JEON JUNGKOOK /glam ✪09

5.5K 572 246
                                    

-JEON JUNGKOOK-

"Nereye gidiyorsun?"

Sırt çantamı havaya uçurarak kollarından tutmuş ve sırtıma geçirmiştim ki Namjoon hyung odasından çıkmıştı. Açıkçası evden çıkmak için acele ediyordum çünkü belki de geç kalmıştım. Saat erken sayılırdı gerçi. Geç miydi erken miydi, tam zamanı bilmediğim için pek emin olamıyordum ama garantiye almak için erken çıkmalıydım. Ama belki çoktan geçmişti ve ben erken çıktığımı sanarak geç bile kalmıştım.

"Hı?"

Başını soru sorar gibi sallayıp üstümü işaret etti. Sıradan kıyafetlerim üstümdeydi, dikkat çekmeyen klasik şeylerdi ama muhtemelen takıldığı yüzümdeki toz maskesiydi. Omzumu silktim. "Hiç. Öylesine. Rüzgar varmış bu gün," diyerek maskeye küçük bir açıklık getirdim ama yine de hâlâ tuhaf bakıyordu çünkü dışarıda ne kadar toz ya da ne kadar rüzgar olursa olsun o maskeleri takmaktan nefret ederdim, bunu biliyordu. "Birkaç saate dönerim. Belki. Yemek yerseniz beklemeyin. Görüşürüz,"

"Demesen de beklemezdik zaten."

Arkamdan söylenmesini duymazdan geldim ve kendimi dışarı attım. Jin ve Namjoon hyung ile birlikte bir öğrenci apartında kalıyorduk ve en küçükleri olarak, bana pek de göz kulak oldukları söylenemezdi. Gerçi iki yıldır beraber yaşadığımız göz önünde bulundurulursa alışmış sayılırdım. Her ne kadar kalabalık bir ailenin çocuğu olup da Busan'da el bebek gül bebek yetiştirilmiş olsam da sonuçta benimle her sabah ilgilenen annemin yerine Namjoon hyungu koyamazdım... Açıkçası çok da takıldığım şeyler sayılmazdı. İş üstünde olduğum mesele şu an için tüm dikkatimi fazlasıyla çekiyordu.

Taehyung'un gevşek ağzı şu son zamanlarda epey bir işime yarıyordu, yaramaya devam da edebilirdi. O ve Jisoo'nun ilişkisi, benim Jimin ile bağlantımdaki tek gerçek köprüydü şu an için. Jisoo Jimin'in en yakın arkadaşıydı. Ve ben de Taehyung ile arkadaştım. Sonuç olarak Taehyung yanımda kız arkadaşından yakındığı her seferde ağzını arama şansı elde ediyordum ki Jimin hakkında üç beş bilgi edinebileyim... Kalleşlik miydi, belki öyleydi, ama fakirin ekmeğinin umut olduğu gibi benim ekmeğim de böyle arada sırada koparabildiğim üç beş kıytırık bilgiydi. Her ne kadar anlık şeyler olsa da. Mesela şu an gerçekten işime yarıyordu. Kendi kendime yıkıklığın son safhasına henüz gelmediğim konusunda kişisel gelişim programları sunan heriflerden hallice yaptığım ufak konuşmalar pek de işe yaramıyordu ama bir yola baş koymuştuk artık... Bir sarışın uğruna düştüğümüz hallere acımak yoktu bundan sonra. (Belki de yerlerde sürünüp sürünmediğim konusunda bu kadar emin olmamalıydım?)

Öhm. Tamam. İşimize bakmazsak gerçekten geç kalabilirdim. Öte yandan fazlaca erken gidip de onu beklerken kök salabilirdim ama bu önemli değildi. Taehyung Jisoo'nun büyükannesinin yanında kalması gerekmesi yüzünden bir arkadaşını doktora yalnız göndereceği için bir parça tedirgin olduğunu söylemişti. O karkadaş elbette Jimin'di. Ve biraz şansımı zorlayarak doktorunun kim olduğunu da bir şekilde öğrenmiştim (bu kısım kesinlikle kolay olmamıştı).

Sonuç olarak, yine uyumadan önce uykularımı kaçıracak kadar düşünme kotamı aştığım için şimdilik bu fonksiyonumu kaybetmeye yüz tutmuştum. Yoksa ne diye yalnız gittiği doktoruna sırf amaçsızca orada bulunmak için boktan bir sebepten randevu almıştım, hiçbir fikrim yoktu.

Adımı tüm randevu alan isimlerden sonraya eklemelerine rağmen erken gidiyordum. Kliniğin bekleme odasında geçirdiğim iki koca saati son sayısını okuduğum çizgi roman ile geçirdim. Sonunda gelip geçen insanların arasına karışan sarı kafayı görmek, oturmak suretiyle yarım dünya haline getirdiğim zavallı popom için iyi haberler veriyordu. Geç kalmak bir yana, fazla erken gelmiştim, ama onu kaçırmaktan iyiydi. Hafta sonumu güzelleştirecek yegane şey naçizane yüzü olacaktı. Ki, o beni görmese dahi, içeri girer girmez onu görmemle dudaklarımda gevşek bir gülümseme can buluvermişti bile.

glam ✪ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin