İyi okumalar :)
Zaman ne kadar da çabuk geçiyordu öyle değil mi? İnsan yaşadıklarının farkına varamadan düşüyor ve sonra toparlanıp geri yoluna devam ediyordu. Kimi zaman bir akrep gibi zehrini sevmediğine akıtıyor,kimi zaman sırtındaki iğnesini kendine batırıyordu sevdiği zarar görmesin diye. Düşe kalka zamanı öldürüyor ama asla farkına varmıyordu ölümün. Şimdi başım hareket halinde ki arabanın puslu camına yaslıyken öyle uzaklara dalmış kendimi kum saatinin zehrine bulamıştım. Ömer ellerine almıştı saati ve çevirip gitmişti ardına bakmadan. Her zaman da yaptığı gibi...Ben güvercinin kanadına bağlıyordum gerçekleşmeyecek umutlarımı sonra da kafasını okşuyordum zarar görmemesi için o ise kalkıp Ömer'in ellerine konuyordu. Ömer'in ellerinde öleceğini bile bile. Darlanan nefesime çare yoktu artık. Gelmişti ve artık geri gitmeye de niyeti yoktu üstelik. Şimdi ben ne yapacaktım? Nasıl sığacaktım koca İzmir'e ?
"Biraz daha iyi misin kızım?" Azime ablanın koluma dokunarak konuşmasıyla irkildim. Düşüncelerim dört bir yana dağıldı ve güvercinim Ömer'in ellerinde can verdi.
"İyiyim Azime abla sağ olun size de zahmet verdim. Uğraştırdım."
"Olur mu öyle şey kızım sen de benim için sabahın köründe nerelere kadar geldin." Bir şey söylemedim. Ne diyebilirdim ki. Sorun olmadığını söylesem dahi Azime abla bir sorun olarak görecekti zaten.
"Evet ana söyle bakayım neden buralara kadar geldin ve getirttin Eftelya'yı da. Geçiştirip durma artık beni."
"Ömer ne ara bu kadar meraklı oldun oğlum sen?" Dedi uyarırcasına.
"Senin bir şeyler çevirdiğini hissettiğimden beri ana. Söyle artık çünkü her halinden belli oluyor." Dedi kaşları çatık bir şekilde. Bakışlarını önünden ayırmıyor ama annesine de laf yetiştirmekten çekinmiyordu Ömer.
"Kızı utandırmayayım diye demiyeyim demiyeyim diyorum ama illa zorla söyleteceksin oğlum. İç çamaşırı almaya çıktık. Oldu mu?" Dedi Azime abla topu bana atarak. Kulaklarıma kadar kızardığımı hissettim. Şokla açılan gözlerimle Azime ablaya döndüm ama o istifini bozmadan Ömer'e bakıyordu.
"İkiniz birlikte öyle mi?" Dedi Ömer. Sanki yemedim ama öyle olsun der gibiydi.
"Evet Ömer." Dedi. Bu sanki sıkıyorsa bir daha laf söyle der gibi bir cümleydi.
Bir şey demedi Ömer de zaten. Kafa salladı öyle olsun der gibi.
Zaman aktı. Yollar yanımızdan hızla geçti ve evimin önünde araba durdu bile. Her şey için teşekkür edip arabadan indim. Benim içeri girmemle araba da hızla ilerlemişti sokağın başına doğru.
Midemin bulantısı azalsa da hala geçmemişti. Öğürmek için aralanan ağzımı tuttum ve çantamın içerisinden bulduğum anahtarla kapıyı güç bela açtım. Öğürtünün tekrar beni bulmasıyla ayakkabıları aceleyle fırlatıp lavaboya koştum. Midem de duran azıcık yemekte böylelikle vücudumu terk etmişti. Musluğu açtım lavabo temizlenene kadar, sonra avucuma su doldurup bir kaç defa çarptım yüzüme. Yüzüme suyu çarptıkça Ömer'in avucuma suyu dolduruşu geldi gözlerimin önüne. Nefes nefese kalarak karşımda duran aynaya baktım. Soğuktan kırmızı kesilmiş burnum , şişen dudaklarım ve solgun yüzümle hayalete benziyordum. Kabanımın ıslanmış kollarını umursamadan üzerimden çıkardım ve her zaman astığım yere bıraktım karnımı tutarak. Anlaşılan o gün yağmurun altında durmamla şifayı bir güzel kapmıştım. Kıyafetlerimi koyduğum minik dolabımdan altığım pijama altı ve siyah kısakolluyu çıkardım. Sanki evin içi şu an cehennem sıcağındaydı o derece yanıyordu vücudum. Üzerime giydikten sonra oturma odasına girip duvarda duran saate baktım. Saat daha yeni on iki olmuştu ama saat gece on olmuşçasına uykum vardı. Gri Tüylü'nün de anlaşılan uykusu vardı çünkü benim geldiğimi duymasına rağmen uykusuna kaldığı yerden devam etmişti. Biraz kestirmek adına yere uzandım. Bütün kemiklerim adeta üzerimden kamyon geçmişçesine sızlıyordu. Biraz da olsa dinlenebilmek adına gözlerimi kapattım.Ömer'in gözlerimin önüne gelmesiyle hızla geri açtım. Kendi kendime kızarak kapattım ve düşünmemeye çalıştım. Küçükken kötü şeyleri düşünmemek için güzel şeyleri gözümün önüne getirirdim ve şimdi fark ediyordum ki Ömer benim için kötü bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİNÇEK
Romance"Zelzele gibisin Ömer. Beni evsiz ve kimsesiz bırakmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Yıkımı getiriyorsun ruhuma..." gözümden akan yaşı hırsla sildim. "Ve ardına bakmadan gidiyorsun." . . . Yıl 1994 İzmir'in küçük bir sahil kasabasında yaşayan Eftely...