Bölüm-5

180 13 2
                                    

(Sınav haftası yüzünden ve hikayenin diğer bölümlerini planlamam yüzünden bu bölüm biraz geç kaldı ama artık son bölüme kadar olay zincirim hazır. Diğer bölümler bu kadar gecikmeyecek umarım. Hikayeyle ilgili yorumlarınızı belirtirseniz sevinirim. :))

Telefonumun o bilindik melodisiyle uyandım. Uyku sersemi bir sesle, kim olduğuna bakmadan telefonu açtım, sesimde dün geceden kalan yorgunluk, o fırtınadan sonraki sessizlik vardı.

-“Alo?”

-“Esin, merhaba. Bugün dergi büronuz kapalı da merak ettim, o yüzden aradım. Bir şey olmadı ya?”

Harun’du bu! O kadar şeyden sonra bir de merak etmiş beni, öküz.

-“Bir şey olmadı. Derginin haftalık sayısını bitirdik. Bugün izin günümüz.”

-“Öyle mi? Hayırlı olsun. Uyuyordun galiba, uyandırdım mı? Kusura bakma.”

-“Önemli değil.”

Kısa bir sessizlik. O bilindik sessizlik, konuşacak bir şeyin kalmadığını bas bas bağıran sessizlik. Normalde konuşacak bir şey kalmaz ama bu defa sessizliği bozdu.

-“Bugün boşsan görüşelim mi?”

Harun yapma ya. Neden hep umudumu kestiğimde, sana kırıldığımda beni yine kendine çekiyorsun ki? Hep beni sevmiyorsun, hem senden kopmama imkan vermiyorsun. Seni sevdiğimi anlamış olabilir misin acaba?

-“Eee… Peki olur.”

-“Tamam, iki saat sonra Sümbüllü Bahçe Konağı’na ne dersin?”

-“Tamam, olur.”

-“Görüşürüz.”

-“Görüşürüz.”

Dün olanlardan sonra ne bu kibarlık böyle? Aşk hep kafa karıştırıyor. Seviyor mu, sevmiyor mu, hep bir çelişki. Sevecekse bunca sene bekledim, daha da beklerim. Ama sevmeyecekse oynamasın artık benimle. İçimde hiç umut bırakmasın. Kalbimi bir daha onaramayacağı şekilde kırsın. En azından bir kere de işimi bitirmiş olur. Böyle bir kırıp bir tamir ediyor. Sonra yine kırıyor, öldürmüyor süründürüyor. Sevmekten yorulmaz insan, ben sevilmemekten yoruldum. Aslında onu da anlıyorum, benim suçum her şey. Sevdiğimi belli etmedim ki, kendimi gizledim. Nedenini bilmiyorum. İnsan sevgisinden utanmamalı, hatta gurur duymalı bir kalbi olduğunu hissedip sevmeyi bildiği için. Ama ben ondan niye utandım, sevdiğimi niye söyleyemedim bilmiyorum. Çok çocukça sevdim ben onu, çocukken sevdim… Gözlerinin içine bakmaya utandığı birine insan nasıl “Seni seviyorum.” Der ki? Aslında aşkı bilmiyorum ben. Sadece bir adam sevdim, uzaktan, sadece sevdim… Peki ya devamı? Devamı aşktır işte, ben onu yaşamadım.

Yatağımda aynanın karşısına oturmuş bir şekilde düşündüm, aynadan kendi gözlerimin içine bakarak düşündüm. Ne kadar karşı koymaya çalışsam da kalp söz dinlemez. Elimi kalbimin üstüne koydum, sabırsız küçük bir çocuk gibi hareketli, yerinden çıkacak gibi. Aşık insanı aklı değil kalbi yönetir. Beynim bir köşesinde hep kırılma ihtimalini hatırlatsa da bu vücutta kalbin sözü geçer. Kararlı bir şekilde ayağa kalktım, gözlerimin içine bakarak aynada “Esin, ne yapıyorsun sen? Bir ağlamadığın kaldı. Sevdiğin adam seni görüşmek için çağırıyor, daha ne istiyorsun? Kaç kere hayalini kurdun bu anın? Kitap imzalattığı, kim olduğunu bilmediğin bir Aslı için ne bu yas? Harun’u daha kaybetmedin. Sevgilisi olmadığını biliyorsun. Kaç sene sustun, sevdiğini başka kızlarla gördün hep. Şimdi topla kendini ve sevdiğin adam için SAVAŞ.” dedim. Kararlıydım, gözlerimden çok net anlaşılıyordu. Yüzümde dünün yorgunluğu bir anda yerini heyecan, mutluluk, stres, telaş karışımı bir ifadeye bıraktı. İşte olması gereken bu!

BANA BİR ŞARKI SÖYLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin