TTU-7

396 31 7
                                    

Başlamadan önce ufak bir şey söylemek istiyorum. Hikayeyi finaline göre yazıyorum. Yani başlamadan önce de kurgularken aklımda sadece finali vardı, o yüzden bölümler biraz garip. Garipten kastım olayların saçma ve hızlı gelişmesi vs. Ama her şey final bölümünde oturacak, eminim. Teşekkürler, iyi okumalar. 

"Tanrı aşkına Lisa, savaş çıksa duymayacaksın kalk artık." Birisi söylenip beni dürtmeye devam etti. Kafamı çevirip kim olduğuna baktığımda Seulgi'yi görüp sıkıntıyla kafamı yastığa gömdüm. "Uyanmak istemiyorum işte git başımdan." Yanıma uzanınca gözlerimi açıp kaşlarımı çattım. "Jennie nerede?" Yan dönüp sağ elini yastığın altından geçirdi. "Davalar, davalar," Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. "Ve davalar." Merakla ona doğru döndüm. "Sen neden hiç duruşmaya falan gitmiyorsun?" Doğruldu ve gülümsedi. "Kavga eden şirketler yok da o yüzden. Ayrıca duruşmada falan değil, kahvaltı hazır, seni bekliyoruz."

Aşağıya indiğimde klasik müzik dinlerken yumurta çırpan bir Baekhyun beklemiyordum. "Vivaldi ve yumurta. En sevdiğim ikili."

"Ve ben."

"Ve sen." Gülümseyip yumurtayı tavaya döküp kapağını kapattı ve bana döndü. "Mutfağımdan çık." Kaşlarımı çatıp kollarımı göğsümde birleştirdim. "Mutfağın mı?" Kafasını sallayıp yumurtayı tavaya döktü. "Yemek yaptığım her yer benim mutfağımdır Lili, şimdi defol." Gülümseyip olduğum yerde durunca oflayıp bana baktı. Yemek yapmak onun için gerçekten çok önemliydi ve cidden, eğer yemek yapıyorsa asla yanına gitmemeliydiniz. Çünkü dünyanın en sevimli çocuğu birden bir şeytana dönüşebiliyordu. Sebebini asla öğrenememiştik ama o yemek yapmanın bir sanat olduğundan falan bahsederdi ve evet, yemek yaptığı her yer onun mutfağıydı.

Daldığım için birden karşımda Baekhyun'un göğsünü görünce sıçradım. Hafifçe gülüp çıkardığı tabağa domatesleri koydu. "Çekilmeni söyledim ama bir an benden kısa olduğunu unuttum." Karnına vurup sahte bir şekilde gülümsedim. "Kısa olandan korkman gerektiğini öğretmediler mi sana?"

"Sessiz olandan değil miydi o?"

"Kısa veya sessiz ne fark eder?" Mutfaktan çıkarken Baekhyun'ın kendi kendine mırıldanığını duyabiliyordum. Bahçeye doğru yürüdüm. Geldiğimi fark etmeyecek kadar hararetle bir şeyler konuşuyorlardı. Jennie masaya vurup saçmalamamaları gerektiğini söyledi. Sinirlendiği için yüzü kızarmıştı ama hala savunmaktan vazgeçmiyordu. Chaeyoung ısrarla aksini iddia ederken Jisoo o an için kimin söylediği mantıklıysa ona doğru parmağını şıklatıp kafasını sallıyordu. Sessizce yaklaşıp Jennie'nin boynuna kollarımı doladım. "Günaydın." Sıçrayınca yanağını öpüp yanına oturdum. "Bir an hiç uyanmayacaksın sandık." Kafamı sallayıp Jennie'ye doğru yaslandım. "Anlamadığınız bir şey var. Uyandığında kahvaltı yaparsın, kahvaltı yapmak için uyanılmaz." Chaeyoung alkışlamaya başlayınca Jisoo tokuşturmak için yumruğunu uzattı. Seulgi gözlerini devirip masayı hazırlamak için kalktı. "Neyse, siz neden tartışıyordunuz?"

"Irene konuşmak istiyormuş." Kaşlarımı kaldırıp Chaeyoung'a döndüm. Onaylarcasına kafasını salladı ve telefonunu çıkartıp birkaç yere girdi. Aradığı şeyi bulunca memnuniyetle gülümseyip telefonunu bana uzattı. Haberi görünce ağzım neredeyse yere değmek üzereydi. "Siktir oradan, burnu mu kırılmış?" Kafamı kaldırıp Jisoo'ya bakınca gülümsedi ve yumruğunu öptü. "Fazla güçlüysem demek ki." Jennie kafasını sallayıp burun kemerini sıktı. "Jisoo, burnu zaten estetik. Senin güçlü olmanla alakası yok." Jisoo'nun bakışlarına gülmemek için kendimi çok zor tutuyordum ve Chaeyoung'ın yüzünü kapatması buna hiç yardımcı olmuyordu. Derin bir nefes alıp kahkahamı bastırmaya çalıştım. Kalkıp Chaeyoung'ın suyundan içtim ama yaptığım en büyük hataydı çünkü Chaeyoung kendini tutamayıp güldüğü için içtiğim tüm su, burnumdan gelmişti. Bana bakınca daha çok gülmeye başladı. "Gülme lanet olası! Burnum yanıyor!" Hepimiz delicesine gülerken Baekhyun gülümseyerek yanımıza geldi. "Neye gülüyorsunuz? Hayır, neden haykırıyorsunuz?" Jisoo beni işaret edip gülmeye devam etti. "İçtiği su burnundan geldi." Baekhyun kaşlarını çatıp Jisoo'ya baktı. "Ee, neresi komik bunun?" Hepimiz senkronize bir şekilde gözlerimizi devirdik. "Her neyse, kahvaltının hazır olduğunu söylemek için gelmiştim."

The Truth Untold | Jenlisa.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin