~15~ Tertemiz

1.9K 82 11
                                    

Gözlerimi açamıyordum. Etrafımda konuşan sesler duyuyordum lakin algılayamıyordum. Çünkü kalbimin ağrıyan tarafı bas bas bağırırken bir şey duymam mümkün değildi. Çünkü ben artık yaşayan bir ölüydüm.
"Uyanıyor..." diye bir erkek sesi duydum.
"Kelebek... sevgilim ben buradayım. Uyan hadi." Emre... Emre'nin sesiyle ağrıyan gözlerimi hızla açmaya çalıştım. Yanımda olduğunu, varlığını hissetmeye ihtiyacım vardı.
"E-emre..." diye hıçkırdığımda saçlarımda şefkatli ellerini, alnımda yaralarımı silip atacak bir güce sahip olan dudaklarını hissettim. Lakin açılan yaralarım tekrar kanadığı için kolay kolay silinmedi...
"Buradayım, meleğim. Hiçbir şey yok." Güven verici sesine inanarak derince nefes çektim içime ve ne olduysa o zaman oldu; bir deli gibi çığlık atıp ağlamaya başladım.
"Kelebek! Sakin ol!" Emre kollarını bedenime sararken bile rahatlayamamıştım. Çığlıklarım kulaklarımda çınlarken başım dönüyor, midem bulanıyordu. Tükeniyordum...
"Kelebek Hanım sakin olun," Tanımadığım bir erkek sesini duyduğumda tekrar çığlık attım ve beni saran kolları itmeye çalıştım. Kalbim... kalbim sızlıyordu. Yaralarımın üzerine kezzap dökülüyordu sanki.
"Kelebek... sevgilim, bak buradayım sakin ol hadi." Emre'nin sesiyle duran çığlığım kendini hıçkırıklara bırakmıştı. Yarın yaşamak için hiçbir nedenim yokmuş gibi hissediyordum kendimi. Kirlenmiş ve hiçbir zaman arınamayacak gibi. Babamın saf ve masum kızı değilde annemin fahişe ve kirli kızı gibi hissediyordum.
"B-bana dokundu!" diye bağırdım ve kendimi Emre'nin kollarından kurtarmaya çalıştım. Fakat zerre etkilenmeyen bedeni beni daha da sıkı sarıyordu.
"Ben... ben kirlendim..." diye fısıldadım. Bağırmak, kırıp dökmek, Furkan'ı öldürmek, bedenimde gezen iğrenç dudaklarını patlatmak istiyordum ama buna tâkâtim yoktu.
"Sen kirlenmedin... Sen hala benimsin Kelebek." Kulağıma fısıldayan sesi sarsıntılarımı bir nebze olsun rahatlatırken beni saran kollara tutundum sıkıca.
"Özür dilerim... özür dilerim." diyerek hıçkırdım. Özrüm her şey içindi. Özrüm bu hayataydı.
"Şştt... yanındayım, sevgilim. Buradayım." Dudakları alnımı öperken tekrar hıçkırdım. Kirli değilsin diyordu ama ben kendimi çöplük gibi hissediyordum. Dünyada ki tüm pisliği barındıran bir çöplük gibi...
~EMRE'NİN AĞZINDAN~
Kollarımın arasında hala hıçkırıp 'ben kirliyim' derken alnını tekrar öptüm, 'hala benimsin, kirli değilsin' demek istermişcesine...
Azraili gelmişti Furkan'ın. O Kelebek'in üzerine hayvan gibi abanmış, tokat atarken gelmiştim. Kelebek'i sadece altında bir külotla bırakmıştı. Benim Kelebek'ime dokunmuştu. Keşfedilmeyen bedenine pis dudaklarını gezdirmişti.
Kelebek bayılırken üzerine direk orada ki çarşafı dolamış, dövdüğüm Furkan'ın bayılmış bedenini korumalara teslim etmiştim. Ardından Kelebek'i eve getirmiş, duş dahi aldırmadan yatağa koymuştum. Üzerine ise tişörtümü giydirmiştim.
Şimdi ise temizlenme vaktiydi. Ben temizleyecektim O'nu. Kirlenmemiş bedenini hayali ile temizleyecektim.
"Seni yıkayayım mı?" Titreyen omuzlarını öptüğümde hıçkırdı fakat bunu umursamadım ve tekrar öptüm.
"Y-yıkasan bile geçmeyecek... Hep kabusum olacak." dediğinde O'nu nasıl ikna edebileceğimi düşündüm. Bu zor olacaktı ama başaracaktık. Biz, biz olduğumuz sürece her şeyin üstesinden gelecektik.
"Her şey geçecek." O'nu kucaklayıp banyoya götürürken hafifçe açılan sağ tarafıyla gözlerimi kaçırdım. O gösterecekti bana sağ tarafını. Ben kendim görürsem olmazdı. O kendini açacaktı bana.

Banyoya geldiğimizde çoktan hazırlatmış olduğum sıcak suyla dolmuş küvete yavaşca bıraktım Kelebek'i. Bedenine yapışan tişörte kısa bir bakış attım ve anında kaçırdım gözlerimi. Dik göğüsleri... Ah şimdi olmaz, Emre!
Üzerimde ne varsa çıkardım ve boxerımla küvetin içine girip Kelebek'in karşısına oturdum. Kapalı gözlerine iki minik öpücük kondurup tişörtünü yavaşça çıkarmaya çalıştım ama kollarımı tuttu.

"Git... Beni yalnız bırak lütfen." diye titrekçe konuştuğunda başımı olumsuzca salladım.
"Seni asla yalnız bırakmayacağım, Kelebek."
Tişörtü başından çıkardım ve çıplak göğüslerine baktım. Isırık izleri! Gözlerimi yumdum sessizce küfür ederken. Orospu çocuğu! O'nu mahvedecektim.
İkimizde sırılsıklam olana kadar O'nu suyla ıslattım. Ardından elime lifi alıp köpürttüm.
"Korkma küçüğüm," diye fısıldadım ve köpürttüğüm lifi omuzlarına sürmeye başladım. Minik bedeni koca avucumun içinde yıkanırken bu durumdan etkilenmemek için bir hayli çaba sarfettim. Azmanın sırası değil, Emre! Kendine gel ve önünde ki şişliğin seni etkilemesine izin verme!
"B-benden tiksiniyorsun değil mi?" Titrek sesiyle yeşillerine baktım. Hüzünlüydü. Kanatları kırılmıştı çünkü.
"Senden tiksinmiyorum... İnsan sevdiğinden tiksinmez." Bu cümlemle gözleri irileşti, geri eski hüznüne döndü. Derin bir iç çekip çenesini tuttum ve bana bakması için kaldırdım.
"Senden hiçbir zaman tiksinmeyeceğim. Çünkü sen temizsin. Sen hala benimsin, Kelebek." Yüzümü adım adım O'na yaklaştırırken gözlerini kapattı ve fısıldadı...
"Bana unuttur..."
Unutturacaktım. Dudaklarımı dudaklarına O'nu ürkütmeyecek bir şekilde bastırdım. Titrekçe bir nefes alıp hıçkırdı. Aralanan dudaklarıyla kaptım alt dudağını. Ağzımda emilen alt dudağı her saniye daha da titredi. Yavaşca geri çekildim.
"Beni istiyorsun değil mi?" Diye fısıldadım.
"Kendimi... kendimi fahişe gibi hissediyorum." dediğinde elimde ki lifi kenara koyup O'nu kucağıma aldım. Su damlaları başımıza akıp bedenimizi ıslatırken yavaşca konuştum.
"Bir çok fahişeyle birlikte oldum ve inan hiçbiri masum değildi. Kirlenen beden odur işte, Kelebek'im. Kirlenen beden bir çok el değilmiş olan vücuttur. Sana kimse dokunmadı. Sana kimse aşkla dokunmadı. Bunu yapan ve yapacak olan tek kişi ben olacağım, oldum. Anladın mı? Sen benimsin. Bana aitsin. Benim Kelebek'imsin. Yaralı, vefalı ve duru olansın. Ve hala benimsin. Berrak..."
Gözleri gözlerimde dolaşırken alnımı alnına dayadım. Ellerinden biri yanağıma konarken yumdum gözlerimi.
"Senin olduğumu kanıtla... bana bunu ispatla. Yalvarırım içimde patlayan acılı volkanları söndür." dediğinde terettütsüz kapandım güzel dudaklarına. Elleri hala yüzümü okşarken dilimi ağzında gezdirip alt ve üst dudağını dişledim, emdim. Geri çekilip mahmurlaşmış gözlerine baktım.
"Dudaklarında kimin tadı var, Kelebek?" diye boğukça sorduğumda dudaklarını yaladı.
"Senin..." diye fısıldadı.
"Peki dudaklarını sadece kim öptü?" diye sordum bu seferde.
"Sen..."
"Dudakların kimin dudakları için karıncalanıyor?"
"Senin..."
"Bedenin kimin için alev alıyor?"
"Senin..."
"Yeşillerin kimin yeşilleriyle parlıyor?"
"Senin..."
Alnına minik bir öpücük koyup güzel yüzünü okşadım.
"Şimdi benim olduğunu anladın mı?" diye sorduğumda başını sallayıp bana sokuldu. Kollarımı etrafına sararken kulağına fısıldadım.
"Sen Emre'nin Yaralı Kelebek'isin..."
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Umarım beğenmişsinizdir canlar. Emre'miz olmasa Kelebek'in vay haline değil mi? :)) Sabırla okuyup beklediğiniz için minnettarım sizlere. Kocaman sevgiler ve öpücükler <3

Yaralı KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin