Yemeğin üzerinden bir hafta kadar bir süre geçmişti ve yemek inanılmaz sıkıcı geçmişti. Herkes konuşmaya çekiniyor, prenses bir fare gibi gözleriyle adeta kaçacak delik arıyordu. Kral ise Michael'ı bir suçluymuş gibi soruları ile boğuyordu. Michael da kendine yöneltilmiş soruları diken üstünde yanıtlıyor, odadaki her şeyden çok dikkatini çeken prense gözlerini çevirmemek için büyük bir mücadele veriyordu.
Neyseki atlatmışlardı ve işte, şimdi prensesin odasında genç kız ile oturuyorlardı. Prenses -yani Jane- hüzünle pencereden gökyüzünü izliyor ve Michael'ın kemanından çıkan yumuşak notaları dinliyordu. Bacaklarını kendine çekmişti. Ürkek bir serçeden farksızdı.
Michael son notaları da çaldıktan sonra çekinerek prensesin karşısındaki lacivert koltuğa oturdu. Tereddütle dudaklarını yaladı ancak genç kızın bu sıkkın hâline daha fazla katlanamayacağının da farkındaydı. "Leydim... Bir sorun mu var?"
Gözlerini ilgisizce ona çevirdi, alaycı bir şekilde gülümsedi. "Bu sorunun varlığını bilsen ne yapabilirsin ki?"
Korkusuzca bakan genç adam sırtını dikleştirdi, kararlılıkla mırıldandı. "Gerekirse her şeyi, majesteleri."
Hayal kırıklığı çöktü gözlerine prensesin. Gözleri usulca doldu, tuzlu gözyaşları yanaklarını ıslattı. Titrek sesiyle fısıldadı. Dudaklarında buruk bir gülümseme oluşmuştu. "Bu sefer son geldi demek."
Kaşlarını çattı Michael. "Nasıl yani?"
Kollarını daha da sıkılaştırdı genç kız. Önüne gelmiş birkaç tutamı bıkkınlıkla kulağının arkasına itti. Gözyaşları hâlen göz pınarlarından intihar ediyor, üzüntüyle burnunu çekiyordu. "Sen tam da babamın aradığı gibi birisin."
Kaşlarını çatarak baktı genç adam ona. Suratına, kızın neden bahsettiğini anlamamış bir ifade hüküm sürüyordu. Prenses ona kısa bir bakış atarak sıkıntıyla iç çekti. "Babamın 'prensesi mutlu etme' adı altında beni evlendirmek için uygun birini aradığını biliyorsun, değil mi?"
Sertçe yutkunan Michael, acı ve şaşkınlıkla başını iki yana salladı. Bunun üzerine prenses devam etti. "Bilsen iyi edersin. Çünkü sen tam da babamın aradığı gibi birisin ve her an evlilik için hazırlıkları başlatabilir."
Derin bir nefes alarak yaşadığı şoku üzerinden atmaya çalıştı. Bir kez daha yutkunarak tereddütle sordu. "Peki... Siz babanızın bulduğu biriyle evlenmek istiyor musunuz?"
Gözyaşları şiddetlendi genç kızın. Öfkeyle, "Elbette hayır!" diye bağırdı.
Michael kafasını yana doğru hafifçe eğdi. Kafası karışmaya başlamıştı. "Peki o hâlde neden sizi kendi bulduğu biri ile evlendirmek istiyor, leydim?"
Acı ve bir parça nefretle gölgelenmiş suratında alay dolu bir gülümseme belirdi prensesin. Gözlerini tekrar pencereye çevirerek fısıldadı. "Anlaşılan sizin oralara dedikodular henüz ulaşmamış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
onları kurtardım | byler
Fanfictiehâlen sessiz olan kalabalıktan ise acı dolu bir şarkı yükseldi; hıçkırıkların süslediği, gözyaşlarının eşlik ettiği, tüyleri diken diken eden çığlıklarla uyumlu bir şarkı. ☆ˎʹ˗ will + mike