Bölüm-9

115 6 0
                                    

-"Esin, orada mısın?" dedi telefonun ucundaki sessizlikten biraz suçluluk duygusu hissederek.

-"Ne-de-ni-ni sorabilir miyim? Sanırım buna da hakkım var." Dedim titreyen sesimle cümle kurmaya çalışarak.

-"Nedeni yok. Çok iyisin."

-"Çok iyi olduğum için mi yani?" dedim. Artık ne duyduğumu anlıyordum ne de ağzımdan çıkanları bilinçli söylüyordum. Gözlerim aynadaki bana takılıp kalmış, beynim sanki kapanmıştı.

-"Zorlama işte, olmuyor. Kendine iyi bak."

-"Zorlamanın anlamı yok, sevilmeyi hak etmiyorsun." Dedim ve telefonu yüzüne kapattım.

Bir süre öyle durdum, zaman ne kadar geçti haberim yok. Canım yanıyor, kalbim gözlerime batıyor ama ağlamak... Ağlamak yok. Ağlayamıyorum. O kadar ağlamıştım ki senelerce onun için, beni sevdiğini söyleyince inandım mutlu olacağımıza, ayrılık için gözyaşı ayırmadım. Aklıma getirmek istemedim ayrılığı. Ama ne demişler "kirletilmiş bir ilişkiyi sadece ayrılık temizler." Belki temizlendik biz de şimdi? Gerçi ayrılma sebebimiz de benim 'temiz' olmammış ya... Ne yapmalıydım peki? Sevdiğim adamı beklemek yerine ben de sevmediğim bedenlerde mi kirlenmeliydim? Onun yaptığı gibi "seviyorum" diyip her kalpte konaklamalı mıydım? Yo, ben bu acıyı başkasına çektiremezdim. Başkasında 'aşk' olduktan sonra da Harun'a "seni seviyorum" diyemezdim. Diyemedim de zaten.

"Ah be sevgilim, bari ayrılmadan duysaydın ağzımdan şu cümleyi. Daha sevgim kulağına ulaşmadan, kalbimi böyle sahipsiz bırakmak oldu mu? Hiç mi düşünmedin sen diye atan bu kalbin sensizlikle duracağını? Çok küçükken sevmeye başladım seni. sanki senden öncesi yok gibi, hayata seninle başladım gibi. Şimdi nasıl olur da silerim tüm hayatımı? Hepsini geçtim, hayallerime kıyamam ki..."

Belki de bu Uludağ gezisi de biraz fazla kaçtı, çok kıskandı belki? Belki her şey yarın eskisi gibi olur, değişken sonuçta belki yarın unutur her şeyi?

Bütün gece bu zamansız ayrılığın nedenini düşünerek geçti. Gözlerim tavanda, ellerim "Artık bu boynunda olduğu sürece kalbinde yerim olduğunu düşünebilirim" diyerek boynuma taktığı kolyede, aklım ise bana söylediği o güzel cümlelerde ve bana sarıldığı o andaydı.

"Kusura bakma sevgilim ben seni çok bekledim şimdi bir "ayrılalım" diyişinle bitemez her şey. Senin için de bitmemeli..."

Saat sabah 5. Duvarlar beni boğmak üzereydi, nefes alamadım, en iyi ilaç yazmak olduğu için elime bir defter, bir kalem, bir de cüzdanımı aldım ve kendimi dışarı attım. Hava kapalı, bulutlar dolu, aynı gözlerim gibi, ama yağmur yok. Yürüdüm, nefes almadan koşar adım yürüdüm. Hızlı yürüdüğümü söylüyorlar, evet hızlı yürüyorum özellikle ardımda bıraktıklarımdan kaçmak için çok hızlı yürüyorum. Keşke yürüdükçe arkamızda kalanlar yollar olmasa, hatırlamak istemediğimiz her şey biz hızlı yürüdükçe arkamızda kalsa... Ama maalesef anılardan kaçmak bu kadar kolay değil, hele ki hem kurtulmak isteyip hem de aklınızdan hiç çıkarmadığınız anıları unutmak asla kolay değil.

Hem aklımdaki Harun'dan kaçmak için kendimi dışarı attım hem de bana aşk ilanı yaptıktan sonra beni beklediği saat kulesinin önüne geldim. Hayat bu kadar acımasız işte. Kaçtığınız şeyleri karşınıza çıkarmaktan çekinmiyor. İstediğiniz kadar kaçın beklenen son kaçınılmaz...

Saat kulesinin merdivenlerine oturdum. "Bu yaşadıklarım üç günlük bir rüya değildi eminim. İşte üç gün önce burada beni sevdiğini söylemiştin. Oyunbozanlık yapma sevgilim, sevgisini söyleme sırası bende. Hakkımı kullanmadan gitme ne olur... SENİ SEVİYORUM." Yazdım defterime ve o sayfayı yırtıp katladım. Tarihi saat kulesinin eskimiş merdiven basamaklarında taşların arasına sıkıştırdım. Belki o da ayrıldığımız için kendini iyi hissetmez ve buraya gelir. Ben söyleyemedim en azından burada okur belki.

BANA BİR ŞARKI SÖYLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin