💢İşlediği cinayeti açığa çıkardı

69 14 10
                                    

Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretleri (قَدَّسَ اللهُ سِرَّه) Mesnevi' de şöyle anlatır:

" Davud (عليه السلام) zamanında biri vardı. Bu zat daima
'Ey Rabbim!.. Bana hiç meşakkat çekmeden rızk vermeye sen güç yetirirsin, bana da kolay yoldan rızık ihsan eyle!" diye dua ederdi.

Âlim, cahil, yaşlı, genç kiminle oturup konuşsa bu duasını hep dile getirirdi. Halk, bu zatı böyle dua ettiğinden çok tamahkâr biri olarak tanırdı. O bu şekilde dua ettikçe, insanlar ona gülüşürdü.

Bir gün kuşluk vakti yine bu kişi, ağlayarak dua ederken ansızın bir öküz, boynuzu ile kapıyı kırarak evinden içeriye girdi.

Ev sahibi yerinden fırladı, öküzün ayaklarını bağladı.
'Bu kimin öküzü acaba?' demeden, onu boğazladı.

Öküzün sahibi durumu öğrenince, öküzünü kesen kişiyi buldu ve:
- Ey benim öküzümü kesen ahmak adam!..Zalim, benim hayvanımı niye kestin? dedi.

Allah'tan zahmetsiz rızk bekleyen kişi olayı olduğu gibi anlattı:
- Ben yıllardır Allah Teâlâ'ya dua ediyorum, hiç meşakkat çekmeden bana rızk göndermesini O'ndan talep ediyorum. Duam kabul oldu, rızkım ayağıma geldi. Sana ne oluyor? Bu benim rızkım!..dedi.

Öküzün sahibi sinirlendi, adamı yumruklamaya başladı. Epeyce hırpaladıktan sonra, onu çeke çeke Davud (عليه السلام)'ın huzuruna götürdü ve ağır hakaretler ederek şöyle dedi:
-Haydi, şimdi, peygamberin huzurunda hayvanımı niye kestiğini anlat.

Öküzü kesen gayet sakindi ve:
- Ben daima Allah'tan istedim. Yıllardır bu şekilde dua ettiğimi herkes biliyordu. Allah duamı kabul etti, ben ne yapayım. Bana niye kötü davranıyorsun. Rızkım helal yoldan önüme geldi, dedi.

Bu kez öküzün sahibi, oradaki insanlara yöneldi şöyle dedi:
- Ey ahali!.. Hele şu adama bakın! Duam kabul oldu diye, komşusunun öküzünü boğazlayan kişi neler söylüyor?
Böyle bir şey doğru olsa herkes onun gibi dua ederdi. Eğer dua ile istekler gerçekleşseydi, kör dilenciler padişah olurdu!

Halk, öküz sahibinin sözlerini tasdik etti. Hayvanı boğazlayanın, bedelini ödemesi gerektiğini söylediler. Nihayet Davud (عليه السلام) duruma el koydu. O hem zamanın peygamberi hem de hükümdarı idi. Davalıları dinlemeye başladı.

Davud (عليه السلام) öküzü kesene:
-Delilin var mı? Bu deliller ile bir hüküm veremem. Onu nasıl elde ettin?

Sana bağış olarak mı verildi, satın mı aldın, miras mı kaldı?

Ekmeyince bitmez, çalışmayınca ele geçmez. Her ne olursa olsun, bir emek karşılığı olur. Aksi halde bu adamın hakkını vermen gerekir. Madem kestin, bedelini öde, helalleş... dedi.

Öküzü kesen kişi:
- Ey Allah'ın nebisi! Sen de mi böyle söylüyorsun? Bu zulüm değil mi? dedikten sonra:

- Ey Rabbim! Sen benim sırrımı biliyorsun. Bu zat senin peygamberin, kalbimi yakan hakikat ateşini şu peygamberinin kalbine göster ki, o da benim yalan söylemediğimi bilsin, benim senden başka delilim yoktur! diye yalvararak gözyaşı döktü.

Onun bu halinden Davud (عليه السلام), bu işte bir hikmet olduğuna hüküm verdi; insanlara, ilâhi bir işaret alıncaya kadar sabretmeleri gerektiğini söyledi. Allah'ın nebisi o vakit halka:
- Ben sizin güneşi gördüğünüz gibi, ilâhi nurları görürüm. Halvet ve namaz sırasında nice gizli işler bana bildirilir. Kalbim hakikat nurlarına âşina olur. Hakka yönelişim, halka yol göstermek içindir, adaleti tesis etmek içindir. İki cihan bir olsa, ben Allah Teâlâ'nın emrine karşı gelemem, diyerek sohbet edince insanlar kendinden geçti ve:

✔️ KISSADAN HİSSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin