1.BÖLÜM "KİMSESİZLER"

5.4K 1.2K 2.7K
                                    


25.12.2015

Soğuk yavaş yavaş tenine işliyordu. Tüyleri soğuktan diken diken olmuş, burnu kızarmıştı. Elini mor montunun cebine sokmuş hızlı hızlı yürüyordu. Önüne gelen kıvırcık saçlarını soğuktan dolayı çekemiyordu.

Olanları bir kaç saatliğine de olsa içinin kuytularına gömmek istemiş, çıkıp gitmişti evden. Şimdi ise değişen bir şey olmamış   eve doğru yürüyordu. Birkaç saat önce olanlar zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı düşüncelerini. Biraz nefes almak isterken bile düşünceleri onu rahat bırakmamıştı.

Sürekli olan, birbirlerinin  benzeri  olayları bu kadar takmaması   gerektiğini biliyordu fakat  kendisini bir sokak kedisi gibi hissetmeklerine  sebep oluyorlardı. Onları o kadar severken aynı değeri görmemek acı veriyordu. Canı yanıyordu. Babasının attığı tokatın sızısı hala yanağındaydı hissediyordu. Fiziksel acı katlanılabilirdi ama ruhsal acı katlanılamıyordu. Arttıkça artıyordu ruhunda ki yaralar. Belki de daha başlangıcıydı.

Bunları düşünürken evlerinin olduğu sokağa geldiğini fark etti. Şimdi gitse ne hesap verecekti canım sıkıldı baba bana tokat attığın için gezmek istedim diyemezdi ki ikinci bir tane daha yerdi. Ağabeyi de aramamıştı hiç. Şimdiye kadar yüz defa aramış olmalıydı. Üzüldü aramadığına oda mı  vazgeçmişti artık. Hayır  öyle değildi biliyordu kesin bir şey olmuştu yoksa arardı diye düşündü. İçi huzursuzlandı. Hızlı hareket etmeye başladı, apartmana varmadan duraksamak zorunda kaldı çünkü apartmandan bir kaç tane siyah giyimli adam hızlı hızlı arabaya binip gidiyordu . İlk defa onları görmek onu duraksamıştı.

Apartmana vardığında hemen yukarı çıkmaya başladı. Üçüncü kata geldiğinde evlerinin kapısını sonuna kadar açık olduğunu gördü. O an kalbinde bir acı hissetti olmaması gereken bir şey olmuş gibi hissetti. Yavaş bir şekilde salona girdi.

Gördüğü şeyi idrak etmekte zorlandığında  kirpiklerini  açıp kapattı bir kaç defa. Boğazında bir acı  belirdiğinde eli ayağı boşalmıştı. Hayır hayır bu en son görmek istediği manzara bile değildi. Hayır evde beklediği şey asla bir böyle bir şey değildi. Babası ona kızacak belki yine tokat atacaktı, annesi yine onu umursamayacaktı. Bunu istiyordu bunlar yaşansın istiyordu. Gözünden yaşlar akmaya başladı. Her yer kırmızıydı. Babası orta sehpanın  yanında yere  düşmüş alnında  kurşun izi vardı. Annesi basının yanındaydı giydiği beyaz elbisesi kanlar içinde kalmıştı eli babasının elinin  içindeydi. Abisi hemen ayağının önünde kanlar içindeydi. Canı, her şeyi yerde harektesizce yatıyordu. Ayağı ile  abisinin kanına basmış harektesizce duruyordu.

Kalbi sıkıştı. Nefes alamadığını hissetti bu çok fazlaydı. Olmazdı olamazdı ,onların varlığında  bile kimsesiz hissediyorken,  onlar olmadan ne yapardı. Ağabeyi  olmadan ne yapardı. Canı olmadan ne yapardı.

Kalbine üç yerden bıçak saplanıyordu  sanki. Annesi peki hiç saçlarını okşamamış olan elleri, bir gün saçlarımı okşar umuduyla yaşarken şimdi o umutta yok olmuştu, umudunu almışlardı. Babasının,   tokat atan eli bir gün  onu sever yanağını okşar diye bekliyordu.

Onu  bekleyemeyecek miydi  artık?

Peki ya ağabeyi, annesinin yerine saçını okşayıp, tarayan babasının  yerine yanağını seven arkasında duran koca dağına ne olmuştu o da mı yoktu artık?

Bu acıyla  ne yapacağını bilemiyor,  buz kesmiş bakışlarla onlara bakıyordu. Bağırsa geri gelirler miydi? Gelmezlerdi biliyordu. Ne yapacaktı peki.

İlk defa zamanı geri almak istedi. Sabah evden çıkarken ki o kötü ana dönmek istedi  çünkü sabah yaşadıkları şu an    yaşadıkları ile karşılaştırmak bile anlamsız kalırdı.

Geçen on beş dakikanın ardından ağlarken aklına küçük kardeşi geldi, onu nasıl unuturdu. Kalktı yerinden deli gibi bağırmaya başladı.

“Eymen”  diye bağırdı

“Eymen neredesin?”

Odaların kapısını açıp içeri baktı  ağabeyi  ile Eymen’in odasına  girdi.

Yine seslendi, seslenmesinin ardından dolaptan bir  ses geldi, kafasını çevirip baktı. Dolabın içinden geliyordu, kapısı yavaşça açıldı Eymen yaşlı gözlerle kafasını çıkarıp abla diye ağlamaya başladı. Hemen gidip kucağına aldı ablası onu.

“Tamam geçti bebeğim bak ben buradayım geçti.” derken  saçını okşayıp başından öpmeye başladı.
Aslında hiç bir şey geçmemişti aksine  her şey daha  yeni başlıyordu. Geçmeyecekti  biliyordu ama o an her şeyden önemlisi, o anlara şahit olan  küçük kardeşiydi.

“Abla ağabeyim beni buraya koydu, hiç çıkma dedi annemin sesi geldi babamın da  bir kaç  tane adam geldi babama bir şeyler söylediler, adamın  elinde bir şey vardı siyahtı. Abla annem, nerede annem ağlıyordu üzülmüştür şimdi. Hadi gidelim annemin yanına.”  ağlayarak hızlı bir şekilde bunları söylemişti kardeşinin büyük bedeni.

Ne diyecekti ona, nasıl bir açıklama yapacaktı ki

“ Gideceğiz ablacım gideceğiz merak etme şimdi ağlama tamam mı? “ dedi ne diyeceğini bilemiyordu.

🍂🍂

Gerçekten kimsesiz kaldıklarının ikinci hatasıydı. Ağabeyinin  kanına basıp geçtiği günlerin ardından günler  geçmişti. Günler  geçmişti fakat bunun hiç bir önemi yoktu ki. Acı tüm tazeliği ile orada kalbinde duruyordu. Önce ki ruhsal yaraları bunun yanında kıymık kadar kalıyordu biliyordu ve bu hayatının ona sunduğu ilk  yara değildi.

Ölüm her şeylerini almıştı. Geriye her girdiğin de onların kanlar içinde ki bedenlerini hatırlatan bir ev bırakmıştı sadece.

İki hafta boyunca cenazeleri kalkmış. Üçü yan yana  defnedilmişti. Polisler gidip gelmiş ifadeler alınmış ama hiç bir şey bulamamışlardı. Küçük kardeşi ile buradan gidecekti, kalamazlardı bu evde bu şehirde. Kendi eşyalarını Eymen’nin eşyalarını toparlamıştı. Her şey hazırdı.

Babasının Eymen’e bıraktığı para vardı. Ağabeyinin  gizliden ona açtığı hesapta da  para vardı. Buradan gitmek için onlara yeterdi.

Zifir Karaca, bu hazırlıkları yaparken aklında başka bir şey daha vardı.

Kardeşini kimsesiz onu dağsız bırakanlardan intikam almak.

Zifir Karaca isminin hakkını verecekti. Ona yaşatılanlar için kardeşi için karanlığa gömecekti onları.




KARA KUYU "EFLATUN"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin