MAHFUZ

46 3 1
                                    

Sen bileklerimin koparcasına tuttuğum mahfuz. Kirpik uçlarına naat ettiğim,
bir dolunayın aydınlattığı odanın dört köşesi sarsa uvuzlarıma sığmayan simani.
Tahta pencerenin kırılan uçlarına takılan perdeyi titretir, soluduğun her nefes.
Köprücük kemiğine karanfil taktığım,
o çukuru yurt edinsem kendime, bastığım toprak sizin olsun gezegenine kadar.
Kaç özlem sığdırdım avuç içlerime,
bir kez olsun dokunmak vardı ellerine. Yürüdüğün sokakta adımlarının sesi kalp ritmime eş değer, dokunduğun duvarların çatlaklarında yaseminler yeşerir.
Her nesnenin bir bitimi var,
ben kendimi tebessüm edince dudağının kenarındaki oluşan çukurda bitirdim,
böyle bir sonu iliklerime kadar arzulardım. Dokunmak bir varlığın başka bir varlığı hareket ettirmesi miydi ?
Zira ben yanağına sarılan saçlarını düzeltince tenine temas eden parmaklarımı,
göğüs kafesimde barındırdım.
Güneşi iki köprücük kemiğinin ortasında boynunun altında oluşan çukura sığdırmışsın, ne hacet bana artık gündüz gece.
Penceresi kırık evimin koltuğunda oturalım, daya sırtını göğsüme, nasıl bir varlık olduğunun masalını dinlemek istiyor
ay, yıldız, karanlık ve sokak..

VELHASIL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin