Bu bölümde biraz küfür var.
siz seversiniz HDKSÖFDÇGÖDĞD
neyse hepinizi muck
Var gücümle okula koşuyordum. Ayaklarım her yere baskı yaptığında acı ile inliyordum, acımıştı. Saçlarımın diplerinden birer birer ter akıyordu. Yarı çözülen kravatım ve taranmamış -dağılmış- saçlarım ile tam bir serseriyi andırıyordum.
Jungkook'u korumalıydım, ona sahip çıkmalıydım. Aksi takdirde onu kaybetmek çok kolay olurdu. O kötü değildi, olamazdı.
Okulun kapısından içeri girmem ile Jungkook'un amcasını görmem bir olmuştu. Tek başına okuldan dışarı çıkıyordu. Bana sert bir bakış attıktan sonra güldü. Siyah takım elbisesi, sarı saati ve korumaları onun mafya olduğunu zaten düşündürüyordu. Var gücümle cesaretlenerek onu durdurdum.
"Bana bak lan moruk!"
"Bak sen şu küçüğe! Moruk ha?"
"Bak kendini nasıl tanıyorsun! Sen Jungkook'un amcası olmalısın, bahsetmişti."
"Öyleysem ne olacak?"
Güldü. Ben de güldüm.
Sikecektim menapoza girmiş hücrelerini.
"Böyle yakışıklı, zeki, ahlaklı birinin; senin gibi terbiyesiz, ukala, şeytanlaşmış bir amcası olması beni şaşırtıyor doğrusu."
Üzerime yürüdü, geri çekilmedim. Tıpkı Jungkook'un o gün benim üzerime yürümesi gibiydi.
"Bana bak velet! Senin canını yakmamı istemiyorsan benimle uğraşma anladın mı?"
"Uğraşırsam ne olacak? Lan ben senin yüzünden onunla kavga ettim! Sen insanların hayatlarını boka çevirmekten başka ne yapıyorsun ha!"
Evet, sanırım yürek yemiştim. Yoksa böyle bir şeye kalkışamazdım.
Yeniden güldü, korkunçtu.
"İlk olarak benimle uğraşırsan sonun Jungkook'un ki gibi olur. Son olarak da bana bulaşanların hayatlarını boka çeviririm, benimle uğraşmayanlarla işim olmaz."
Jungkook'un ki gibi mi?
Lütfen ona bir şey yapmamış ol.
Lütfen.
"Ona birşey mi ya-yaptın?"
"Ne oldu ağlayacak mısın? Peçete vereyim mi?"
"Jungkook'a ne yaptın?!"
Gülüyordu ve ben daha çok korkuyordum. Bu adam neydi böyle? Psikopat mı?
"Git bak ne yapmışım."
Herkes etrafımızda toplanmıştı, Jungkook için her şeyi yapabilirdim. Onu seviyordum.
"Nesin sen oruspu çocuğu! Mafya mı?!"
Bağırıyordum. Zaten ince olan sesim daha da kısılıyordu. İşin garip tarafı ise o hâlâ yanıma gelmedi.
Kesin bir şeyler yapmıştı o piç kurusu!
Sanırım dejavu yaşıyordum. Aynısı Jungkook ile de olmuştu. Üzülmüştüm.
"Daha da kötüsü desem, seni başımdan atabilir miyim acaba? Merak ediyorum?"
"Siktir git!"
Dedikten sonra susmuştum. Daha fazla laf etmeden koşarak içeriye girdim.
Koridordan geçenlere, öğretmenlere, hizmetlilere herkese soruyordum.
Bizim sınıfın katına çıktığımda lavabonun etrafında bir sürü kişi toplanmıştı. Kızlar da vardı. Durumu anladım ve hızlıca erkekler tuvaletine girdim. Bağırarak "Jungkook!" Dedim. Ses çıkmadı.
Sonra çocuk beşinci kabini gösterince telaşla oraya girdim. Jungkook kanlar içinde yerde yatıyordu.
Bıçaklanma ihtimali ile her tarafına baktım. Herhangi bir yara yoktu. Sonradan dövüldüğünü fark ettim.
Beynimden aşağı kaynar sular dökülmüştü, dilim damağım kurumuş konuşamıyordum. Sanki bıçağı tam sol göğsümden ben yemiş gibiydim. Şok olmuştum. Ayrıca da gözlerim dolmuştu. Belki de hayatımın en zor anıydı, bilemezdim. Fakat şu bir gerçekti ki,
Ben onsuz yaşayamazdım.