🌳

102 14 7
                                    

" Ve o an bir yağmur çiseledi. O yağmur ikimizin de acılarını ortaya çıkaran tek şeydi..."

Şu sıralar fazlasıyla hata yapıyordum. Hatanın en büyüğünü de garip bir şekilde bugünlerde yapıyordum. Burak'ı kıskandırmak işi son hız devam ediyordu. Ege çok iyi oyuncuydu. O rolünü çok güzel oynuyordu. Bana da ona uymaktan başka bir iş kalmıyordu. Burak benim yüzüme bile bakmıyordu. Sude ile gülüşüyor, şakalaşıyordu. Ben onlara bakıp daha çok üzülüyordum fakat Ege benim o halimi görüp, beni Burak'ın tam karşısında öpüyordu. Onu ne kadar engellesemde, o vazgeçmiyordu. Bu hafta bir parti olacaktı ve ben hiç hazır değildim. Elbise seçmem için Ege bugün beni mağazaya götürecekti fakat hiç istekli değildim. Ben o partiye gitmek dahi istemiyordum. Burak beni kıskandırmak için elinden gelenin en fazlasını yapacaktı fakat bu durumda Ege'de boş durmayacaktı. Ege partide sürekli benimle olacaktı. O sırada telefon çaldı :

" Alo? "

" Alo sevgilim nasılsın? Ben yoldayım, seni almaya geliyorum. On dakikaya hazır ol hayatım. Öptüm... "

" Eg- " lafımı bitiremeden telefondan dıt sesi duyuldu. Ege garip bir çocuktu. Neşe dolu, enerjik ve birazcık da tez canlı bir insandı. Çoğu zaman beni güldürüyor, çoğu zaman da beni çok kızdırıyordu. Şu sıralar beni çoğu zaman kızdırıyordu sebebi ise bana sürekli ve kalabalık ortamlarda bana aşk sözcükleri ile hitap ediyordu. Bu durumdan hiç hoşlanmıyordum ve Ege bunu biliyordu ama o bu durumdan oldukça hoşlanıyordu. O sırada aniden telefon çaldı :

" Eylül, ben aşağıdayım. Seni aşağıda bekliyorum sevgilim. "

Onu fazla bekletmeden hemen aşağı indim. Ege benim yanıma gelerek beni öpmeye kalkıştı fakat beni öpmesine bu kez izin vermemiştim. Ege bozuntuya vermeden, bana arabanın ön kapısını açtı. Kafamı sallayarak teşekkür ettim ve arabaya bindim. Ege sürekli gülümsüyordu.
Ben ise ona aynı gülümsemeyle karşılık verdim. Yaklaşık yarım saat sonra mağazanın önünde durduk. Hemen arabadan indim. Dışarıya çıktığımda yağmur çiseliyordu. Ege birden şarkı mırıldanmaya başladı :

" Eskiye dalıyor gözüm,
dalmasında ne yapsın?
Bugün günlerden o gün,
sanki döndün hayattasın.

Bak güneş batıyor işte,
bir gün daha yakınız.
Bu yağmur sensin işte,
oradasın gökyüzünde..."

Şarkı bittiğinde nihayet kendime gelmiştim. Bu şarkı beni içten etkilemişti. Ege'nin sesi çok güzeldi. Ona döndüğümde, ağlıyordu. Beni gördüğünde ise gözyaşlarını sildi. Uzun zamandır içinde tuttuğu bir şeyler olmalıydı içinde. Yıllardır sakladığı bir sırrı olmalıydı.

" Ege iyi misin? "

" İyiyim Eylül. Hadi içeriye girelim."

Beraber içeriye girdik ve hemen karşımıza bir kadın çıktı.

" Hoşgeldiniz. Neye bakmıştınız?

" Bu güzel kıza yakışacak en güzel elbiseye bakmıştık.

O sırada Ege'ye ters ters bakmıştım. Ege bana buruk bir gülümsemeyle tebessüm etti. Kadın bizi bir bölmeye soktu ve bana çok güzel elbiseler gösterdi. Ege bana bordo, ışıltılı ve bir o kadar da harika bir elbise gösterdi. Elbise çok hoşuma gitmişti.

" Eylül, bu elbiseyi bir dener misin? Sana çok yakışacağına eminim.

Kabine girdim ve elbiseyi denedim. Aynaya baktığımda, gözlerim iyice açılmıştı. Bu elbise bana oldukça yakışmıştı. Kabinden çıktım ve biraz yürüdüm. Ege beni dikkatlice izliyordu. Eminim ki, çok şaşırmıştı. Şaşkın bir ifadeyle konuştu :

" Eylül, bu sen misin? " diyerek beni güldürmüştü. Ege cidden çok komikti. O kabine benim girip başkasının çıkması imkansızdı. Ege ile gülüştük ve bir diğer kabinden benimle aynı elbiseye sahip bir kız çıktı. Yüzüne dikkatlice baktığımda, bu kişi Sude'ydi. Yanındaki kişi ise Burak. Sude bizim yanımıza yaklaştı ve Ege ile merhaba faslı yaşadılar. Ege'de oldukça şaşırmıştı. Burak, bana kızgın bir şekilde bakıyordu. Ege bir anda konuşmaya başladı :

" Ne büyük tesadüf! Yalnız kızlar farkettiniz mi ikinizde aynı elbiseyi denemişsiniz. Burak sence hangisine yaakışmış kardeşim? Sormama gerek yok ama neyse. "

Burak Sude'ye bakarak :

" Tabi ki, Sude. Eylül, biraz kilolu ve omuzları geniş. O yüzden Eylül üzgünüm, başka elbiseler denemen gerek."

Kendimi o an çok garip hissettim. Burak, bana hakaret etmişti. Bana kilolu demesi canımı acıtmamıştı. Beni Sude ile kıyaslaması çok yakmıştı canımı. Koşarak kendimi tuvalette buldum. İçim çıkasıya kadar ağladım. O an Sude içeri girdi ve pis pis sırıtarak :

" Sana çok acıyorum Eylül. Burak'ın seni seçeceğini mi sandın? Tabi beni seçecekti. Burak beni seviyor. O benim Eylül, anlıyor musun? O benim. Onu sana vermeyeceğim..."

" Bana bak Sude. Burak hiç bir zaman senin değildi. O hep benimleydi ve o hâlâ benim. Sen onun sadece bir oyuncağısın. Beni kıskandırmak için sen bir oyuncaktın hep. Burak seni neden yanında tutuyor sanıyorsun? Normalde kuzu gibi sakinimdir ama söz konusu Burak olunca aslana dönüşürüm. Bunu sakın unutma Sude!..."

...

- Bomba gibi bir bölümdü. Eylül, normalde kuzudur ama damarına basıldığında bir aslana dönüştüğünü bilmelisiniz...;)

- Partiye çok az kaldı. Ortam çok karışacak. Eee biraz kaostan bir şey olmaz yaa!

- Sizce Ege neden böyle bir şarkı söyledi ve ağladı? Geçmişte ne yaşamış olabilir? Yorumlara yazmayı unutmayın! Sizleri seviyorum...❤

BU ARADA UNUTMADAN, KİTABIMIZA SAYFA AÇTIM. @Son_guz_offical Lütfen takip edin! ☝

Son GüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin