Yedinci Bölüm

144 16 3
                                    

İyi okumalar;

Beklentilerim kalmamıştı artık geleceğe dair. Büyüdükçe küçülüyor benliğimi tamamıyla kaybediyordum. Farkındaydım. Her şey çok hızlı ilerliyordu ve hayat neyim varsa kaybetmem için elinden geleni yapıyordu. Eteklerini heyecandan tutan Eftelya artık korkuyla sıkıyordu eteklerini.İçimde kalan küçük iyilik duygusunu kaybettim ve ellerimle kazdığım küçük mezarlara bıraktım.Kulaklarımı her şeye kapttım duymamak için ancak içimin de dışarıdan farkı yoktu. Bir çok ses birbirine karışmış uğultulardan başka bir şey bırakmıyordu bana. Kasımpatılar boyunlarını bükmüştü adaletsizliğe. Benimde onlardan farkım yoktu aslında. Onlar yüzlerini toprağa saklarken ben Ömer'in güven salgılayan bağrına yaslamıştım başımı.

Söylenenleri duysamda tıkadım duymamak için. Herkes kötü şey söyledi. Bir tanesi bile gerçeği söylemedi ve ağızlarında ki akreplerle güzel ne kadar şey varsa hepsini birer yok ettiler.

Azime abla hızla önümüze geçti ve kapıyı geçmemiz için açtı.Ömer yavaş yavaş tahta merdivenleri çıktı ve bir odaya girdi.Sonra beni bıraktı sekinin üzerine. Kafamı eğdim yere doğru ve ellerimi kavuşturdum birbirine. Ömer bir ileri bir geri hızlı hızlı yürüyordu. Burnundan soluyor ne yapacağını bilemez gibi dolanıyordu etrafta.

"Nasıl lan nasıl yaparlar bunu sana. Hiç mi insafları yok. Hiç mi tanımıyorlar seni." Onun öfkesini dindirebilecek tek kelimem yoktu. Kalbim tanrının ellerinde can çekişirken benim kendime dahi dermanım yoktu. Azime abla geldi odaya ve önüme oturdu hızla.Eline aldığı bezi suya soktu ve yüzümü sildi özür dileye dileye.

"Affet yavrum beni hep benim yüzümden oldu. Ben hiç böyle olacağını düşünmezdim böyle olacağını." boş bakışlarımı diktim yaşlı gözlerine. Yanağımda ki ellerini avuçlarıma aldım ve öptüm yavaşça. Sonra ayağa kalktım ve bana bakışlarını umursamadan çıktım kapıya. Ömer'in öfkeli bakışları bana döndü nereye gidiyorsun der gibi. O sırada bakışlarım yatan İlyas abiye çarptı. Gözleri acıyla dolmuş bana bakıyordu.Gözümden damlayan bir damla yaşa umursamadan hızla aşağıya indim. Kolumu tutup durdurdu Ömer.

"Geç içeri Eftelya sinirliyim kalbini kırmak istemiyorum." Kalbimi avuçlarına alsan ellerin yaralarla kaplanır o kadar kırığım diyemedim. Onun yerini kolumu tutan ellerini savurdum ve Azime ablanın seslenişlerini umursamadan kapıdan çıktım. Soğuk hava yüzümü kesti. Derin bi nefes çektim ciğerlerime ve hala kapının önünde evi gözetleyen insanları umursamadım. Adımlarımı hızlandırdım ve kaldığım eve girdim.  

Bakışlarım taşlarla dolan harabeye kaydı ancak fazla oyalanmadı. Yorganların olduğu sandığa doğru ilerledim ve hırsla yere doğru fırlattım ve araladım sandığı. İçindekileri karıştırdım kimisini yere attım. Sonunda bulduğum şeyi avcuma sıkıca bastırdım ve geldiğim gibi çıktım evden.

"Sen daha terk etmedin mi köyümüzü kepaze." Dedi kadınlardan biri. Umursamadım ve hızlı adımlarla ayaklarımın beni çok iyi bildiği yere götürmesine izin verdim. Hakaretler kulaklarımda çınladıkça yürüyüşlerim koşuşa döndü. Ciğerlerim yanıyordu ve ağlayan gözlerime çarpan rüzgarla buz kesmiştim.Sahil göründüğünde yavaşladım ve avuçlarımda tuttuğum şeyi daha sıktım ve her zaman denizi seyrettiğim yere yürüdüm yavaş yavaş. Göğsüm bir inip bir kalkıyordu. İskeleye adımladım ve en ucunda durdum. Sonra avucumda tuttuğum şeyi gözlerimin önüne getirdim ve hırsla sıktım. Bembeyaz fuları daha da sıktım ve kendimi sıkmayı bırakarak iki dizimin üzerine çöküp bağırdım gökyüzüne doğru.

"Neden!!Neden ben Tanrım neden sadece ben!" göz yaşlarım temizliğe karıştı ve fuları lekeledi.

...

PERİNÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin