tu es parti avec étoiles.

48 4 15
                                    

kışın güneşine aldanılmaz, asla.

güneşli ama gökyüzünde parıldayan güneşe inat keskin soğuk bir hava.

aysu kalabalığın gerisinde öylece dikiliyor, soğuk havaya rağmen teni alev alev.

herkes şalına, kabanına sarılırken o üstündeki kıyafetlerin ağırlığıyla eziliyor sanki. azıcık diyor, azıcık daha sabretmeliyim sonrasında özgürüm.

cenazenin ortasında absürt sayılacak cinsten hareketler sergilemek istemiyor, o yüzden sabrediyor. belma'nın cenazesinin mahvetmek istemez.

aysu öylece dikiliyor, hâlâ.

belki yarım saat belki de bir saat, ta ki herkes gidene kadar. herkes gittiğinde ağır ağır narin meleğinin mezarına doğru yürüyor. yürürken de bir yandan eliyle boynundaki şalı çözüyor, şal parmak uçlarından kayıp yere doğru süzülüyor, eldivenlerini nazikçe çıkarıp gördüğü herhangi bir taşın üzerine bırakıyor, kabanının düğmelerini tek tek çözüp onu da bırakıveriyor bir yerlere.

sonunda mezarının başına geldiğinde ona ağırlık yapanlardan biraz kurtulmuş olmanın ferahlığıyla biraz daha rahatlamış hissediyor aysu.

dizlerinin üzerine çöküyor, kalın çorabına rağmen dizlerine batan çakıllar canını acıtıyor. çakıl taşlarına meydan okumak istercesine daha da abanıyor yere daha da bastırıyor dizlerini yere.

elini usulca toprağın üzerinde gezdiriyor, toprak nemli ellerine bulaşıyor. bir kediyi okşar gibi okşuyor toprağı.

sonra alev alev tenini yarıp geçen, asit gibi yakan bir şey hissediyor. tuzlu gözyaşı bir sicim gibi akıyor gözlerinden yanaklarına. gözyaşı yere düşsün istemiyor aysu, başını göğe çevirip gözyaşının boğazına doğru devam etmesini sağlıyor. gözyaşı teninin her bir karışında dolaşsın, geçtiği her yeri yaksın istiyor.

aysu geceleri gökyüzüne baktığında yıldızları göremiyor artık, özellikle cassiopeia takımyıldızını görmek istiyor. ama ne mümkün tek bir yıldız bile yok gökyüzünde çünkü belma yıldızlarla gitti.

-son-



cassiopeia | gxg | lettersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin