Sıfır

426 56 21
                                    

Winter Tears

Yılın ilk kar tanesi burnuma değmeden hemen önce Park Chanyeol, soğuk aralık ayında bile sıcacık olan dudaklarını benim her zaman buz gibi olan dudaklarıma örterek beni öptü.

Öyle güzel öptü ki, ruhumun eridiğini hissettim. Kalbimde tomurcuklar, dudağımın üstünde çiçekler açtı. Baskın feromonları benim cılız feromonlarımı bulduğunda içimdeki teslimiyet duygusuna yenildim. İncecik belim onun avuçlarında hapis oldu. İçim içimi yerken bile ona güvendim, ona kalbimi açtım ve beni mühürlemesine izin verdim. Ona ait olmayı kabul ettim. Kalbimi ve geleceğimi Park Chanyeol'a teslim ettim.

Bir keresinde Chanyeol ve beni yumruk yumruğa yaptığımız kavgadan dolayı odasına çağırdığında "Nefret en büyük duygudur," demişti okul müdürü Lee Young He. "Nefret tüm duygularınızı köreltir ve kalbinizi zamanla kurutur, birbirinizden nefret ettiğiniz için kalbinizi yitirmeyin." Sözleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken bu sözlerin ileride hayatımın en büyük gerçekliği olacağından bir haberdim elbette. Nefret, beni ona karşı besleyen şeydi. Kalbim ona olan nefretimden yitecekse, yitsindi. Çünkü Park Chanyeol'a nefret dışında başka bir şey hissedebileceğimi düşünmüyordum. Bunun düşüncesi bile mide asitimi boğazıma getiriyordu.

Ben Byun Baekhyun, kızışma dönemimde acıdan ve arzudan kıvranıp hücrelerimin her zerresinin bir alfa feromonlarına ihtiyaç duyduğunu bilmeme rağmen bu dünyada ki en iğrenç alfa yüzünden tenime değecek alfalardan bile tiksinir olmuştum. Ve Park Chanyeol bir alfa olarak omegalara muhtaç olduğunu bilse de saçma bir hiyerarşiye uyar ve omegalardan nefret ederdi fakat bu hayatta omegalardan bile daha çok nefret ettiği tek şey vardı, her yüzyılda bir kez var olan Vita'lardan. Ve ben şehirdeki ve neredeyse 21. yüzyılın tek vitası olarak Park Chanyeol'un tüm nefretini üzerime almıştım.

Aramızın tam olarak ne zaman bu kadar kötü olduğu meçhuldü. Babamın iş arkadaşının oğluydu ve çocukluğumun tamamı onunla geçmişti. Hatta hatıralarım da o zamanlarda iyi anlaştığımıza dair bölük pörçük anılar bile vardı fakat ne olduysa orta okula geçtiğimizde olmuştu. Benim bir vita, Park Chanyeol'un ise bir alfa olduğunu öğrendiğimiz o gün küstahça Park Chanyeol'un 'egoist tacizlerine' maruz kalmıştım. Ve daha sonrasında bu tacizler karşılıklı olmaya başlamıştı. Bakın bunu ben başlatmamıştım ama karşılık vermemek gibi bir şey de yapmadım. Birbirimizi hırpalamaktan asla geri durmadık. Ben onun saçını çektim, o beni keskin dişleri ile ısırdı. Ben onun soyunma odasında ki kıyafetlerini parçaladım, o benim iç çamaşırımı çalıp okula bayrak gibi astı. Üstelik bunu yaparken ki yüzündeki iğrenç gülümsemesi hala hafızamdaydı.

Sanki daha fazlası mümkünmüş gibi ondan daha çok nefret ettim ve canını acıtmak istedim. Nefretim o kadar büyüdü ki gözüm zamanla ondan başka bir şey göremez oldu. Gözlerim bir tek onu arar ve ister oldu. Evet, Park Chanyeol ile uğraşmak eğlenceliydi ama sonuçları yorucu ve kötü oluyordu. Birbirimizi her kanattığımızda birbirimize her seferinde 1 adım daha yaklaştığımızı fark etmemiştim. Kalbimde bir şeylerin değiştiğini hissetmeye başlamıştım, üstelik bunun tek taraflı olmadığını düşünmek beni daha da heyecanlandırmış, Park Chanyeol'a fena halde kapılmıştım. Onun bir oyuncu olduğunu bile bile kalbime sızmasına izin vermiştim.

Chanyeol bunu nasıl başardı bilmiyorum ama üniversitenin 4. Döneminde beni mühürlemeden 2 hafta önce kendisine kapılmama izin verdi. Ona nasıl kapıldığımı hatırlamıyordum bile. Tek bildiğim onunda bana kapıldığını hissetmemdi, yanılmıştım. Dedim ya, Chanyeol tam bir oyuncuydu. Bana sadece inanmak istediğim şeyleri hissettirirken, kendisi hissettirdiği şeylerin tamamen dışındaydı. Birden bire onun korumacı elleri bellimi sarar oldu ve ben bir alfanın gölgesinde yaşamanın o kadar kötü bir şey olmadığına inanmaya başladım. Sevginin ona olan nefretimi bastıracağını düşünmemiştim hiç. Park Chanyeol'un ilk kar tanesi öpücüğü beni ona aşık etti ve beni bunun karşılıklı olduğuna inandırdı.

Yılın son kar tanesi burnuma son kez değdiğinde Ocak ayının son pazarıydı. O pazar gecesi Park Chanyeol kalbimi paramparça edecek bir şey yaptı. Kalbimi öyle bir kanattı ki öldüğümü hissettim. Ruhum bedenimden çekiyormuş gibi bir histi ve sanki tüm kemiklerim tek tek kırılmış gibi bir acı sol göğsümün en orta yerinde sızlamıştı. Yaşarken binlerce kez öldüğüm kabus dolu bir geceydi. Aşkın bu kadar acıtmaması gerektiğini düşündüm, hatta belki de bu acının sebebinin kalp krizi geçiriyor olmam olduğunu düşünüp kendimi avuttum. Sadece onun için mühürlenen kalbim acı ile kasılırken ne kadar red edersem edeyim bunun ne anlama geldiğini biliyordum. Park Chanyeol o gece göğsümde yeni yeşerlenen ve her gece zayıf parmaklarımla kocaman bir sevgiyle okşadığım mavi çiçeklerimi acıdan akan gözyaşlarımla soldurdu ve ben çiçeklerden nefret ettim.

Ve bir de bunun beni mahvedeceğini bile bile, ondan vazgeçtim.

——————— ❁

Bu aslında bir bölüm bile değil, parmaklarım ucuna öylesine gelen bir kurgu sadece. Yazıp yazmamakta emin de değilim. Bu bölümü sadece ufak bir tanıtım olarak düşünebilirsiniz. Sizi seviyorum.

Winter Tears [pcy+bbh]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin