-JEON JUNGKOOK-
"Yine ne yaptın?"
Taehyung gömüldüğü koltukta, ellerini birleştirmiş, bir kuzgundan alıntıladığını sandığı ama aslında daha çok Ice Age'deki Sid'in sinirlenmiş haline benzeyen bakışlarıyla anında kalın sesi ile yüzümü buruşturmama, sorduğuma pişman etmeme neden oldu.
"Hiçbir şey! Hiçbir şey yapmadım!"
"Niye saçmalıyorsun o zaman? Öylesine buluşmak için çağırmış olamaz mı kız?"
"Hayır dedim ya!"
"Şu sesini kısmazsan ses tellerini söküp eline vereceğim şimdi Taehyung."
Bana kesin yaparsın dercesine bir bakış attığında kalın kaşlarını olduğu gibi çatıp dik dik bakmaya devam etti. "Bir ima vardı sesinde, anladım ben. Ayrılacak benden bu sefer!"
"Hak etmişsindir."
Jin hyung oturduğu diğer koltuğunda telefonundan başını kaldırmadan söylendiğinde Taehyung bu sefer gittikçe daha da ürkütücü derecede Sid'e benzeyen suratını ona döndürdü. "Hiçbir şey yapmadım diyorum!"
"Hiçbir şey yapmadıysan senden neden ayrılmak istesin Taehyung?"
"Ayrılmak falan istemedi, düzgün konuşsana hyung!"
Namjoon hyunga da bağırdığında son anda kime sesini yükselttiğini fark etmiş, hyungun delici bakışları üstüne çevilirken öne doğru uzattığı boynunu anında içine gömerek olduğu yere yeniden sinmişti.
Jisoo ve Taehyung'un bilmem kaçıncı kavgalarına şahit olmak için geldiğimizi varsayıyordum. Aslında gerçekten, bir kere daha buna şahit olmak asla dilediğim bir şey değildi, Namjoon ve Seokjin hyungun da olmadığı yüz hatlarından gayet anlaşılıyordu. Ama bizi oraya resmen sürüklemiş, gelmemiz için elindeki tüm kozları kullanarak ölümüne diretmişti, bunun sebebini henüz çakmış sayılmazdım ama Taehyung ibiğini ileri geri hareket ettiren horozlar gibi kaldırdığı kafasıyla kapıdan giren Doyeon'a da el salladığında bu işte bir terslik olduğunu az çok fark etmiştim.
"Doyeon!"
"Kız seni çoktan gördü, borazan gibi sesin var bağırmasana be oğlum!"
Namjoon hyung Taehyung'u ikaz ettiğinde az önce hyungundan yediği keskin bakışlar onu geri çekmiş olmalıydı ki tekrar yerine sindi. Epey bir tuhaf ve gergin davrandığı gözümden kaçmamıştı. Doyeon sonunda masamıza kadar geldi ve oturdu, yüzünde bıkkın bir ifade hakimdi.
"Niye buradayım?"
"Düşman cehpesiyle savaşacağız, otur kızım. Sen içimizdeki en önemli koz olabilirsin."
Doyeon Taehyung'a anlamadığını (ve sinir olduğunu- onun da hafta sonunu böyle geçirmek istemediğinden emindim) gösteren bir bakış attığında Taehyung açıklamak niyetiyle devam etti. "Aramızdaki tek dişi sensin. Ve Namjoon hyungdan sonra en zekisi. Sanırım."
Doyeon sıkıcı bir of çektiğinde Taehyung ondan da gözlerini kaçırdı. Ben o sırada Namjoon hyunga ve yanıma oturan Doyeon'a bakıyordum. Gerçekten, konudan tamamen alakasız olsa bile, bu kızdan öğreneceğim sürüyle şey vardı. Namjoon hyung yanında olmasına rağmen tek mimiği hareket etmemişti, yalnızca oturduğundan beri ona kaçamak bakışlar atıyordu ama, son derece... olağan görünüyordu. Belki de yılların verdiği tecrübeydi ama Nane gelip de olduğum masaya otursa, tanrı korusun, alttan fitil vermişler gibi irkilir irkilir dururdum muhtemelen.
"Nicha'yı da çağırdım ama neden gelmedi bilmiyorum."
"Haklı. Biz neden geldik ki?"
"Beleş kahve içiriyorum işte, üç dakika oturup yardım etseniz çok mu ya? Bir yuva yıkılıyor diyorum yuva!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
glam ✪ʲⁱᵏᵒᵒᵏ
Fanfiction/Tamamlandı/ Kookmin ✪ İlk görüşte aşk değil. İlk kavgada aşk. ヅ 20.10.19/-22.12.20