16.❤️

453 34 12
                                    

Ufuk'tan devam ;

Gitmişti.. Sevdiğim kadın, benim her şeyim gideli 3.5 yıl olmuştu.
Zaman ne kadar da hızlı geçiyor öyle değil mi?
Siz bir de bana sorun. Onsuz yaşamak, onsuz nefes almak beni o kadar zorluyor ki. Hala bir yerlerde varlığına inanmak, ama koskoca bir yalana inanmak o kadar can yakıyor ki..
Delirmişim, öyle diyorlar. Şu an bulunduğum dört duvarın üçü boş beyaz duvar. Yalnızca bir duvarda küçük bir çerçevede Ceyda'm, Ceyda Lina'm ve Atlas'ım var.
Ama hemşireler o çerçevenin boş olduğunu söylüyorlar.
Değil!
Delirmedim ben!
Gitmedi karım, geride kalmadı evlatlarım!
Döneceğim.

Karşımda duran fotoğraflara bakarak konuşmaya başladım.

Çocuklarımız için döneceğim Ceyda'm.
Söz veriyorum.
Ve hep dua ediyorum.
Vuslata ermek için, çabucak ecelin beni bulması için..
Sonra aklıma Atlas ve Lina geliyor.
Otur lan oturduğun yere, nereye gidiyorsun sen onlarsız diyorum.
Bazen de diyorum ki, yaşıyor o.
Çocuklarının yanında, yaşıyor. Beni bekliyor, burdan çıkınca kavuşacağız diyorum. Ama hemşireler yine aksini iddia ediyor. İnanayım mı Ceyda? Gittin mi şimdi harbiden sen. Nereye? Soğuk mu oralar? Üşüyor musun Ceyn?
Ama daha dün gece yanımdaydın.. Beraber uyuduk dün gece. Ben senin saçlarınla oynadım, senin kokunla uyudum, sımsıkı sarıldım sana tüm gece. Ama sabah kalktığımda yoktun.
Nereye gittin Ceyda? Niye gittin ki..?
Bana bir ilaç veriyorlar. O ilacı içtikten sonra yok oluyorsun. Seni içimden söküp atmaya çalışıyorlar. Sözde de "iyileşmen için" diyorlar. İnanmıyorum Ceyda. Ben sen olmadan nasıl iyileşeyim?
Tam yanımdasın, dünyasının en mutlu insanıyım, ilacı içiyorum, gidiyorsun.
Hemde bir elveda bile demeden.
Bugün oğlumuz ve kızımız gelecek.
Nasıl büyüdüler bir görsen..
Atlas 6, Ceyda ise 3,5 yaşında.

Derken ve istemsiz gözyaşları dökerken içeriye Atlas ve Lina'm girdi.

Babaaaa!

Atlas'ım, nasıl özlemişim aslanımı!

Babbbaa!

Baba mı? Baba dedi. Kızım bana baba dedi. Ama o beni hiç görmedi ki. Nerden biliyor beni..

Kocaman sarıldım kızıma.. Bol bol. Bir daha bırakmamak üzere.. Keşke.

Atlas, kardeşinle çok ilgileniyorsun herhalde oğlum.

Evet, evet babacığım. Çok.. O bana emanet çünkü. En güzel emanet o.
Annemin de dediği gibi. O benim dünyalar güzeli annemin, dünyalar güzeli adaşı.

O sırada yavaş yavaş yanıma sokulan Ceyda Lina'ya göz ucuyla baktım. Beni incelemek ve tanımak istediği her halinden belliydi. Ona bu fırsatı vermek için bu illet yerden bir an önce çıkmalıydım.
Minnacık ellerini sakallarımda gezdiren küçük kızım nasıl da annesine bu denli benziyordu?
Ya da belki de her şey bana onu hatırlatıyordu...

Babbaa.

Efendim "kızım?"

Şende bişimle gelşene evee. (sende bizimle gelsene eve.)

Geleceğim prensesim. Geleceğim.

Tamaaym. (tamam)

.
.
Gece saat 2.30 olmuştu.
Hemşireler gelip ilacı içirerek iğne vurduktan sonra balkona çıktım.
Artık çok etki etmiyordu ilaçlar. İyileşmiştim muhtemelen. Kaç gündür gelmiyordu Ceyda'm.
Gelmese de olur.
O kalbimin en güzel yerinde taht kurdu zaten.
Hiç gitmiyor ki.

Aklıma sevgilim için yazdığım şarkı geldi. Dile kolay, size göre şarkı. Bana göre her şey. Ondan bir parça gibi geliyor o şarkı bana... Plüton...

Kafamı gökyüzüne kaldırdım, ve o an gözlerimden yaşların, dudaklarımdan Plüton'un firar etmesine müsaade ettim.

Gece çok güzeldi, gökyüzü çok netti. Gezegenler ve yıldızlar öyle güzel gözüküyordu ki.
Peki ya Plüton nerede?
O niye gözükmüyor..
Dev gezegenlerin ardında gizli olduğunu biliyorum. Oradasın Plüton biliyorum.

Gözlerimi kapayarak ;
"Dev gezegenler ardında, parıldar evrenin varoşlarından arsızca 'Plüton' "




'Pluto' is Always Behind YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin