7:: ★ "are you going to leave me?"

11 2 0
                                    

Sakura 🌸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sakura 🌸

Sigaradan nefret ediyorum demiştim değil mi? Cidden nefret ediyordum. Babam karşımda hem içki içiyor, hem de sigara içiyordu. Odama çıkmak istediğimi söylediğimde keskin bir dille 'karşıma otur' demişti. Çok şaşırdığım gibi zorunlu olarak karşısına oturmuştum.

Fakat tam kırk yedi dakika geçmişti bunu demesinin üzerinden. Karşısına oturmuş bekliyordum ve ne olacak emin değildim.

Bir de ilk defa bu kadar ciddiydi, normal de de ciddiydi ama bilmiyorum, bu sefer daha farklı bir şeyler vardı. Bir sorun çıkacak ve bu sorun öncekiler gibi değil, daha çok acıtacaktı kalbimi gibi geliyordu. Her zaman böyle oldurdu ki zaten.

Derin bir iç çektiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Yüzüme uzunca ve üzgün gözlerle bakmaya başlayınca gerçekten meraktan çatlayacaktım, yutkunup dudaklarımı araladım ve konuştum.

"Baba?"

Sanki daldığını yeni fark etmiş gibi kafasını hafifçe iki yana sallayıp bana baktı. Sıkıntı ile yeniden bir nefes aldığın da ne olduğunu soracaktım ki konuşmaya başladı, ben de dikkatle dinlemeye başladım.

"Sakura ben gidiyorum. Yani temelli değil, annem ve babamdan kalan küçük bir dağ evi var frankfurt'ta. Sana yüklü bir para bırakıp gideceğim."

Ne oluyor bilmiyordum ama gözlerim bulanık görmeye başlıyordu, ellerim titriyor ve başım dönüyordu. Sinirli miydim yoksa üzgün müydüm? Neydi bu tepkilerim? Babamın zaten evde olduğu bile belli değildi ki. Aptal gibi ağlayacak ve kendimi üzecektim.

Derince yutkundum. Bunu cidden beklememiştim. Ne kadar soğuk ve kötü davransa da gitmez diye düşünüyordum. Bırakmazdı beni diye düşünüyordum. Cidden, benden bu kadar nefret edecek ne yapmıştım ona? Neydi bu yirmi dört yıllık nefret? Neydi bu sert tavırlar?

Konuşmak istiyordum. Lanet olası nedenleri öğrenmek istiyordum.

"Neden?"

Kekelememeye özen göstererek -sesim her ne kadar titrek çıksa da- ona doğru sordum. Kaşlarını çatacak gibi olduğunda eğer kızarsa ben de sinirlenecektim. Zaten sinirliydim, biraz daha sinirlenip kendimi kaybetmek istemiyordum!

"Yalnız kalmaya ihtiyacım var."

Beni istemiyordu? Bunu mu anlamalıydım? Yalnız kalmak istiyordu, zaten evde ruh gibiydim ve çoğu zamanım Iseul ile geçiyordu.

Tanrı aşkına bu adam benden ne bok istiyordu?

Dudağımı sinirle dişleyip gözlerimi kapattım, sakin olmaya çalışırken babamın nefes alış verişleri hızlıydı.

"Beni bırakıp gidiyor musun?"

Bu soruyu sormak istemiyordum, ama sormazsam cevabımı alamazdım. Veya çoktan almıştım ama kabullenmek istemiyordum, zor geliyordu.

"Evet,"

Kendinden emin bir şekilde konuştuğunda hıçkırarak ağlama isteği dolmuştu içimde, ağzımı açıp konuşmama zaman vermeden devam etti.

"Yirmi dört yaşındasın Sakura bir kaç ay sonra yirmi beş olacaksın. Yanında durup bakıcılığını yapmayacağım artık."

Ayağa kalkıp odama gitmek istemiştim, dedikleri beynimde dolanırken ilk merdiven basamağına ayağımı attığım zaman hızlıca geri çektim. Bu kadar yeterdi, artık dayanamayacaktım. Bana artık böyle davranamazdı, beni de alıp götürebilirdi Almanya'ya! Ne yapacaktım ben tek başıma, babam olmadan yapamazdım ki ben.

Hızlıca geri dönüp dalgın bir şekilde yere bana adamın yanına ilerledim. Ayak seslerinden dolayı bakışlarını bana çevirdiğinde göz göze geldik.

"Baba, ben senin kızın mıyım?"

Histerik bir şekilde güldüğünde ne yapmak istediğini anlamamıştım, hasta mı olmuştu?

"Şüphen mi var?"

"Oldukça çok şüphem var. Annem kim benim? İsmini biliyorum sadece? Sora Inoure Tek bildiğim bu baba! Tanrı aşkına ben neden annem ile ilgili hiç bir şey bilmiyorum? Bana neden böyle davranıyorsun? Ne yaptım ben sana? Saygısızlık mı yaptım doğduğum andan beri? Ha? Cidden baba, ne yaptım ben sana..?"

Annemin ismini söylediğimde çatılan kaşları nedensizce gerilmemi sağlıyordu. Ben az önce sesimi yükselterek konuşmuştum babama öyle değil mi? Tepkisini oldukça merak ediyordum.

Çenesi kasıldığında dişlerini sıktığını fark ettim.

"Senin doğman zaten bana saygısızlık,"

Durdu ve kaşlarını çatarak yeniden dudaklarını araladı.

"Bir daha annenden bahsetmeyeceksin Sakura. Almayacaksın ağzına o kadının ismini."

"O kadın dediğin benim annem!"

Hızlıca ayağa kalktı ve öne doğru bir kaç adım attı, ilk defa ona bu kadar karşı çıkıyordum ve şaşırmış olmalıydı. Şaşırması gerekiyordu çünkü yirmi dört senedir ağzımı açmamam bir mucizeydi.

"Öldü o. Annen değil artık senin."

Geriye doğru bir kaç adım atarak dış kapıya doğru ilerlemiştim, üzerimde siyah eşofman takımım vardı. Üzerine yeniden siyah bir çeker geçirip aynı renk siyah ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Bana bakmaya devam ederken dış kapıyı açmadan ona doğru mırıldandım.

"Bu kadar kötü bir insan beni babam olamaz."

***


Bir ağacının altına oturmuş etrafa bakınıyordum. Saat gece on bire geliyordu ama eve gidesim de pek yoktu. Iseul'lara gidip onları rahatsız etmek istemiyordum. Zaten her gün onlardaydım, artık gitmeye utanıyordum.

Evden çıktığım anda göz yaşlarım şiddetli yağmur misali akmaya başlamıştı. Her ne kadar kendimi durdurmak istesem de bir süre sonra siktir ederek hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Beni cidden bırakacaktı ve bunu söylerken hiç utanmıyordu. Ben neden anne baba sevgisi görmeyi hak etmemiştim? Ne yanlışı yapıp bunu hak etmiştim bilmiyordum.

Burnumu çekerek ağrıyan sırtıma ellerimi götürerek kendi çabalarımla masaj yapmaya başlamıştım. Kollarımın yorulduğunu hissettiğim de iç çekerek kendimi çimlerin üzerine bıraktım.

Keşke burada uyusaydım ve kimse beni uyandırmasaydı. Hatta sonsuza kadar burada uyusam ve uyanmasaydım çok iyi olur gibi geliyordu. Bazen benden bile kötülerin olduğunu düşünüyordum, kendi hâlime şükür etmem gerekiyordu. Evim vardı, yanımda olan bir arkadaşım vardı ve her ne kadar gidecek olsa bile babam vardı. Yetimhanede büyüyüp sonradan onları dışarı salan çocukları düşündükçe çok şanslı hissediyordum. Ama babamın davranışları da beni etkiliyordu, ağlamadan ve üzülmeden yapamıyordum.

Gözlerimi kapatıp burada uyumayı planlarken duyduğum bir kız ve bir erkek sesi ile kafamı kaldırıp çalılıkların arkasına doğru bakmaya başladım.

Gördüğüm şey ile gözlerimi kocaman açarken hızlıca gözlerimi kapatıp üzerine bir de elimle kapatmıştım. Kendimi yeniden çimenlere atarken az önce gördüklerimi acilen aklımdan atmam gerekiyordu. Bildiğiniz adam ve kadın çıplak bir şekilde birlikte oluyorlardı.

Daha çok artan inleme sesleri ile derin bir iç çekip doğruldum ve hızlıca arkamı dönerek o bölgeden uzaklaşmak için ilerlemeye başladım.

"Oha lan!"

Duyduğum ses ile yerimde zıplarken bana doğru hızlıca koşan parlak kahve saçlı erkeğe baktım, tanıdık gelen sima ve gülüş ile yerimde şaşkınca durdum. Park Jimin bana doğru hızlıca koşarken Iseul'un kuzeni Min Yoongi arkasından göz devirmek ile meşguldü.






kiraz çiçeği ❀ yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin