🌸

135 17 17
                                    

" O yoktu, ben yoktum ve biz yoktuk. İşte en çokta canımı bu acıtıyordu..."

Hayat kavramı ne demekti? Hayat kimden veya kimlerden ibaretti? Hayat hiç sandığımız gibi bir yer değil aslında. Hayat çok can acıtan bir imtihan yeriydi sadece. Peki ya aşk? Aşk kavramı beni bitiren ve beni öldüren bir kavramdı. Bir zehir gibi bütün kanıma işlemişti. Burak'a olan aşkım tarifsizdi. Bir tarifi yoktu bu sevginin. Peki ya o? O bana aşık mıydı? Cevabı koskoca bir HAYIR. Bünye artık yorulmaya alışmıştı. Daha fazla yoramıyordum. İki gün sonra olacak parti ve her şeyden yorulmuş bir ben. Birde parti vardı. Gitmeyi hiç istemiyordum ama Ege, beni zorla bile olsa götürmeye razıydı. Ege şimdiden partiye hazır olduğunu söylüyordu. Ben ise hiç hazır değildim çünkü elbisem bile yoktu. O gün elbise almadan Ege'yi de arkamdan sürükleyerek çıkmıştım o mağazadan. Burak ise arkamdan baka kalmıştı. Ege ne olduğunu sormuştu ama ben söylememiştim. Sude'nin o sözlerini hâlâ kulağımda çınladığını belirtmeliyim. Sude gerçekten garip bir kızdı. Nasıl biri olduğunu hiç anlayamamıştım. Artık hayatımda Burak ve Sude yoktu. Sadece İlayda, ben ve Ege vardık.  O sırada aniden telefonumun o melodik sesini duydum:

" Selam, sevgililerin en güzeli. "

" Merhaba, Ege. "

" Senin canın neye sıkkın böyle birtanem? Sesin kötü geliyor. "

Ege gerçekten büyük bir tespitçiydi. Sesimden moralimin bozuk olduğunu anlamıştı. Sesimin kötü olması demek moralimin bozuk olması demekti.

" Yok moralim bozuk değil de, hastayım biraz. Soğuk algınlığı galiba. "

" Bak güzelim, kendine çok iyi bak. Kış mevsimindeyiz ve hasta olma ihtimalin çok yüksek. Az sonra sizdeyim, görüşürüz birtanem. "

Yengem ve İlayda ufak bir tatile çıkmışlardı ve ben evde yalnızdım. İlayda bana çok ısrar etmişti fakat ben istememiştim. Onların evinde kalıp hemde onların tatilini berbat edemezdim. Ege'nin neden bizim eve geldiğini bilmiyordum. Ege'ye gerçekten çok ısınmıştım. İyi bir çocuktu ve kalbi temizdi. Beni gerçekten mutlu ediyordu. Bana küçük sürprizler yapıyor ve beni mutlu etmek için her tipe giriyordu. Yılbaşı gecesinde, noel baba olmuş bir halde bulmuştum onu. Bana türlü türlü hediyeler getirmişti. Onu gerçekten bir dostcasına seviyordum. Birden kapı çaldı ve Ege elindeki kocaman kutuyla içeri girdi.

" Merhaba, birtanem. "

O selam verirken, benim gözüm hâlâ o kocaman kutudaydı. Bu kocaman hediye ne olabilirdi? Az sonra öğrenecektim.

" Merhaba da, bu büyük kutu ne Ege? "

" E bu da yemekten sonra sürpriz olsun. Sana bu lezzetli ellerimle çorba yapacağım. "

" Ne çorba mı? Gerçekten mi? Yani sen çorba yapmayı biliyorsun öyle mi?

Ege bana gerçekten çorba yapacaktı. Böyle bir marifeti olduğunu bilmiyordum çünkü oturup iki çift laf edememiştim. Ege sevgilimdi ama onu doğru dürüst tanımıyordum. Ege hızlıca mutfağa geçip kollarını sıvadı ve benden bir mutfak örnüğü istedi. Hızlıca mutfak örnüğünü verip geri çekildim. Ege, telefonundan bir müzik açtı ve işe koyuldu.


Domatesleri güzelce yıkayıp ince bir şekilde doğradı. O ince dilimlerden bir tane ağzıma verdi. Hem dans ediyor, hem yemek yapıyordu. Ege işini gerçekten dikkatle yapıyordu. Şimdi ise domates salçası ile yağı kavuruyordu. Ben ise onu izliyordum. Ege'nin benim adımı seslenmesiyle kendime geldim.

" Ay parçam, gel baharatlarını sen ayarla. "

Çorbanın baharatını ve tuzunu ayarladıktan sonra kapağını kapatıp pişmeye bıraktık. Ege yorulmuşa benziyordu.

Son GüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin