~13~ Kelebek'in kaderi

1.7K 79 8
                                    

Uyuşuk bedenim nedeniyle açamadığım göz kapaklarıma homurdanmak istedim ama yapamadım. Ağzımın içi kupkuruyken beynim geçmişe iniş yaptı ani bir hızla.
Aynalar bizi yansıtır, Kelebek. Tekrar bak kendine.
"Sesini duymama izin ver, bebeğim..."
Elimden düşen telefonum.
Burnuma kapanan bir bez, kapanan gözlerimin geri de bıraktığı derin karanlık...
Korkuyla titredi bedenim. Santim santim aralanan dudaklarımdan cılız bir kaç kelime çıkardım.
"Emre... kurtar beni."
İki büklüm oldum yattığım yerde. Gözlerimi iyice birbirine bastırırken üstüme örtülmüş battaniyenin içine gömüldüm. Beni bulmasını istemezcesine...
Ne kadar süre öyle durdum, ağladım, sessiz çığlıklarımı içime kapattım bilemiyordum lakin açılan bir kapı sesiyle sustum, susmak zorunda kaldım. Korku bedenimi bir çarşaf gibi sararken gözyaşlarım sicim sicim akıyordu gözlerimden.
"Cık cık cık... Hiç yakışıyor mu senin gibi bir kıza uyuma numarası yapmak?" Furkan'ın bariton sesi kanımda akan korkuyu an be an daha da arttırdı. Yatakta iyice büzüşürken adım sesleri sonumu gösterdiğini bas bas bağırıyordu.
"Özlettin kendini, Kelebek..." Dibimdeydi. Hemen yanı başımdan gelen sesiyle hıçkırdım, sesim odada yankılanıp tekrar bir tokat gibi yüzüme çarptı. Koca bir kahkaha koyverdiğinde yüzümü buruşturdum.
"Korkuyor musun? Aa hadi ama Kelebek güceniyorum bak." Alayla söylediği sözlerinden sonra battaniyenin ucu tutuldu.
"Yalvarırım bırak beni..." Sesimi bulduğumda dudaklarımdan çıkan bu üç kelimeyi defalarca tekrar ettiğimi anımsadım. Battaniyeyi yavaş yavaş üzerimden alırken daha da asıldım.
"Zor birisin ve ben bunu seviyorum, Kelebek." deyip battaniyeyi ufak bir kuvvetle üstümden aldı. Gözlerimi açmadım, yüzünü görmeye tahammülüm yoktu.
"Kalk." Sert, emrivaki ve korkutucu sesiyle hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
"Bırak beni... lütfen," diye yalvardım ama beni kaile dahi almadan kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Bedenim iri cüssesine çarparken çırpındım.
"Bırak! Uzak dur benden!" Gözlerimi açıp yüzüne baktım. Alayla bana bakarken korkum kat be kat arttı. Bacaklarına cılız bir tekme attım fakat bundan zerre etkilenmedi.
"Adi herif! Sen... sen iğrençsin! Seni istemeyen birine dokunacak kadar şerefsiz-" Sözümü bitirmeme izin vermeden yanağıma attığı Osmanlı Tokadıyla yere düşüp başımı komodinin kenarına çarptım. Sonuç; Karanlık.
~Emre'nin ağzından~
"Ben sizi boşuna mı tuttum lan! İşinizi neden adam akıllı yapmıyorsunuz?" Avazım cıktığı kadar kükrerken karşımda, başları öne eğik korumalardan birine yumruk attım.
"Sen... Kelebek'in her daim peşinde olman gerekirdi göt beyinli! Ne bok işin vardı, he?" diye bağırdım.
"Efendim sigara içmek için okuldan çıktım. Her şey ozaman olmuş." dediğinde ikinci yumruğumu da suratına geçirdim.
"Siktir olup gidin! Eğer o kızın saçının teline dahi zarar gelse yaşatmam hiçbirinizi!" Hepsi teker teker gözden kaybolurken hırsla ayağımı sehpaya vurdum.
"Allah kahretsin!"
Şimdi ne haldeydi acaba... Korkuyordur. Kanatlarını çırpamıyordur benim Kelebek'im. Gözümden akan gözyaşını hızla sildim. Annemi ellere verdim ama sevgilimi... Kelebek'imi asla vermeyecektim!
"Emre Bey?" Halis amcanın başındaki hemşirelerden biri bana seslendiğinde O'na döndüm.
"Ne var?"
"Halis Bey... Halis Bey kızını görmek istiyor." dediğinde seslice küfür ettim.
"Tamam, git sen." deyip yavaşca holden çıktım. Ne diyecektim? Furkan pezevengi Kelebek'i kaçırdı, O'nu koruyamadım mı? Lanet olsun!
Odanın önüne geldiğimde kendimi düzeltip içeriye girdim. Halis amcanın yeşil gözleri bana dönerken merakını hissedebiliyordum. Yavaşca O'na doğru adımlarken hafifçe gülümsedim, yalancı bir tebessümle...
"Halis amca... Kelebek bugün Neşelerde kalacak. Hatırladın değil mi Neşe'yi?" Bu söylediklerimden sonra rahatladığını bariz bir şekilde belli etti.
"H-h-hatırladım o-glum... Hemen... g-gelsin." dediginde başımla onaylayıp hızla odadan çıktım ve emin adımlarla aşağı inip evden çıktım. Arabama atladığım gibi Furkan'ın deposuna sürdüm.
Sonunda pezevengin deposuna geldiğimde arabadan inip koşar adımlarla deponun demir kapısına tekme attım.
"Furkan! İt herif öldüreceğim lan seni!" Bağırırken kapıya bir tekme daha attım. Kapı açılmayınca hızla arka tarafa doğru koştum. Pencereyi gördüğümde elime büyük bir taş alıp cama attım. Cam parçalara ayrılırken kırılmış camdan içeriye girdim.
Nefes nefese etrafıma bakarken içeride kimseyi bulamadım.
"Siktir! Kahretsin siktir!" Elimi saçlarıma daldırıp sinirle çekiştirirken o herifi bulduğum zaman kendi ellerimle öldüreceğime dair yemin ettim.
Tam arkamı dönmüştüm ki gözüme çarpan beyaz kağıt beni durdurdu. Demirlerin üzerine özenle konulmuş beyaz bir kağıt. Kağıdı elime alıp yanında ki mor bez parçasını da aldım. Kelebek'in tişörtü... Kalbim hızını arttırırken kağıtta ki yazıyı okudum.
Emre Topal... Beni hatırladın mı? Biricik annene zevkle tecavüz edip öldürmüştüm. Ve şimdi de biricik sevgiline aynı kaderi yaşatmaya adım atacağım. Unutma; Kötüler her zaman kaybetmez!
Boğazıma oturmuş yumru, gözlerimden akan yaşlar acizliğimi, güçsüzlüğümü gün yüzüne çıkarmıştı. Furkan... O it herif miydi benim anneme tecavüz edip öldüren?
"Azrailin olacağım..." diye fısıldadım ve avucumda ki kağıdı buruşturdum. Annemin intikamını alacak, Kelebek'i kurtaracaktım. Tehlike çanlarının seslerini duyabiliyordum. Bu sefer elimden kurtulayamayacaktı.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-**
Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Aksiyon bir kaç bölüm daha devam edebilir. Batırmam inşallah ;) Teşekkür eder ve sevgilerimi iletirim sizlere :)

Yaralı KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin