«Hey, Finn! Neyin var?»
«Ne demek istiyorsun?»
«Dalgınsın. Son zamanlarda hep dalgınsın.»
«Bilmiyorum... Sebebi yok.»
Sebebi yok...Yan gözle kendisine bakan arkadaşlarına kaçamak bakışlar attı.Evet,son günlerde tuhaf davrandığını biliyordu fakat bunu engelleyemiyordu ki.Neden dalgın olduğunu kendisi de anlamıyordu, ortada ciddi bir durum vardı aslında.
Bu bilinmez kişi her kimse onu gerçekten seviyordu.Ama bu demek değildi ki Finn onu sevmek zorundaydı?Zaten onu takmıyordu, sadece bu kadar sevmesi şart mıydı?
Tamam,onunla konuşmak hoşuna gidiyordu. Sempatikti, açık sözlüydü.
Seviyordu da...Ama onunla birlikte olmak düşüncesi...
Hem, onu sevmek zorunda değildi. Kendi hayatıydı sonuçta. Üzülecek olması onun sorumluluğu da değildi. O bir yakını dahi olsa, bu hiçbir şeyi değiştirmezdi.
«Bir şeyim yok, sadece başım ağrıyor.»
«Başın mı ağrıyor?»
«Evet, bazı şeylerden kurtulmam lazım.»
«Dostum, açık ol, ne oldu?»
«Birine karşı bir şeyler hissediyorum. Hissetmemem gereken, yanlış birine karşı. Bunu durdurmam lazım.»
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jazz the way you are «Fack»
Short Story«Müziğe ayak uydurmak zorunda değiliz.Sen kollarımda olduğun sürece hiçbir şeyin önemi yok.» __________ _____ __