Bölüm-3

260 15 0
                                    

Yolda bu sorulara cevap ararken yürümek zor tabi düşmekten son anda kurtuldum ama ayak bileğim için durum pek iyi değil. Sanki her şey beni buluyor gibi. Kafamdaki bu sorular yetmezmiş gibi şimdi bir de topallayan bir ayağım var, eve sağlam ulaşabilecek miyim merak ediyorum. Sol tarafından bütün Bursa’yı gören o bilindik sokakta zor da olsa ilerledikten sonra eve varmış olmanın haklı huzurunu yaşıyorum. Bileğime bir buz torbası sardım ve koca evde yalnız olmanın verdiği rahatlıkla son ses şarkı açtım. Sanırım bu dünyada şarkılardan başka beni anlayan yok. Kafamdaki sorulara belki yanıt bulurum düşüncesiyle daha önceden bitirmiş olduğum eski günlüğüme bakıyorum, lise yıllarımdan kalma ve aradığım sayfaları buldum, Harun’la ilgili olan kısımları.

“Bugün okul dönüşü, okuldan bıkmış olmanın verdiği yorgunluğa eklenen hayvan gibi bir sırt çantası ve sonu gözükmeyen bayırda ilerlerken (yüzümden çok net bir şekilde intihar etme isteği uyandırdığım düşünülebilir) Harun’u gördüm, bayırın tepesinden bana doğru geliyordu. Aslında şaşırmamam lazım her gün belki onu görürüm diye yolu uzatarak geliyorum ama sonuç başarısızlık. Bütün bir sene buradan eve döndüm ve en hayattan soğumuş anımda mı karşılaştık yani? Hayat gerçekten çok acımasız. Ben içimden söylenirken gittikçe yaklaştı. Tam ağzımı açtım selam verecektim ki sesim çıkmadı (inanılır gibi değil, kapanmayan çenem şimdi açılmıyor sanki). Ben bir şey diyemedim o yanımdan çekti gitti, yine bir şey demedi…”

Öküz işte aynı okuldan ayrılalı daha bir sene olmuştu, beni unutmaya o zamandan başlamış. Bir iki sayfa çevirip tekrar okumaya başladım. Esin’in aptal aşık hikayesi sayfa sayfa devam ediyor. “Bir insan bu kadar mı kırılmaya hevesli olur?” dedirtecek kadar sevdiğimi anlattığım hikayem devam ediyor. Şimdi başka bir günde, başka bir sayfadayız.

“Orta okul bittiğinden beri sesini duymuyorum, aylardır da yüzünü görmüyorum. Artık yolda bile karşılaşmıyoruz. Bu gidişle onu unutmaktan korkuyorum ve onun beni unutmasından. Orta okuldan bazı arkadaşlar biriyle çıktığını söylediler. Bu kaçıncı? Artık saymıyorum. Ben onu beklerken o benim farkımda bile değil. O benim ilkim olacakken, ben onun için herhangi bir sırada bile olmadım…”

“Beni bir sen anlıyorsun Koray. Söyle, söyle şarkılarında, ben susuyorum benim yerime sen söyle.” Evet bazen şarkıcılarla konuşuyormuş gibi yaptığım doğrudur. Benim de hayali arkadaşlarım onlar. Koray Candemir’e eşlik ediyorum biraz. “Zamanın ötesinde bir boyut olsan. Seni tutamasam, seni göremesem. Seni tutamasam sevemesem…” Evet sözler yine benlik. Okumaya devam etmeden önce mutfağa gidip bileğim için yeni bir buz torbası aldım, yatağa uzanıp günlüğümü elime aldım, okumaya hazırım.

“Bugün yapmaktan en zevk aldığım şeylerden birini yapıyorum. Aldım elime bir defter bir kalem huzuru, şiiri ve tabi şarkılarımı dinliyorum. Koca bir ağacın altındaki bankta defterime ağaçtan polenlerle beraber mısralar düşüyor. İlham perim yanımda bugün. Başımı defterimden kaldırıyorum, yolun karşısında Harun ama kolunda bir kızla. Şaka mı bu ya? Bir şiirler mutlu ediyor beni onda da bu kadar mutluluğu bile bana çok görmüş olacak ki beyefendi kolunda sevgilisiyle “bu mutluluk sana fazla, senin gibi sevenlerin mutluluğa hakkı yok” dercesine gelip bütün mutluluğumu alıyor. İlham perim o an uzaklaşıyor yanımdan ve nöbeti lanet bir kalp acısına bırakıyor…”

Of yeter! Daha fazla okursam yarın Harun’un yanına gittiğimde yapacağım ilk şey yüzüne bir Osmanlı tokadı yapıştırmak olacak. Zaten yeterince sinirim vardı, hiç unutmadığım şeyleri şimdi tekrar okumak saçmalık. “Gecenin yarısında, yalnız kaldığımda, aklımdan geçenleri silmek uğruna uzandım umarsızca karanlığın kollarına…” Her zamanki gibi çok doğru bir şarkı sözü. Benim aklımdakileri silmeye ihtiyacım var. Karanlığın kollarına uzanmadan önce biraz kitap okusam iyi olacak. Tam benlik bir kitap aldım elime: Ceyhun Yılmaz- Yalnızsam Düzelt. Şiir şiir okudum sayfaları. İşte bir söz daha “Seni ölecek kadar sevdim diye, sen hep öldürdün beni. Kaldıysam bu hayatta sana kaldım sanma…” Bu gecelik bu kadar derin sözler yeter kafam zaten karışık. Boş boş televizyona bakıp bir şey düşünmemek istiyorum. Oturma odasında geçip televizyonu açtım, tam karşısındaki koltuğa uzandım ve bir film bulup izlemeye başladım.

BANA BİR ŞARKI SÖYLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin