4.Bölüm

26 5 0
                                    

1- O adam benim sahibim değil.

2- Buradan mutlaka kurtulacağım.

3- Ne olup bittiğini bir an önce öğrenmem gerek. Bunun için biraz uslu durmalıyım.

Kapı açılıyor gözünü parmakladığım adam elinde tepsi ve yemeklerle içeriye giriyor. Öfkesini gizlemeye çalışıyor.

– Aha gözünü bantlamışlar. Yakışmış.

– Şimdi ellerini çözeceğim. Sakince yemeğini yiyeceksin.

– Çatal yokmu?

– Elinle ye.

– Ellerim. Kesinlikle haklısın. Yemek yemeye hatta göz oymaya bile yararlar. Onlar varken hiçbir şeye ihtiyacım yok.

Bunu söylerken pis pis sırıtsamda korkudan altıma etmek üzereyim. Adamsa açık olan tek gözüyle beni bir süzüp gülümsedi.

– Nil kafesteki bir kobay faresinden farkın yok.

– Ama altından bir kafes.

– Kafes kafestir.

– Sende tutsak gibi görünüyorsun.

– Nil yemeğini ye.

– Adın ne?

– Bilmene gerek yok.

– Tepegöz desem sana bozulurmusun?

– Umurumda değil.

– Yada sen Tom ol. Bende Jerry. Güzelmi?

– Yani kaçma hayalleri kuruyorsun.

– Yani kovalayanda sen oluyorsun.

– Seni kovalamamı istiyorsun?

– Evet. Birkez elinden kaçmıştım. Beni yakalayan adamın kovalamasını istemezdim.

– Burada bizim gibi 20 adam daha var.

Ayvayı yedin Nil. Nasıl kaçacaksın 22 kas hayvanını nasıl geçip gideceğim? Bu salaktan birşeyler daha öğrenebilirim.

– Diyelim ki kaçmam imkansız, bulunmamdamı imkansız? Arkadaşlarım, yurt görevlileri elbet polisi arayacak.

– Arkadaşların? Ege, Mert ve Ayşe mi? Onlarda tutsak.  Mert'in dedesi de öyle. Ayrıca patron parasını verince yurt görevlileri bunu hiç sorun etmedi.

– Yalan söylüyorsun.

– Bu işle alakası olan herkes şuan senin durumunu yaşıyor.

– Sana inanmıyorum.

– Birşey ispat etmek zorunda değilim. Ama buraya alışmaya çalış. Senin için daha kolay olur.

– Çok kolay olur.

– Bu arada adım Atilla. Senin kişisel her işinle ben ilgileneceğim. Sen bana sorun çıkartmazsan bende sana sorun çıkarmam.

– Patronunun benimle derdi ne?

– Üç doz kullandığın ilaç.

– Ben ilaç falan kullanmadım.

– Evet Mert haberinin olmadığını söylemişti. Yani sana gizlice içirdiğini. İnanmamıştım. Ama şimdi doğru gibi görünüyor.

– Mert ve diğerleri nerede?

– Söyleyemem. Ege ve Ayşe salıncak. Hipnoz olayından sonra. Ama Mert ve dedesi birde sen tüm ömrümüz burada geçecek.

– Bu barbarlık. Hiç bir suçum yokken hayvan gibi kapattınız beni buraya.

– Uslu olursan sana daha iyi bir oda verebiliriz.

– Aman ne güzel.

– Tuvaleti kullanmak istermisin?

– Evet.

– Şu kapının ardında tuvalet ve bonyo var. 5 dakikan var. Burada bekliyorum. Zaman dolunca ne olursa olsun içeri girerim.

– Tamam.

Altın bir kafesteyim. Tuvaletten kaçma ihtimalim yok. Pencere vs yok. Çok dar bir havalandırma sistemi var. Kolum anca sığar.  Beni arayacak kimse yok. Ne yapacağım.

– Nil son 1 dakika.

– Geliyorum.

– İstediğin birşey varmı?

– Atilla patronun ne yapmaya çalışıyor?

– Mert patronun eski çalışanı.

– Gangstermiydi?

– Hayır. Patron Türkiye'nin en büyük ilaç firmasının sahibi. Mert ise onun için yeni ilaçlar geliştiriyordu. Son 1 yıldır Alzheimer tedavisi için çalışmalar yapıyordu. İlacı geliştirdi. Ama 20 doz ilacı çaldı. Üç doz senin bedeninde. On doz dedesinin bedeninde. Yedi dozda kendisi içti. Siz o ilacın insan deneklerisiniz. Gözlemlenebilmek için burada tutuluyorsunuz.

– Patronunla tekrar yüzyüze  görüşebilir miyim?

– O isterse görüşürsün.

– Farklı ilaçlarıda deneyecekmi? Yani kuyruğum falan çıkacak mı?

– Hayır. Bu ilaç sektörde resmen devrim yaratacak. O yüzden test sonuçlarının doğru çıkması için sadece o ilaç üzerinizde denenecek.

– Sabıkalı mısın?

– Hayır.

– Sen neden onunla çalışıyorsun? Oyuncu, manken hatta sporcu bile olabilirmişsin.

– Bunları iltifat sayıyorum.

– Cevap vermedin.

– Söyleyemem. Ama mecburum.

– Değilsin.

– Bilemezsin.






BAĞ (BİLİNMEZLİK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin