Çocuklarımı yıllar sonra görüyor gibiydim. Her şeyleri değişmişti. Sanki Jane birden boy atmış, Jake daha da yakışıklı olmuştu. Yüzlerinin kıvrımlarında birbirimizden ayrı geçirdiğimiz günleri görüyordum, sanki büyüyen tenlerinde bu ayrılık bana çok uzun bir süre gibi hissettiriyordu.
Jane'in bana nasıl tepkili olduğunu bilmediğimden o bana sarılana kadar oldukça çekingen davrandım. Ev hakkında, yeni odası hakkında olan heyecanını dışarı vurmaktan çekinmiyordu. Dişlerini birbirine kenetlemiş sırıtırken göz ucuyla ağabeyine bakıyor ve onun heyecanını da görmek istiyordu. Jake ise sadece umursamaz bir gülüş takınmış, bana uzun uzun sarıldıktan sonra koltuklardan birine çökmüştü.
Onlara bir sürü şey sormak, onlardan her şeyi dinlemek istiyordum. Jane ise benden daha da sabırsızdı. "Odam nerede? Hemen görmek istiyorum. Yani siz taşınmadan önce burada mı yaşıyordunuz?"
Jake onu merdivenlere doğru hafifçe ittirdi. "Gidip odanı kendin bul."
Jane dil çıkarıp üst kata koşunca onun boynunu kolumun altına sıkıştırıp benimle beraber mutfağa sürükledim. Birkaç defa sarıldım ve kokusunu içime çekip dolan gözlerimi görmemesi için tavana diktim. Ona duyduğum özlemin ne kadar acı olduğunu kavuşunca daha sert hissetmiştim.
Yine de hepimiz Zayn'in bunu zorla yaptığını görmezden geliyor, sanki herkesin kendi isteğiyle çıktığı bir tatil gibi kısa bir ara olarak bahsediyorduk. Kimsenin daha fazla kavgaya tahammülü kalmamıştı.
O sandalyelerden birine otururken yeni yaptığım kahveleri iki kupaya doldurup bende karşısına geçtim. Elimi çenemin altına yerleştirip onu izlediğimde sırıttı. Saçları uzamıştı. Onlara verdiği modelden bilerek kesmediğini, yeni bir tarz denediğini anladım. Aynı babasının ara sıra yaptığı gibi enselerine kadar uzatmıştı ve dalgalı saçları onu kusursuz gösteriyordu. Elmacık kemiğinin üzerinde küçük, kırmızı bir çizik vardı. Büyük ihtimal yine kardeşiyle itişirken yapmıştı. Vücudu o kadar kolay kızarıyor ya da morarıyordu ki zamanla gözüm bunlara alışmıştı.
"Nasılsın?"
"İyiyim," diye mırıldandı. "Sen nasılsın asıl?"
"İyiyim."
Gözlerini devirdi. Gerçekten iyiydim. Hatta o karşımda otururken neden iyi olmadığımı düşündüğünü de anlamıyordum. Aksi mümkün değildi.
"Kaç haftadır bu evle mi uğraştın? Geri dönmekten nasıl bu kadar kolay vazgeçersin?"
"Hala geri dönmek istiyor musun?"
Omuz silkti. "Bizim evimiz orasıydı Alexa."
"Hiçbir zaman evimiz orası olmadı, biliyorsun." Dolan gözlerimi tavana dikip sonra gülerek başımı eğdim. "Kabul edelim, Jake. Hata yaptım. Buradan hiç ayrılmamamız gerekirdi. Babana karşı seni ben nefretle doldurdum. Jane'in tüm çocukluğunu mahvettim. Şimdi hatamı telafi edeceğim."
"Hatan Zayn'den ayrılmak mıydı, yoksa var olan hayatını öylece terk etmek miydi? Eğer ilkiyse, geri dönmen ters tepmeyebilir. Ama ikincisiyse, yine aynı hataya düşüyorsun demektir."
"Jake hepsi sizin için," diye fısıldadım. "Gitmek mi istiyorsun? Gerçekten? Babanı özlemeyecek misin?"
"Sadece gururuma yediremiyorum. Nasıl olur da onca şeyden sonra... Yine kazanan o olabilir?"
Kıkırdadım. Sonra bu gülüş biraz büyüdü ve yüzümü kapatıp attığım sessiz kahkahalara dönüştü. Gerçekten de güzel bir soruydu. Tüm sözlerini, yeminlerini, gururunu yutan yine ben olmuştum. Ancak on sene önce gururumun bana gösterdiği yoldan gittiğimde elime geçen hiçliği düşündükçe bununla ilgili bir sorunum da yoktu.
![](https://img.wattpad.com/cover/202999894-288-k983089.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
weapons and traumas 2 || zm
FanfictionWEAPONS AND TRAUMAS 2. KİTABIDIR! "Lives in dreams and self-told lies, She saw world through jaded eyes. What can she do? It's her life."