonra gel sesini işittim ve içeri girdim.

"Otur." Dedi. Bu adam emir vermeyi ne kadar seviyordu böyle.

"Şimdi seni neden çağırdığımı merak ediyorsun. Korkulacak bişey yok kılık kıyafet maaş ve birkaç şey daha hakkında konuşmak istiyorum. Dün gece burada kaldığına göre teklifimi kabul etmiş olmalısın. Bunu sevdim."

"Evet efendim."

"Öncelikle sana birkaç üniforma hazırlattım. Birini sadece ben ve mine evdeyken kullanacaksın. Diğerini eve misafir geldiğinde giyeceksin. Sonuncusunu ise özel günler için hazırladılar."

"Anladım efendim."

"Maaşına gelecek olursak ne kadar memnun kalırsak o kadar fazla ödeyeceğim. Bu evde bazı kullar vardır. Birincisi dediklerimi sorgulamadan ve harfiyen yapacaksın."

Kafamı salladım. Ne de olsa bu işe ihtiyacım vardı ve geleceğim için oldukça değerliydi. Üniversite masraflarımı bu iş karşılıyordu.

"Tabi efendim."

"Efendim kelimesini sevdim. Bundan sonra hep kullan." Bu adamda bir sıkıntı vardı fakat neydi emin değildim.

Çaresiz yavaşça başımı salladım.

"Şimdi çıkabilirsin." Hızlıca odadan çıkacaktım ki onusmaya devam etti.

"Ha bir de." Kalbim iyice hızlanmıştı.

"Dün gece olanları sakın sorgulama. Kafam iyi değildi seni bir başkası ile karıştırmışım. Unut. Sadece sorgulama ve unut."

-

Merhaba dostlarım. Umarım beğenirsiniz sınır dolmasa bile bölüm atmaya çalışıyorum. Yeterince ilgi görmeyince üzülüyorum. Lütfen okuduktan sonra oylamayı ve bölüm Hakkında yorum bildirmeyi unutmayın sizi seviyorum.

40 vote

                    [ ---------------》 Sınır

30 yorum

Komutanım!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin