Anadoluda bir ilçede cumartesi günü ilçenin pazarıdır. İlçe müftüsü tatil olmasına rağmen belki biri gelir, soru sorar, derdini dinlerim, çare olurum diye erkenden müftülüğe gelir.
Müftülük dairesinde oturur. Belki biri gelir, ikram ederim diye çay demler.
Derken dışarıdan bir kavga sesi, tartışma sesi duyar. Müftülüğün yanında bir market vardır ve market sahibiyle bir araç sahibi tartışmaktadır. Otopark yüzünden.
Araç sahibi "çok az işim var boş yer bulamadım" der,
Market sahibi de "bu gün buranın pazarı müşterilerime engel oluyorsun" der.
Tartışma gittikçe hararetlenir.Müftü araç sahibinin kolundan tutar ve "birbirinizi incitmeyin müftülüğün otoparkı boş, gel aracını oraya parket işin bitince alırsın" der.
Araç sahibi çok mutlu olur. Adam aracını parkeder.
Müftü "çay hazır istersen bir bardak sana çay ikram edeyim" der. Beraber çay içerler.
Bu arada yaşlı bir teyze elinde bir sepet incirle müftülüğe gelir.
Müftüye "ben bunu satmaya geldim, satıp parasını sana vereceğim sen de bir Kuran Kursu yaptır bu parayı oraya ekle" der.
Müftü, "teyze bir sepet incirle Kuran Kursu inşaatı mı olur ?" der.
Kadın "ne bileyim ben ona özendim, ben öyle düşündüm" der.
Bu diyaloğu izleyen araç sahibi yaşlı teyzeye "teyze bu incirleri, bir Kuran Kursu inşaatı fiyatına bana sat" der.
Teyze bir sepet inciri tam bir Kuran Kursu inşaatı fiyatına araç sahibine satar.
Araç sahibi incirleri alır Müftüye kendisine inşaat için yer göstermesini ister.
Sizce hangisinin Mükafatı daha fazladır
İlçe Müftüsü?
Varlıklı araç sahibi?
Yaşlı teyze?Sorumuzun tam cevabı galiba bu yazıda canlar👇
Sultan Abdülhamid’in Fatih Sultan Mehmet Hikayesini okudum ve Payitaht Abdülhamit dizi filminde ibretle izledim.
Sultan 2. Abdülhamit anlatıyor: 'Dedem Fatih Sultan Mehmet Han Fatih Camii’ni yaptırırken işçileri toplayıp şöyle demiş', bu benim hayrımdır. Kendi kişisel servetimden yaptırıyorum.
Hiçbir yardım kabul edilmeyecek. Bir tas su dahi olsa' demiş.
Tabi hava sıcak. İşçiler yorulmuş. Dili damağı kurumuş işçilerin.
Bir yaşlı teyze bir kap yoğurt vermiş onlara.
Fatih Sultan Mehmet Han sabah uyanıp camiye gitmiş. İşçileri toplayıp demiş ki, 'yardımı kabul eden kim? İşçilerden biri mahcup bir şekilde öne çıkmış.' Ben kabul ettim hünkârım' demiş. 'Hava çok sıcaktı. Dilim damağım kurumuştu. Yaşlı bir teyze bir kap yoğurt ikram etti, ben de yedim' demiş.
Hünkâr tebessüm etmiş. 'ben bunu gece rüyamda gördüm evladım. Gece rüyamda gördüm, hayır terazisinin bir tarafında Fatih Camii, bir tarafında bir kap yoğurt dengede duruyordu' demiş.
Yani İsa Efendi Allah’ın (ﷻ) terazisinde miktar mühim değildir. Asıl olan gönülden gelmesidir.
Gönlünden Kuran Kursu yaptırmak geçen teyze de, Kuran Kursu yaptırmak için o bir sepet inciri alan hayırsever de, Cumartesi günü belki biri bir soru sorar diye müftülüğü açan müftü de bu sevaptan elbette pay alacaktır.
Rabbim bir şeyin olmasını istediği zaman sebepleri de sepetleri de bir araya getiriyor. Ne mutlu bu güzel insanlara...
~Alıntıdır~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️ KISSADAN HİSSE
ContoKıssalar, hayatımıza ibret olabilecek hikayeler..... Küçük bir not : her bölümde kıssa olmayabilir. #Neredeyse tamamı ALINTIDIR! Kapak için 👉 @Elif_gibi_sev Teşekkürler. 😍💖 Kitabın tamamı ALINTIDIR..