Sanırım bu seni son defa görüşüm

32 5 1
                                    

Attığı konuma gittim. Etrafıma biraz bakındıktan sonra telefonumu elime alıp Eren ile olan mesajlaşmama girdim.

'Resim at tanımıyorum'

'Üzerimde kırmızı bir tişört var. '

Etrafıma bakındım kırmızı tişörtlü bir çocuk vardı.

'Elini kaldır havaya emin olayım'

Kırmızı tişörtlü çocuğa baktım. Elini havaya kaldırdı. Kesin oydu. Arabadan inip yanına gittim. Beni hemen tanıdı ve bana doğru yürümeye başladı. Elini uzattı tokalaştık. 

"Başak iyi misin?"

"İyiyim"

Her gece resimlerine bakıp ağlıyorum. İçim parçalanıyor. Nefes alamıyorum ama iyiyim ya. 

Elindeki mektubu uzattı.

"Abimin yastığının altında buldum. Eğer doktorlar odasını değiştirmeseydi bulamazdım"

"Doktorlar mı?"

"Oku mektubu"

Başak,

Yazdığım mektup için özür dilerim ama bunu yapmak zorundaydım. Biliyorum yine  üzüldün ama öldüğümde daha çok üzülüceksin. En azından benden vazgeçmiş olursun. Aradan 2 sene geçti neler yaptın nasıl oldun en ufak bilgim yok. Umarım iyisindir. Seni çok seviyorum. Senden başkasını sevdiğimde koca bir yalan. Umarım böyle düşünürek benden vaz geçmişsindir. Çünkü o küçük ama içine kocaman bir ben sığdırdığın kalbini daha fazla incitmek istemiyorum. Sen güzelsin, çok güzelsin. Sevdiğim ilk kadınsın. İlk göz ağrım belkide. Senden sonra çok yazı yazdım ama hepsi çöpte. Bunuda çöpe atarım bir kaç haftaya. Çünkü sana ulaşamam. Zaten bir kaç aya kalmadan gökte seni izleyen küçük bir yıldız olacağım. Çok isterdim yanında uyumayı. Öpmeye kıyamadığım dudağından öpmeyi. Sana güzel bir evlilik teklifi etmeyi. Sonrada evlenip senden bir kızım olsun çok isterdim ama nasip değilmiş. O kadar üzülüyorum ki yanında başkası uyuyacak. Belki şuanda başkasına gülüyorsun. Olsun sen gül mutlu ol bana yeter. Yavaş yavaş bu mektubun sonuna geliyorum Bilmeni istediğim bir şey var. Sana 2 senedir ve 2 sene önce o gün söyleyemediğim bir şey. Biliyorum bana çok kez mesaj attın ama hiç birine cevap vermedim, veremedim. Başak ben kanserim. Ölüyorum yani. Çok sevdiğin saçlarım gitti. Kirpiklerim kaşlarım hepsi gitti. 2 yıldır hastanedeyim. Dışarıyada çıkartmıyorlar. Çok sıkılıyorum. Neyse. Seni o kadar çok özledim ki . Kokunu, saçlarını... Seni çok seviyorum.

                                                                                                                                            Emre KIRA

Mektubun sonunda arkamdaki banka çöktüm. Eren hemen yanıma oturdu. 

"O senden başkasını hiç bir zaman sevmedi Başak"

"Eren bana böyle demedi ama"

Titreyen sesimle ağzımdan sadece bu kelimeler dökülmüştü. Cebimden hala sakladığım mektubu çıkardım. Eren' uzattım oda aldı. Okuduktan sonra buruk bir şekilde bana baktı.

"Demek o mektup bu mektup. Başak nolur abime yardım et? Ona bir tek sen iyi gelirsin"

Hala şoktaydım. Bunu nasıl saklamıştı benden. Ölecek miydi şimdi? Teker teker yanağımdan süzülen yaşları sildim ve ayağa kalkıp Eren'e döndüm.

"Tamam ama önce eve uğramalıyım"

Birlikte arabaya bindik ve eve gittik. Eren salonda beklerken bende küçük bir valiz hazırladım. Sonra bir taksiye binip havalimanına gittik. 8 saatlik yolumuz vardı.

8 Saat Sonra

Uçakla iniş yaptıktan sonra hemen bir taksiye bindik. Yarım saatin sonunda hastanedeydik. Hastaneye girdik. Kalbim hızlanmıştı. Sanki hissetmişti burada olduğunu.  Emre'nin odasının önünde durdum. Derin bir nefes aldım.

"Hadi Başak"

Başımı tamam anlamında salladım. Eren kapıyı açıp ilerledi. 

"Kardeşim noldu sabah gelmedin?"

Sesi aynıydı.

"Sana birini getirdim abi ama gözlerini kapat"

"Kimmiş bu biri çok merak ettim"

"Abi kapat hadi"

"Tamam kapattım"

Eren bana dönüp eliyle gel işareti yaptı. O sırada yavaşça içeri girdim. Yüzünde bir maske vardı. Serumlara bağlıydı. Eren odadan çıktı. Biraz daha yaklaştım.

""Eren hadi ama daha ne kadar böyle bekliyeceğim?"

Cebimden onun yazdığı iki mektubu da çıkardım.

"Emre"

Birden gözlerini açtı. Beni gördüğüne şok olmuş gibiydi. Toparlandı biraz. Elimde ki mektuplara baktı.

"Onlar ne?"

"Senin yazdığın mektuplar"

O sırada yastığının altına baktı. Eren diye söylenmeye başladı. 

"Bana neden k-kanser olduğunu söylemek yerine başkasını seviyorum dedin?"

"Üzülmenden korktum"

"Sıkıldım deyince üzülmedim mi sanıyorsun? Ben her gece ağladım! Hem artık sevgilim var!" Bağırmıştım.

"İnanmıyorum"

"Banane!"

"Ama b-"

"Dinlemek istemiyorum. Şimdi gidiyorum"

Arkamı döndüm ve bir adım attım.

"Sanırım bu seni son defa görüşüm"

"Aynen!"

Lütfen gitme de lütfen Emre. Seni seviyorum gitme de!

"Başak ben bıraktım, sen bırakma beni, gitme Başak gitme"

Ağlıyordu. Dayanamazdım ki ben. Arkamı döndüm ve yanına gittim. Boynuna sımsıkı sarıldım. Kolları belimi bulurken kokusunu unutmadığımı fark ettim.

"O kadar çok korktum ki Emre. Gerçekten benden başkasını seviyor olmandan o kadar çok kortum ki"

"Özür dilerim Başak"

Kapı açıldı. Ona rağmen Emre'yi bırakamadım. Sanki bıraksam kayıp gidicekti kollarımdan. Merakımdan kafamı kaldırıp baktım. Eren veya bir doktor değildi. 

"Başak!"

Beni tanıyordu. Hemen yanıma gelip sarıldı.

"Pardon kimsiniz?"

"Annem o Başak"

"Biraz gelir misin?"

Emre'nin annesiyle odadan çıktık.

"Başak Emre senden çok bahsetmişti. Demek o mektuba rağmen vazgeçmedin."

"Siz nefes almaktan vazgeçer miydiniz?"

Gözleri dolmuştu.

"Oğluma yardım et Başak"

Gözünden akan yaşları sildi. 

"Yalvarırım Başak. O ölürse naparım? Bak sende bir gün anne olduğunda anlarsın evladının başına bişey geldiğinde nasıl hissettiğini. Lütfen bunu senden oğlunu kaybetmekten korkan bir anne olarak yalvarıyorum."

Resmen ayaklarıma kapanacaktı. Şuan çaresiz bir anne bana yalvarıyordu.

Ya Gökkuşağı Siyaha Aşıksa ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin