-JEON JUNGKOOK-Nane ile konuşurken söylediğim her bir ufak yalan bir şekilde içimde diken oluşturuyordu ve okula girdiğinde elleri cebinde, diğer herkesin grubun geri kalanını beklediği yere giderken etrafına bakındığında gözleri etrafta bir şey arar gibiydi, bu daha da rahatsız hissetmeme neden oluyordu. Hafif bunaltıcı havada bile kafamdan çıkarmadığım şapkayla gölge düşürdüğüm bakışlarım her daim üstündeydi.
İçinde bulunduğumuz durumu ne kadar normalleştirmemiz gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. Tamam, belki biraz vardı. Sonuçta yaptığım çok da akıllı bir insanın yapacağı türden bir şey değildi. Kaldı ki akıl denen şeyin zaman zaman bende aşınıma uğraması nedeniyle devre dışı kalması yüzünden, bunu daha çok 'cesareti' olan insanların yapacağı türden bir şey olmaması olarak özetleyebilirdik.
Her halükârda orada olmayacağımı söylemem gibi, ya da kendimi daha fazla belli etmemem adına söylediğim ufak tefek yalanlar, nefret ediyordum her birinden. Ama elimden gelen bir şey yoktu ve ben bu durumu uzattıkça Jimin'in birini daha ben sanma ihtimali gittikçe çoğalıyor gibiydi. Çünkü geldiğinden beri üç dakika oluyordu ve kıstığı gözleriyle, karşıdaki bankta elinde kahvesiyle oturan Eunwoo'ya kısa bakışlar atıyordu. Haliyle Eunwoo da ona bakıyordu. Bu döngüyü hangisinin başlattığını kaçırmış olmam sanırım Nane'nin üstüne yapışan gömlekte takılı olduğum an gerçekleşmişti. Boş bıraktığım iki saniyede radarına biri(leri)nin takılabilmesi şaşılacak şeydi doğrusu. Hayret etmeden geçemedim, neyse ki Eunwoo'yu ben sanması imkansızdı. Bunun bir daha yaşanmasına izin vermeyecektim.
Yine de ben aşka inanmıyorum ayaklarına yatıp fıldır fıldır gözleriyle milleti dikizleyen Nane göğsüme yeni bir hançer daha saplamıyor değildi.
"Herkes hazır mı? Hepiniz buradasınız değil mi?"
"Hocam, en son lisede bir geziye giderken sayım yapmıştık böyle... Yoongi'nin arabasıyla gitsek biz?" Gul Mi dudaklarını bükerek Yeonjim hocaya baktığında olumsuz bir cevapla somurtmaya devam etti. Beraberinde onunla birlikte sıkışık otobüsten kurtulup sevgilisinin arabasında rahat rahat gelmeyi amaçlayan Hoseok da sönmüştü.
"Hayır çocuklar. Hep birlikte gideceğiz ve aynı şekilde döneceğiz. Herkes geldi değil mi?"
Gruba en sonunda yetişen Jisoo ve arkasında onun çantalarından birkaçını taşıyan Taehyung da yetiştiğinde yavaştan araca ilerlemeye başladık. Bunu gerçek bir lise gezisinden farklı kılan küçük ayrıntılardan birisi gezi otobüsü benzeri bir şeyle değil de birbirlerine karşı karşıya konulmuş ikili koltuklarıyla bir parça daha rahat olan büyük bir otobüsle hareket ediyor oluşumuzdu. Jimin Hoseok ve Yoongi'nin karşısında, Jisoo'nun hemen yanında oturuyordu. Ve aradaki dar alanın ardından karşısındaki koltukta ise Taehyung vardı.
Taehyung'un yanında da ben. İri bedeni her ne kadar beni kamufle etmek için yeterli olmasa da, bilerek oraya oturduğumu söyleyebilirdim sanırım. Beni görmüyordu ama Taehyung onların sohbetine karışırken ne konuştuklarını da duyabiliyordum. Olası bir şokta bu sefer tripofobiyle kurtulamayacağımdan, bu ne kadar mantıklı bir karardı, o kadar da emin değildim. Sadece gözlerim Mona Lisa'nın hareket edip insanarı izleyen gözleri gibi istemsizce yan yan Nane'ye çekiliveriyordu, ve bir gün sakat pozisyonlarım yüzünden şaşı kalmam çok ama çok olasıydı...
Görmek. Bir yere kadar beni tatmin etmişti. Sonrasında konuşmak istemiştim. 'Benimle' irtibat halinde olacağı birkaç saniyeye sahip olmak istemiştim. Sonrasında ise dakikalara. Ve ondan sonrasında, sesini duymayı arzulamıştım. Bunu yeterince yerine getiremediğimden, hâlâ deli gibi arzuladığım şeyler listesinde başlardaydı gerçi. Ardından kokusunu duyumsama isteğiyle dolup taşıyordu içim. Bir kısır döngü gibiydi. Asla yetinemiyor ve daha büyük bir parça istiyordum Jimin'den.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
glam ✪ʲⁱᵏᵒᵒᵏ
Fanfic/Tamamlandı/ Kookmin ✪ İlk görüşte aşk değil. İlk kavgada aşk. ヅ 20.10.19/-22.12.20