Asla tanınmak istemez ölüm. Ve bazen, bir bedende gizlenir sabırla...
1 | Alaz
Kan...
Acının, öfkenin, bazen de çaresizliğin, kırmızı ve sıvı hali.
Kan...
Ölümün temsilcisi...
İçini ürpertir insanın. Bir çok şey sebep olabilir, o ürkütücü, kırmızı sıvının akmasına.
Bazen, küçücük bir çocuğun oyun oynarken aldığı bir yara sonucu, mesken tuttuğu yeri sızlatarak akıp gider mesela. Ya da, özgürlüğünü hissetmek istercesine koşarken insan, aslında özgür olmadığını anladığı o düşüşün ardından aldığı hasarla, acımasızca yayılır dizlerine.
Ama acıyla bir bütün olan o sıvı, bazen de acının en güzel anında, kırmızılığının en masum haliyle gösterir kendini bir bedende...
Sevdaya tutkun bir kadının mesela; aşkının mucizevi armağanını dünyaya getirmek için çırpınışlarında. Var olmayı başaracak kadar güçlü, ama her an yok olacak kadar da savunmasız olan minik bir bebeğin tam anlamıyla hayat bulduğu o anlarda...
Ancak, acı olan şu ki; benim zihnimi kuşatan kırmızılığın hiçbiri, olmasını yeğleyeceğim seçeneklere zerre yakınlık beslemiyordu. Asla, hiçbiri kadar masum değildi...
Benim aylardır maruz kaldığım kan, sadistçe bir vahşetin ta kendisiydi! Bir seri katilin, kurbanlarının bedenlerinde açtığı, onları ölümün pençesine savuran korkunç boyuttaki o yaralardan oluk oluk süzülen, faili meçhul bir vahşetti!
Avucumun içinde sıktıkça sıktığım kadehin içindeki kokteylin son yudumunu da mideme gönderip kadehi masaya bıraktım ve gerilen bedenimi sakinleştirmeye çalıştım. Asla, bu adamın ya da kadının kurbanlarından biri olmayacaktım belki ama, o'nun gibi biriyle aynı havayı soluyor olmak, o'nun gibi birinin varlığından haberdar olmak bile ölüm korkusuyla eş değerdi nezdimde.
Kurbanlarının hepsi erkekti. Bunun özel bir nedeni var mıydı bilinmez ama, onları öldürme şekillerinin aynı, kesici bir aletle sol yanaklarına kazıdığı harflerinse değişiyor oluşu bu ihtimali güçlendiriyordu.
Son kurbanının yanağına kazıdığı harf, 'P' harfiydi...
Zihnimi kuşatıp beni girdabına hapseden düşüncelerimi, "İçecek bir şeyler alır mıydınız?" diyen garson kızın sesi böldüğünde, derin bir nefes çektim içime.
"Olur," deyip, tepsisindeki kokteyllerden birini aldım.
Yeni yıla berbat bir psikolojide girecek olan tek insan olduğumu düşünüyordum artık. Çünkü, yaklaşık bir saattir, eğlenmeyen tek kişi bendim. Yılbaşı partisi bir tek bana yaramamıştı anlaşılan. Hiçbir şeyden tat alamıyordum ve bunun tek sorumlusu, o cani seri katildi..!
Durdum...
Hayır, tek sorumlu o değildi. Bu halimin, kimliği belirsiz seri katilimizden başka bir nedeni daha vardı... Ve o neden, biriydi. O biri de, fazlasıyla romantik olduğunu düşündüğüm, kalbimi ve midemi adeta kelebek istilasına sürükleyen bir not aracılığıyla kavalyem olmayı teklif eden, Alaz Karalı'ydı.
Partiye gelmek için evden çıkacağım esnada kapı tokmağıma sıkıştırılmış bir zarf görmüştüm. Heyecanla içini açıp, benim için yazılmış olan notu okuduğumda, midemden başlayarak tüm hücrelerime yayılan gıdıklanma hissini, aldığım derin nefesi tiz ve güçlü bir çığlıkla geri üfleyerek anca geçirebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI MASKE
Mystery / Thriller🏆 MysteryTR ve RomanceTR ortak yarışmasının kazanan hikâyesi! 🥇 ~ Sıradan bir davet, ne kadar korkunçlaşabilir? Kalabalığının içinde seri katil bulunduran bir parti, ne kadar sıradan olabilir? Bir par...