Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sakura 🌸
Iseul'un annesi ve babası ile yaşadığı evinin büyük bahçesinde duran salıncakta oturuyorduk. Evde kahvaltımı yaptıktan sonra Iseul ders çalışmak için beni evlerine çağırmıştı ve ben de canım sıkıldığı için kabul etmiştim.
Fakat geleli neredeyse yarım saat geçmişti fakat asla ders çalışmamıştık. Duyduğum kıkırtı sesi ile Iseul'a döndüm, aptal mıydı bu kız?
"Niye gülüyorsun Iseul?"
Dudaklarını birbirine bastırarak bana döndü ve omuz silkti.
Cidden aptaldı.
"Hiiç, hani kuzenim gelecek demiştim ya sana? Dün gece yanında arkadaşı Jungkook'un da geleceğini haber verdi. Tanrım, o çok yakışıklı ve kaslı Sakura!"
Gözlerimi devirerek başımı karşıya çevirdim, erkek düşkünü bir kız olmayı ne zaman kesecekti merak ediyordum. En sonunda birisi gelip çok güzel bir tekme atacaktı, bir daha düzelemeyecekti.
İç çekip sırıttı ve kolumu tuttu. Garip bakışlarım ile ona bakarken o sırıtmak ile meşguldü.
"İstersen sana benim kuzeni ayarlayayım. Tam birbiriniz için yaratılmışsınız!"
Bugün o kadar çok göz devirmiştim ki gözlerim yerinden çıkacaktı. Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırıp yeniden omuz silktim. Dediklerine karşılık vermediğimde çok sinirlendiğini biliyordum.
Hem, ne saçma konuşuyordu?
Geçen sefer hayatına birisi girecek demişti ve ben de erken gelmesini istemiştim ancak sonradan aptalca olduğunu düşünerek vazgeçmiştim. Şu an bir erkek ile uğraşmayı düşünmüyordum. Zaten Iseul'un anlattığına göre kuzeni çok huysuz birisiymiş, gerek yoktu.
"Yah Sakura! Ciddiyim. İstersen ayarlarım. En azından çocuk evde kalmaz."
Ne yani? Sırf kuzeni evde kalmasın diye bana mı ayarlayacaktı? Cidden bu kıza bir ayar vermem gerekiyordu.
"Sinir etme beni Iseul. Kuzeninin evde kalması beni hiç ilgilendirmiyor. Hem ben şu an bir ilişki istemiyorum."
"Aptal mısın? Kızım kuzenim huysuz falan ama aşırı yakışıklı. Elimde olsa ben yürüyeceğim."
Küçük bir kahkaha atıp oturduğumuz salıncaktan kalkarak ayağa kalktım. Yüzümde hâlâ küçük bir tebessüm varken elinden tutarak bahçelerinde duran açık kahverengi masaya doğru onunla birlikte ilerlemeye başladım.
Daha yeni kendimde bir huy keşfetmiştim, renklere çok takılıyordum. Dolabımda renk renk kıyafetler vardı, ayakkabılarım da çok renkliydi. Yaptığım makyajlar sade olsa bile iç karartıcı bir makyaj yapmıyordum.
Sanırım en sevdiğim huyum renklere takık olmamdı.
"Ders çalışacağız dedik ama yarım saattir oturmaktan başka hiç bir halt yapmıyoruz."
Gözlerini devirerek benim oturduğum sandalyenin karşısındaki sandalyeye oturdu. Evden getirdiğim ders kitaplarımı lacivert rengi deri sırt çantamdan çıkartarak ortaya bıraktım. Benim ortaya bıraktığım ders kitaplarını Iseul eline alıp inceliyor, daha sonra kenara düzenli bir şekilde bırakarak diğerlerini eline alıyordu.
Bütün kitaplarımı çıkardığıma emin olduktan sonra çantamı diğer sandalyeye bıraktım. Iseul'a dönerek elime sayısal ile ilgili olan kitabımı aldım.
"Sayısalda ikimiz de zorlanıyoruz. İlk sayısal üzerinden çalışalım."
Kafası ile beni onaylayıp, diğer sayısal ile ilgili olan kitabı eline aldı ve tahminimce içinden okumaya başladı.
İkimiz de odaklanmış şekilde birbirimize sorular sorup çözmeye çalışırken camlı kapının açılması ve içeri giren Bayan Park ile bakışlarımızı ona doğru yoğunlaştırdık. Elinde duran tepside iki tabak ve tabakların içinde çikolatalı kurabiyeler vardı. Yanlarında ise meyve suyu.
Kocaman gülümsedim, tam istediğim bir aile tablosuydu aslında.
Her zaman içimden geçirdiklerimi geçirip aptal gibi hüzünlenmek yerine kocaman gülümseyip bize bakan Bayan Park'a odaklandım.
"Kızlarım, size atıştırmalık bir şeyler getirdim. Zihniniz biraz daha açılsın da daha çok çalışın!"
Ben Bayan Park'ın dediklerine kıkırdarken Iseul göz devirip konuşmaya başladı.
"Anne, hadi ama.. zaten biz çok çalışkanız."
Kaşlarını çatınca kızacağını anlamıştım, çok iyi tanıyordum artık Bayan Park ve Bay Park ikilisini.
Çok şekerlerdi.
"Tabiî kızım! Tabiî! O yüzden okumuyorsun değil mi?"
Dudaklarımı birbirine bastırarak bakışlarımı Iseul'a çevirdim, kadın haklıydı bir de üste çıkmaya çalışıyordu. Bu kızı hiç anlayamayacaktım. Hem bir kere ben bir nedenden dolayı dondurmuştum. Iseul'un bahanesi de çok saçmaydı!
Neymiş, ben dondurduğum için yalnız kalacakmış, yalnız kalmak istemediği için diğer yıl benimle birlikte okumak istiyormuş. Yalanını seveyim kızım senin.
"Teşekkür ederiz Bayan Park. Siz yeter ki isteyin, çok çalışacağız."
Keyifle gülümseyip saçlarımı okşadığında gözlerimi kapatmamak için kendimi çok sıkmıştım.
Sevgiye aç zannetmelerini istemezdim. Pek iyi bir şey gibi gelmiyordu.
"Ah, güzel kızım. Bana Bayan Park deme demedim mi? Annenim ben senin, annen!"
Tebessüm ederek kafamla onayladım. Çok tatlıydı, her seferinde bunu hatırlatmaktan bıkmamıştı bu güzel kadın. Çok seviyordum onu.
Memnuniyetle gülümseyip aklına gelen şeyler ile yeniden Iseul'a döndü ve konuştu.
"Yarın kuzenin Yoongi ve arkadaşı Jungkook gelecek unutmadın umarım Iseul? Kaçmazsan sevinirim."