Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sakura🌸
Karşımda oturan arkadaşım Drew'e bakıyorken, Yoongi benim yanımda, arkadaşım Drew'in yanında da Yoongi'nin arkadaşı vardı. Adı neydi? Sanırım Hoseok.
Yoongi ile kafede karşılaştığımız da birbirimize selam vermiş, daha sonra masalarına davet etmişlerdi. İlk kabul etmemiştim ama sonra nedensiz bir şekilde Yoongi üstlemişti. Onlarla beraber oturmuş, tanışmıştık. Masada çok uzun bir konuşma yoktu, kısa kısa cümleler kurarak konuşuyorduk.
Drew bana karşıdan kaş göz işareti yapmaya başladığında ne var der gibi baktım.
Canı sıkılmıştı bunu anlamıştım ama yapacak bir şeyim de yoktu, masadan öylece kalkıp gidemezdim de. Kaşları ile kapıyı işaret ettiğinde ben de kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp hayır anlamına getirdim.
"Iseul gelmemiş, seni tanımıyor mu?" diye soran Yoongi ile göz devirmek istemiştim. Seni ne ilgilendiriyordu ki?
Drew'e bakarak sorduğu soruya karşı Drew yanaklarını şişirip, ne diyeceğini şaşırdığında ben konuştum, "Drew ve Iseul bir olay yüzünden konuşmuyorlar." Iseul bu konuyu anlatmak isterse anlatırdı, onun özel hayatına karışamazdım. Yoongi kuzeni olabilirdi ama ağzının sıkı olduğunu bilmiyordum, hem de benim olayım değildi.
Yoongi uzatmadan anlayışla kafası ile onayladığında aklına bir şey gelmiş gibi konuşmaya başladı, "Ben sizi görmeden önce Jungkook ve Iseul'u da buraya çağırmıştım. Bir sıkıntı olur mu?"
Drew bana bakmaya başlayınca dudaklarımı birbirine bastırarak bir şey demedim. Daha doğrusu diyecek bir şey bulamadım. Drew tam konuşmak için ağzını açacağı sırada kafeye giriş yapan Jungkook ve Iseul ile gözlerimi kapattım.
İşte, her şey şimdi başlıyordu.
Iseul bizim masayı gördüğünde hızlı adımlarla buraya doğru adımlamaya başladı. Büyük ihtimalle Drew arkası dönük olduğu için tanımamıştı. Bana doğru gülümsediğinde ben de gülümsedim. Yanımıza gelip yanımdaki boş sandalyeye oturacağı sırada kafasını kaldırmış, Drew'i görmüştü.
"Senin ne işin var burada?"
Drew sinirle gözlerini kapattığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Az sonra kavga çıkacaktı.
"Sana ne? Senin kafen değil ya?" meydan okurcasına konuşan Drew ile Iseul derin bir iç çekti. Bu sırada boynumda hissettiğim bir nefes ile merakla yanımdaki Yoongi'ye döndüm.
Ne oldu der gibi baktığımda gözleri ile iki kavga eden çifti göstermiş, "Ne var bu ikisinin arasında?" diye sormuştu. Yeniden dudaklarımı birbirine bastırıp omuz silktim. "Dediğim gibi, Iseul anlatmak isterse anlatır. O kadar."
Gözlerini devirip önüne döndüğünde kıkırdayıp ben de önüme döndüm. Anlatma iznim olsa bile sırf onu sinir etmek için anlatamazdım.
"Evet, benim kafem olmayabilir ama en son benim bulunduğum ortamlarda olmayacağını söz vermiştin."
Konuşan Iseul ilk defa bu kadar ciddiydi sanırsam.
Sesi ciddi çıkıyordu ve yanında hoşlandığı çocuk Jungkook vardı. Bu onu rahatsız etmişti büyük ihtimalle çünkü Iseul böyle olayları kafasına çok takan birisiydi.
"Senin geleceğini bilmiyordum. Bilsem bu masada bulunmazdım merak etme."
Bu konuşmanın sonu cidden iyiye gitmiyordu. Drew'i alıp götürsem en iyisiydi sanırsam.
Iseul konuşmak için ağzını araladığında hızlıca araya girdim, "Hey, hey! Gençler sakin olun.. Iseul bebeğim otur ve sakin ol. Drew hadi biz de kalkalım, çok durduk zaten." diyerek ayaklandığımda Iseul omuzlarımdan tutup yerime oturmuştu. Gözlerimi kocaman açmış bir şekilde ona bakarken o Drew'e odaklanmıştı.
"Hayır Sakura, otur sen. Drew gidecek." Iseul'un bu dediğine oldukça şaşırmıştım doğrusu. Ama kalkıp gitmem gerekiyordu çünkü arkadaşımı yıllardır görmeyen bendim, onunla olmam gerekiyordu. Konuşmaya başlayacağım sıra Drew'in konuşmaya başlaması ile susmak zorunda kaldım, "Bir dakika, onu buraya ben çağırdım! Ne zamandır görüşmüyoruz bilmiyorsun, sen her gün görüyorsun. Bir süre onunla vakit geçirmek istiyorum, o yüzden kalk Sakura." Ciddi anlamda arada kalmıştım. Hay dilimi eşek arıları soksaydı da aralarına girmeseydim. Şimdi ikisi arasında bir seçim yapacaktım ve bu iki değerli arkadaşım için oldukça zordu.
Ben yutkunup ne diyeceğimi düşünürken duyduğum yabancı bir ses ile Yoongi'ye döndüm.
"Ulan mal mısınız siz? Kaç yaşında insansınız çocuk gibi kavga ediyorsunuz. Aranızda ne var bilmiyorum ama şu kızı da aranızda bırakmayın."
Minnetle Yoongi'ye baktığımda o da bana bakıp göz kırmıştı. O kadar samimi değiliz dostum, o kırptığın küçük gözünü yerine monte ederim. Ama şu an mevzu büyüktü.
Iseul sakince yerine oturup etrafa mal gibi bakan Jimin ve Jungkook'a döndü ve gülümsedi.
"Otursana Jungkook. Bu arada hoş geldin Hoseok."
***
Susmayan telefonuma lanetler okuyarak elime aldığımda bilinmeyen numara ile kaşlarımı çattım. Gecenin on birinde kimdi ki bu beni arayan Açsam mı açmasam mı diye düşünürken telefon kapanmış, bir daha çalmaya başlamıştı.
Merakla açarak telefonu kulağıma götürdüm, "Alo?" karşıdan ses gelmesini beklerken ses gelmediğinde telefonu kulağımdan çekerek şizofreni olup olmadığımı ölçmeye başladım.
Ama ciddi anlamda saniyeler artarken karşı taraftan ses gelmiyordu.
Ürpererek telefonu kapattım ve sessize aldım. Kimse kimdi, bir daha bilinmeyen numaralara telefon açmayacağım kesindi. Tek başıma yaşamamın üzerine bir de başıma bilinmeyen çıkarsa korkudan altıma etmekten korkuyordum.
Salonun ışığını kapatarak karanlıkta ezbere bildiğim odama ilerledim. Zifiri bir karanlık olmadığı için ışıkları kapatarak odama ilerlemiştim. Odama girerek gece lambasını açtım ve kapımı kapattım. Kaloriferler yandığı için ev oldukça sıcaktı. Çalışma masama ilerleyerek uzun zamandır yapmadığım resimlerime baktım.
Resim yapmak istiyordum.
Hızla çalışma masama ilerleyerek aklımdakileri aktarmaya başladım. Resmime odaklanmışım bir şekilde çizerken telefonumun ekranının ışığı yandığında merakla elime alıp gelen mesaja baktım.
Bilinmeyen: Annene merhaba de meleğim.
--------------------- evvvet, diğer bölümde artık olayların içine gireceğim. ve 100 kişi olmuşuz çok mutluyum! sizi seviyorum. 💖