Şizofren-Part 2

267 37 6
                                    

"Nasılsın?"

"İyiyim. Hatta mükemmelim. Belli olmuyor mu?" diye sordum sabit çıkan sesimle. Nasıl olur da belli olmazdı içimden taşan sevgi ve yaşama isteği oysa?

"Oluyor tabi." Sustu. Bir kaç saniye baktı bana. Bu arada benimkiler fısır fısır devam ediyorlardı konuşmaya. Sesli de konuşsalar kimse duymazdı onları evet, ama o zaman susun diye çığlık atmam ve doktorun da beni uyarması gerekiyordu her seferinde. "Sadece.. Hastane sonuçlarını dün aldım. Ve... Şey... Sormak istedim tekrardan, nasıl olduğunu."

"Ha. O mesele." dedim gülerek. "Morlukları benim yapmadığım çıktı ortaya demek. Tüh." Kahkaha attım bu kez. Ama doktor tebessüm dahi etmemişti. Oysa ki oldukça komikti. Babamla ben baya gülmüştük bu duruma.

"Sina. Anlatmak istersen, dinlemek isterim."

"Isterim tabi. Neden istemeyeyim. İnsan bundan daha çok neyi anlatmak ister ki? Değil mi?" Cevap vermemişti.

Anlıyorum falan demesi gerekmiyor muydu bunun arada, onaylamak için. Nasıl doktor bu yahu?

Bilmem. Diploması da fotokopide çoğaltılmış gibi duruyor zaten.

Sahte doktorsa öldürünce çok ceza da almayız.

Salak. Sonrasında biz de öleceğiz zaten. Ne cezası?

O susuyordu susmasına da, görüldüğü üzere benimkilerin susmaya hiç de niyeti yoktu.

"Tamam. Anlatma. Başka bir şey sorayım o zaman. Şu seninkiler, bu olaydan sonra mı çıktılar ortaya? Yoksa hep seninle miydiler?"

Sus pus olan benimkilere baktım önce. Sonra da dışarıya sabitledim bakışlarımı.

"İlkinde, yani olay daha tam netleşmemișken beynimde, iyi olan çıktı ortaya. Abin o senin dedi. Yapmaz. Neden yapsın ki. Seviyor seni. Abiler hep sever kardeşlerini. Değil mi?" Soru doktora yönelik değildi. O da bunu anladığından olsa gerek, cevap vermemişti.

"Sonra çocuk olan çıktı ortaya. Çıktığı gün, bacaklarında kan vardı. Elinde de ayıcığı, babamın aldığı. Bacaklarını temizledik, lakin ayıcığını vermedi hiç."

"Kiminle temizledin?"

"Babamla tabi ki." dedim, ona bakıp. Başka kiminle olacaktı ki?

"Peki dördüncü. O ne zaman geldi Sina?"

"Tahmin edebiliyorsunuzdur. Hatta belki de çok iyi biliyorsunuzdur. Ama yine de dinlemek isterseniz, anlatayım ben." Ses çıkartmayınca devam ettim. "O gün. İntihar ettiğim gün geldi. Diğerleri gibi usulca değil ama. Akmış makyajı, mor göz altları, patlamış dudağı. Annemin beni dövdükten sonraki bendi o. Birden beliriverdi karşımda. Korktum onu görünce. O gelince gitti babam. Görünmedi bir daha." Omuz silktim." Belki o da korktu benden. Belki de artık onun yanına gideceğim için olduğu yerde beni beklemeye başladı. Bilmiyorum."

"Abin cezasını çekecek, merak etme."

"Etmiyorum."

"O zaman neden onları yollamayı düşünmüyorsun?"

"İlaç veriyorsunuz ya bir ton, onları yollamak için."

"Biz senin iyi olmanı istiyoruz Sina."

"Siz? Yoksa sen de mi dört kişisin?" dediğimde güldü. Bunda da vardı hafif bi şizofrenlik.

"Ben ve buradaki tüm doktorlar, bütün hastaların iyi olmasını isteriz."

"İnsanlar eninde sonunda ölür. Ve ben de bunu istiyorum. Böyle iyi olacağım. Bunu kabullenirseniz daha mutlu olabiliriz hepimiz. Bizim ülkemizde de ötenazi olmalı mesela, özellikle bu gibi durumlar için. Böylece başarısız intihar yöntemleri deneyip canımızı yakmak yerine, bize yakışır bir biçimde ve acısız bir şekilde ölebiliriz."

"Bunun yerine, sana bunu yapanlara inat yaşamaya devam edebilirsin."

Kahkaha attım. "Ona hiçbir şey olmaz. Üzülmez bile. Tahrik etti der. O da istiyordu zaten der. Çıkar bir kaç aya. Sonra da yine yapışır götüme. Annem ağzımı tıkar, o da devam eder sikmeye."

Uyarırcasına "Sina!" dediğinde "Pardon." dedim. "Daha kibar olmalıydım. Tecavüz nasıl? Ah, ya da taciz diyeyim, bu daha kibar bir kelime. Daha bir yumuşatılmıș. Hatta dur, okşamak falan diyelim. İyi halden yırtar böylece tecavüz kelimesi de."

"Anlıyorum. Kızgınsın." dediğinde gözlerimi kapattım bir kaç saniye. Sonra üzerine fil oturmuş göz kapaklarımı açtım zorla.

"Gerçekten anlıyor musun?" Ben değildim bunu soran, küçük olandı.

"Anlarsın tabi. Sen de haftada en az bir kez tecavüze uğrarsın ne de olsa, değil mi?" Bu da iyi olan.

"Sonra da annenden bir güzel dayak yersin anlatma kimseye diye. O da yetmezmiş gibi abine her gün güler yüz göstermek zorunda kalırsın. Hiç olmamış gibi davranmak zorunda. Erkek arkadaşın terk eder seni, elini tutmak istedi de ters davrandın diye. Öğretmenlerin azarlar, ödevlerini yapılmadığı için. Annen her seferinde laf sokar ve abin pis pis sırıtır. Haklısın. Anlıyorsundur tabi." Bu da kötü olan. Sesi fazla çıkıyordu bu yüzden. Fakat en haklısı da oydu. Her zamanki gibi.











Kırmızı Çizmeli Kurttan Masallar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin