♡3. BÖLÜM♡

15.2K 61 6
                                    

Hırs kokan bu yerde kaybolmak bir uçurumdan itilmekle eş değerdi benim için. Gecenin en zifiri karanlığında itildiğim o uçurumdan, şehvetin kollarına düşeceğimi elbette bilemezdim.

Bedenimle buluşan ani bir ürperti beraberinde titremeyi de getirmişti zamanla. Bu öyle bir durumdu ki korkmuyordum, üşümüyordum ama ölesiye titriyordum. Ve bu öyle bir titremeydi ki dışarıdan baktığınızda görmeniz imkansızdı ama zaman geçtikçe zihnimde durmak bilmeyen korkunç bir hale geliyordu.

Her şey yaklaşık iki hafta önce Ezgi'nin odama gelerek benimle konuşmak istemesiyle başlamıştı, yakın arkadaşımı samimiyetle dinlerken duyduklarım beni adeta dumura uğratmıştı.

Gamze'ye ilgi duyup duymadığımı soruyordu, bu kız çıldırmış mıydı?

Onca erkek varken neden Gamze'yi sormuştu ki ve onca erkek varken neden o kızdan hoşlandığımı düşünüyordu? Oldukça saçma gelmişti bana bu.

Üstelik Ezgi için bunlar da yetmiyordu; bakışlarım beni ele veriyormuş, keyifli keyifli konuşurken Gamze gelince birden suspus oluyormuşum, geriliyormuşum, gözlerim ona kayıyormuş, bilmem ne bilmem ne. Bu kadarını dinlemek bile sinirlenmem için yeterliydi. Tüm bu saçmalıklar ne demekti Allah aşkına, bu kız böyle şeyleri nereden uyduruyordu? Kimin aklına gelirdi bu saçmalıklar?

Elbette insanlar birbirinden hoşlanabilirlerdi, bir kız bir kıza gayet de ilgi duyabilirdi ama o kız ben değildim. İlgi duyduğum kesim erkeklerdi, bunu çok iyi biliyordum.

Dakikalarca ona bunun olmadığını anlatmaya çalıştıysam da o, bunun kötü bir şey olmadığını ve hislerimden çekinmemem gerektiğini söyleyip durmuştu. Konuşmamız üzücü bir tartışmayla son bulmuştu. Bunu takip eden günlerde Ezgi'yi başka bir erkekle öpüşürken görmem ve Ezgi'nin bir canavara dönüşmesi beni bir kez daha dumura uğratmıştı. Tibet'le birbirlerini sevdiklerini sanıyordum, Tibet'e birçok yalan söylediğini de biliyordum ama aldatmak çok çirkindi. Bunu arkadaşıma yakıştıramamıştım, üstelik sevgilisini de bırakmamakta kararlıydı.

İnsanlar tabii ki hata yapardı, bu hatasından dolayı ona arkadaşı olarak asla sırtımı dönmezdim ama doğru yolu göstermeyi de kendimce yükümlülüğüm olarak görüyordum. Yanlıştan dönülebilirdi. Ezgi'yle bu konuyu her konuştuğumuzda sebepsizce önüme Gamze'yi sürüp beni susturmayı biliyordu. Artık çok rahatsız hissetmeye başlamıştım. Hiç aklımda yokken aklıma sokmuştu işte, bunu düşünürken buluyordum kendimi ve Ezgi bana bunu söyleyene dek Gamze'yi soğuk bulan ve onunla çok muhatap olmayan biriydim. Eğlenmiyordum onunla birebir, iletişim kurmuyordum yani direkt. Hangi halimi tavrımı görüp ona ilgi duyduğumu düşündüğünü bile bilmiyordum, çünkü öyle bir şey yoktu.

Sadece basit bir yanlış anlamadan ibaret olan bu konu dallanıp budaklandırılarak önüme tüm ihtişamıyla tehdit unsuru olarak sürülüyor, bu da yetmezmiş gibi hayatımı zehir ediyor ve bildiğim tüm ihanetlere karşılık gözümü yummamı sağlıyordu. Neydi ki beni bu kadar korkutan? Madem gerçek değildi, öyleyse neyden çekiniyordum değil mi? Pekâla gidip Tibet'e her şeyi anlatabilirdim, sonrasında Ezgi'nin hakkımdaki söyleyeceklerine karşılık iddialarının yalan olduğunu söyler hayatıma devam ederdim. Böyle bir şeyin uydurulmuş olabilmesine bile kahkahalar atıp umursamamam gerekirken ben çekiniyordum, korkuyordum ve içimde delicesine büyüyen bu ürkekliği besliyordum.

Bakışlarımı, cama vuran yansımamdan çevirmeden cebimde titreyen telefonumu sakin olmaya çalışarak elime aldım. Dışa vuramadığım duygu karmaşıklığımın yaratısı olarak umursamazca gözlerimi telefona indirdiğimde gelen bildirimin yine Ezgi'den olduğunu gördüm ve başımı geri atarak bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim. Bildirimin üzerine tıklayıp gelen mesajı okuduğum vakit odanın içinde kol gezen sıkıntı yerini öfkeye bıraktı. Telefonu sinirle cebime bırakıp parmak uçlarımla başımı ovdum yavaşca. Son günlerde yaşadığım olaylar dengemi alt üst etmeye yetmişti. Neye nasıl tepki vermem gerektiğini, ne yapmam ve nereden başlamam gerektiğini bilemiyordum.

BİR ASRIN HİKAYESİ  (g×g) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin