ÇAĞI AŞANLARDAN OLMAK

69 14 2
                                    

Çağdaşlığa göre tesettür; çağın dışında olmak, kısıtlanmak, horlanmak, erkeklerle eşit olmamak ve bir örtünün altına hapsolmak...

Peki ya tesettürsüzlük çağdaş olmak mıdır?

Modaya hapsolmak, 'ne derler' putuyla yaşamak ve bütün şehvetperest bakışlara hedef olmak değil midir çağdaşlık?

O zaman gelin sizinle gerçek çağdaşlığı anlamaya çalışalım.

Çağdaşlık bütün çağlara hitap eden ve kadına değer veren bir sistemin içinde olmak ve bu sisteme ayak uydurmak olmalı. Fakat Müslüman kadınları tesettüründen dolayı çağdışı ve yobaz olarak adlandıranlar kendilerinin hangi sisteme hizmet ettiğini gizlemek için bu iftirayı savunma mekanizması olarak kullanıyorlar.

Evet kendileri kadınları 'bir meta ve cinsel obje olarak görme sistemine' hizmet ediyorlar. Bu yüzden kadınlara, 'açıldıkça özgürlüğe daha çok yaklaşacaksınız' fikrini empoze etmeye çalışıyorlar. Açılmayı özgürlük olarak görenler, tesettürü hapsolmak olarak niteleyenlerdir.

Peki, gerçekten hapsolmak mıdır tesettür?

Evini medreseye çevirmek hapsolmaksa, tesettür medreselere hapsolmaktır.

Evet bakışların dışında bir yerlere hapsolmaktır.

Şehevi arzulara meta olmamak, şehvetten uzak yerlere hapsolmaktır.

Dişilikten uzaklaşıp kişiliğe hapsolmaktır.

Çünkü erkekler karşısındaki kadının kıyafetine ve dış görünüşüne göre onlara hürmet ederlerse kadının cinselliği yani kadın olması ön planda demektir.

Fakat tesettürlü bir kadında erkeğin hoşuna giden ve arzularını tatmin eden bir kıyafet olmayacağı için kadının kişiliğini dikkate alarak muamalede bulunur. Bu kadının daha değerli olması demektir.

Evet, çağdaşlık bütün çağlara hitap eden bir sistem olmalıdır. Öyleyse çağdaşlık İslâm'ın ta kendisidir. Çünkü İslâm bütün insanlara, bütün asırlara ve bütün çağlara gönderilmiştir.

Kadın bütün çağlarda kadındır.

Modaya ve sistemlerin isteklerine hapsolursa değerini yitirmiş olur. Kadını erkeklerden daha aşağıda görenler kadınlarda' açılmakla yükseleceksiniz ve bizimle eşit seviyeye geleceksiniz' düşüncesini oluşturmuşlardır adeta.

Oysa İslâm kadını zaten erkeklerle eşit seviyede gördüğü için onları hiçbir zaman aşağılamamış ve kadını kullanmak için sistemler üretmeye çalışmamıştır.

İslâm'da kadınlar her zaman kadındır ve her zaman 'ey iman edenler' ayetlerinin muhatabıdırlar. İslâm'la şereflenen ve İslâm'la değerlenen her kadın cennete layıktır.

Modaya ve sözde çağdaşların arzu ve isteklerine uymayan her kadın özgürlüğe hapsolmuştur!

Bütün çağlara hapsolmuştur adeta!

Kardeşim bir yanda özgürlüğe hapsolmak var bir yanda modaya ve meta olmaya hapsolmak.

Sen seç.

Hangisi olmak istersin?

Giyeceğin kıyafetin rengini ve şeklini belirleyen sözde çağdaşların kölesi olma! İslâm'ın kölesi ol.

İslâm'ın kölesi olmak gerçek özgürlüğe sahip olmaktır.

Ayetlerin muhatabı olursan tüm çağlara layık olursun. Çünkü Kuran tüm çağlara ve hatta sonsuzluğa yani çağsızlığa hitap eden bir kitap. Düşün ki sen tesettürlü olduğunda çağdaş olmak şöyle dursun, çağları aşan olacaksın.

Ama bunu ancak Kuran'ı ve tesettürü gerçek anlamıyla yaşarsan başarabilirsin. Şimdi kendine bir bak ve düşün.

Tesettürlü müsün?

Başörtülü müsün?

Bu ikisinin farkını anlatmama gerek yoktur zannediyorum. Önce Kuran-ı Kerim'e sonra vicdanına sorduğunda cevabını alabilirsin. Çağları aşmak için çağların ötesine hitap eden Kur'an hangi şekilde istiyorsa o şekilde bürünmelisin tesettürüne.

'O kadınlar topluluğudur ki bunlar giyinik çıplaklardır...' (Müslim) sözü çağların ötesinden ulaşmış sana. Çağların ötesinden değer verilmiş demek ki sana. Sen de verdiğin sözü unutma, kalu belayı hatırla ve giyinik çıplaklardan olma kardeşim!

'Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah. Gafurdur, Rahimdir.' (Ahzab, 33/59) ayetinin muhatabı sensin kardeşim. Peygamber hanımlarıyla aynı ayette zikredilecek kadar değerlisin. Değerini bilenlerden ve koruyanlardan olmak duası ile....

KÜÇÜKCÜK BİR BİLGİ

Müslüman vefat edince "Toprağı bol olsun" denmez!
Ölen Müslüman için "Allah rahmet etsin" denilir.
"Toprağı bol olsun" tabiri, ölmüş olan gayrimüslimler için kullanılır. Bunun sebebi şudur.

Tevbe Suresi'nde, Allah Teâlâ'ya ortak koşan (müşrik) ölüleri için af ve mağfiret dilemek yasaklanmıştır.
"Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları belli olduktan sonra (Allah'a) ortak koşanlar için mağfiret dilemek, ne peygamberin, ne de inananların yapacağı bir iş değildir"
(Tevbe: 113).

Ayetin asıl kastı, Peygamber (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) 'in davetini engellemeye çalışan Mekke ve yöresi müşrikleridir.

Kitap ehli değildir ama Peygamber (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) 'den sonra bir anlam kaydırmasıyla Müslüman olmayan tüm uluslar bu kategoriye sokulmuştur.

İşte bu nedenle ölen Müslüman için "Allah rahmet etsin, yani acısın, bağışlasın" diye dua edilirken Müslüman olmayan biri için "Toprağı bol olsun" denilir.

Bunun anlamı şudur.
Kabre konulan iyi kişiler, kendilerini saraylar gibi bir mekânda hissederler.
Kötü kişilerin yeri dardır.
Çünkü cezalıdırlar. Cezaevi dar olur.
Hele hücre hapsine atılanlar, mekân darlığından ne çekilmez bir durum içindedirler.

Yaşanmadıkça bilinmez.
NEÛZÜBİLLAH

Hazreti Peygamber (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ), kabrin suçlu kişileri daralarak sıkacağını buyurmuştur.
Tabii sıkıştırılan beden değil, ruhtur.
Beden zaten ölümden itibaren çürüyüp toprak olma yoluna girmiştir.

✔️ KISSADAN HİSSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin