Evet üçüncü bölümle aranızdayım arkadaşlar. Biraz geç geldi farkındayım ama umarım bölüm affettirir.
İyi okumalar...
Yaşamak istiyor insan. Kahkahası göz bebeklerine kadar ulaşmışken etrafında dönüp eteklerinden kelebekler dökmek istiyordu. Göz yaşları mutluluktan aksın ve yaşadığı bir olayı heyecanla anlatsın istiyordu. En sevdiği şeyleri bir başkasına zorlayarak da olsa yaptırmak istiyordu. İnsan gerçekten yaşarken , yaşadığını hissedebilmek istiyordu. Ayakları yere değsin ,saçma sapan şeylere ağlayıp mızıkçılık yapsın ama yaşamaktan asla umudunu kaybetmesin istiyordu. Düşmekten asla korkmasın, arkasında onu koruyan birinin olduğunu bilsin önüne çıkan uçurumdan korkmasın istiyordu. Sonra bir şehire sığınmak istiyordu insan, sarıldığında güven solusun, huzur taşsın istiyordu. Kalabalık limanlardan kaçıp sakin bir limana demir atmak istiyordu. İçinden şarkılar geçiyor bağırarak söylemek istiyordu...ama yapamıyordu insan. İçinde saklanmış küçük korkular dev canavarlara dönüşüp onları boğuyor sonra da karanlığa hapsediyordu acımasızca.
Her insanın yüreğinde saklanmış ve üzerini sürekli örterek insanlardan sakladığı bir korkusu vardı. O korku öyle bir şeydi ki için için seni kemirirken sadece sen ortaya çıkmasın diye çabalarken bulurdun kendini.
Şimdi korkuyordum. İçime sakladığım geçmişin tozlu sayfasına üflemek geliyordu içimden. Üfleyip Ömer'in ismini açığa çıkarıp delice gülmek istiyordum. Sakladığım korku yüreğimi daraltırken açığa vermek istmedim korkumu.
.
.
.
Rıfat sorgular gibi gözlerimin içine bakarken içimde ki geçmişe üflemek istemedim"Ne alakası var Rıfat,neden onu düşüneyim?"
"Sevdan kanarken bağırmadın hiç Eftelya. Sessiz sessiz düş misali sen onu severken o bir yıldız olup gitti gözünün önünden. Senelerdir konuşmadın bu konu hakkında. Yanıma gelip heyecanla onu anlatan, ruhu deli gibi atan o kız bir anda sus pus olup dilini lal etti. Şimdi o geri geliyor senin sevdandan ha-"
"Sevda diye bir şey yok. Yanılsamaymış sadece. Kimseyi sevdiğim de düşümdüğüm de yok tamam mı? Artık bana böyle sorular sorup bunaltmaktan vazgeç Rıfat kalbini kırmak istemiyorum." Diye çıkıştım suçsuz olduğunu bile bile. Ben daha kendime bağıra çağıra söyleyemezken, ben es geçerken sevdamı Ömer'den,öyle ulu orta diyemezdi. Hem yoktu benim kimseyi sevmeye hakkım. Ne şuncacık elimde büyüttüğüm kedilerimi, ne de bir başkasını sevmeye değer vermeye hakkım yoktu.
"Hey tamam tamam kızma hemen sadece muhabbet olsun diye söylemiştim. Otur hadi çay söyleyeyim içelim celallenme hemen." Dedi tedirginlikle gülüp yerinden doğrularak.
"Yok gidiyorum işin bittiyse daha yapmam gereken şeyler var."
"Bir çayımı içseydin."
"Başka zamana artık Rıfat."
"Bir daha hangi kediyi bulup geldiğinde Eftelya! Ne zaman beni görmeye geleceksin? Ah! Doğru Porsuk'un aşısı gelmek üzereydi bir daha ki ay bir daha görüşürüz herhalde." Dedi alayla gülüp. " Senin kedilerin olmasa beni göreceğin yok Eftelya. Kendini evine hapsedip günyüzü dahi göreceğin yok. Yazık et kendine. Devam et Eftelya. Sana diyecek bir şeyim kalmadı. Tükettik hepsini."
Sözlerinin doğruluğu karşısında bir savunma bulamadım."Gri Tüylü'yü bir saatliğine sana emanet edebilir miyim Rıfat alışveriş yapmam gerek." Dedim bana sıraladığı sitemleri es geçerek.
"Peki Eftelya yine yazık et kendine. Kedin de burada kalabilir." Sonra iç çekerek kafasını kaşıdı ve bana baktı. "Yardıma ihtiyacın var mı?"
"Yok teşekkür ederim Rıfat. Hakkını nasıl öderim inan bilmiyorum. Kedime baksan yeter."
"Biz arkadaşız Eftelya. Ne zaman yardıma ihtiyacın olursa söylemen yeter. Koşar gelirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİNÇEK
Romance"Zelzele gibisin Ömer. Beni evsiz ve kimsesiz bırakmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Yıkımı getiriyorsun ruhuma..." gözümden akan yaşı hırsla sildim. "Ve ardına bakmadan gidiyorsun." . . . Yıl 1994 İzmir'in küçük bir sahil kasabasında yaşayan Eftely...