«Anne, ben dışarı çıkıyorum!»
«Paparazilere dikkat et!»
Kesinlikle bugün iyi bir kahve içmesi gerekiyordu. Kendini uzun zamandır çok suçlu hissediyordu.Yapmaması gereken bir şey yapmıştı ve bunun pişmanlığı her geçen saniye daha çok artıyordu.
Kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı.
«Alo.Emma?»
«İçerideyim.Camdan bak!Tam solda.»
«Gördüm.»
Kafenin içi hem sıcaktı hem de rutubetliydi.Arkadan çalan hafif müzik kulağına geliyordu ama dinlemiyordu.Daha birkaç hafta önce Jack ile burada oturuyorlardı.Tam köşede.
Başını o gün Jack ile oturduğu yere çevirdi.Emma tam orada oturuyordu.
Neden bilmiyordu ama sinirleri gergindi.Başını Emma'ya çevirdi.Konuşabileceği en keskin tonda konuşuyordu.
«Kalk.»
«Ne?»
«Başka bir yere oturalım.»
«Eh, sen bilirsin.»
Finn neden böyle davrandığını bilmiyordu. Sadece bugün burada bulunmak ona doğru gelmemişti bir an.Çıkıp gitmek istedi ama yapamazdı.
«Ne oldu Finn? Gerginsin.»
«Öyleyim.»
«Peki,neden?»
Finn sadece başını eğdi. Kahvesinden bir yudum dahi almamıştı. Aklında sadece Jack vardı. Onunla oturduğu masaya takıldı gözleri.O kadar özlemişti ki.
«Değer vermem gereken, hayatımda yer almasını istediğim insanları sürekli üzüyorum. Bencil bir insanım.»
Başını hafifçe kaldırıp Emma'ya baktı.Kendisini dinlemiyordu bile.
«Söylesene Emma,beni neden seviyorsun?»
«Sen Finn Wolfhard'sın. Nokta.» diye cevap verdi telefonuyla oynayan kız.
Jack olsaydı, diye düşündü Finn. Jack olsaydı utanırdı. Kapişonunu başına çeker, minik elleriyle oynardı. Sonra bana daha önce kimseden duymadığım şeyler söylerdi.
Oflayarak başını geriye attı. Onu unutmak felan istemiyordu işte.
«Biliyor musun Emma, ben hayatımın hatasını yaptığımı az önce anladım.»
«Neyden bahsediyorsun?»
«Söylemek istediği-.... »
Finn'in sözü yarıda kaldı çünkü içeriye giren iki kişiye takıldı gözü.
Jack ve Jaeden.
Jaeden Jack'e bir şeyler anlatıyordu.Üstünde mavi bir kot ceket vardı. Gözlerinin rengini birkaç ton daha canlı gösteriyordu.Jack ise mavi bir sweatshört giymişti. Üstünde ağlayan bulutlar vardı...
Finn o zaman Jack'in ne kadar yıkılmış olduğunu fark etti. Göz altları morarmıştı ve teni bembeyaz olmuştu.
Hala güzel, dedi içinden Finn.
Ve o an Jack ile göz göze geldi.
Oturduğu yere mıhlandı Finn. Öylece durdu.
Jack ise bir Emma'ya bir Finn'e baktı. Sanki bir şeyler düşünüyordu.
Jack'in gözleri dolu dolu oldu.Birkaç saniye daha onlara baktıktan sonra var gücüyle dışarı fırladı.
Finn ne olduğunu algılayamamış bir şekilde Jaeden'a baktı.
Jaeden ise masmavi gözlerinde katıksız bir sinirle bakıyordu ona.Bıraksan saldıracak gibiydi.
«Ne bekliyorsun?!»
Ve Finn onun ne demek isteğini anlamıştı. Oturduğu yerden fırladı.
Kapıyı kırarcasına açıp dışarı çıktığı an yüzüne soğuk ayaz vurdu.Yetişti ona. Ve o farkına varmadan ellerini tuttu arkadan.
Ve saniyeler sonra Jack, üşümüş ellerimin üstünde sıcacık eller hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jazz the way you are «Fack»
Short Story«Müziğe ayak uydurmak zorunda değiliz.Sen kollarımda olduğun sürece hiçbir şeyin önemi yok.» __________ _____ __