Yağmur sesinin etraftaki yankısı kulağıma ulaşana dek okuldan çıktığımı bile fark edememiştim, kalbim hala deli gibi çarpıyordu ve etrafta olan bitene dâhi odaklanamıyordum. Yağmurlu havaları hiç sevmezdim ama yağ yağmurunu daha da sevmezdim, yüzümü buruşturarak bahçeye doğru adımladım.
Ezgi'nin tüm o saçmalıkları Gamze'ye anlatmaması içindi tüm dualarım. Ben erkeklerden hoşlanıyordum ki bir kere, nereden çıkmıştı bu zırvalıklar? Umarım kimseye bir şey söylemezdi ve bir de onun başıma açtığı işlerle uğraşmak zorunda kalmazdım.
Sinirlerim iyice geriliyordu, itham edildiğim durum ve devamında oluşacak yargıların korkunçluğu içimi ürpertiyordu. Hoşlanmadığım biri neden kendisinden hoşlandığımı sanacaktı ki boşuna? Üstelik bu kişi bir kızdı ve hiç sevmediğim şımarık bir kızdı. Arkadaş bile olmak istemediğim biriydi. Çok hızlı yaşıyordu bana göre, ben daha sakin biriydim. Eh, yakın arkadaş çevrem de buna göre şekilleniyordu elbette. Ben onların kafasına yetişemezdim.
En iyisi bir an önce eve gidip duş alarak dinlenmekti, Cansel'in evini işgal ettiğim düşüncesini de göz ardı ediyordum bir süreliğine. Evime gitmeyerek Ezgi'den kaçıyor gibi görünmek istemesem de ona kırılmıştım ve çok kızgındım, böyle bir arkadaşa kim ihtiyaç duyardı? Ben onun iyiliğini düşünürken o hem kendini hem de beni zor durumda bırakıyordu kendi yalanları ve ihanetiyle, bunları bilmenin yükünü sırtlamamış olmayı dilerdim. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de beni anlamamakta ısrarcıydı. Hiç yoktan aramızdaki samimiyete mesafe koyuyordu.
O evden de artık taşınmak istiyordum! Ev arkadaşlarımın arkadaşlarına katlanmaktan ve rahat rahat yaşayamamaktan sıkılmıştım. Annemi istiyorum naraları atarak ağlamak ve annemin gelip beni bu karmaşadan kurtarmasını istiyordum bir çocuk gibi.
Bir an önce Bursa'da yaşayan aileme taşınmak istediğimi söylemeliydim, bir sorun olduğunu anlayacaklardı elbette ama rahat edemediğimi söyleyerek bir şeyler uydururdum artık.
Ah, ne yapıyordum ki ben?
Ne düşünüyordum öyle?
Ufacık olaylarla bile baş edemeyeceksem kimdim ki ben? Hemen kaçmayı düşünüyordum, çocuk gibiydim resmen. Çok öfkelenmiştim kendime şimdi...
Yarın sabah eve geçip Ezgiyle ayrı olarak konuşacaktım. Bu saçmalığa son vermeleri gerekiyordu, Gamze denen kızla da iletişimimi kesmeliydim. Zaten karakter olarak sürekli gergin ve panik halinde biriydim, üzerimde baskı yaratan bu tarz olaylara katlanmak benim için çok zor oluyordu.
Telefonumdan saate baktığımda mesai saatime 15 dakika kaldığını görünce hızla çalıştığım kafeye doğru ilerlemeye koyuldum. Orada kafamı dağıtabiliyordum en azından.
***
Yüzüme çarpan hafif rüzgarı hissederek, birkaç metre ileride duran eve doğru ilerlerliyordum. Elimde poşetler olduğu için, yürümekte zorlanıyordum. Ayrıca poşetlerin bu kadar ağır olması da hoş değildi. Birkaç bakliyat ürünü, azar azar meyve ve sebze, atıştırmalık birkaç paket abur cubur ve temizlik malzemeleri...
Kafede mola verdiğim bir vakit çıkıp biraz market alışverişi yapmıştım, Pınar'dan öğrendiğim kadarıyla evde eksikler birikmişti. Şimdi de iş çıkışı poşetlerle birlikte neşeli evimize dönüyordum. Planım yarın sabah gitmek olsa da Pınar'ın ısrarlarını geri çevirmek istemedim daha fazla. Az çok biliyordu olanları ama ciddiyetinden ve büyük olaylardan haberi yoktu. Ezgi'nin klasik yalanlarına tahammül edemediğimden ve tartıştığımızdan bahsetmiştim sadece telefonda konuşuyorken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ASRIN HİKAYESİ (g×g)
Ficção Adolescente(+18) Eli öyle ustaca hareket ediyordu ki, çıldırmamak imkansızla kapışırdı artık. Boğazımın kuruduğunu hissediyordum, sık sık yutkunmaya çalışıyordum ama dilim kupkuruydu. Saçmalıklar silsilesine bir yenisini daha ekleyip elimi elinin üstüne götüre...