~Part 8~

2.5K 144 11
                                    

Bölümleri hızlı atıyorum çünkü neden yapmayayım

Lisa

Jennie ile tartışmamızın üzerinden 2 hafta geçmişti. Bir daha yüzüne bakamayacağım için başkasının koruması olmak istediğimi bildirmiştim. Şu an koruması olduğum kişi ise beni çıldırtma konusunda çığır açmıştı. Roseanne Park Chaeyoung. Ortaokul arkadaşımın koruması olmak kadar garip bir şey yoktu, üstüne Chaeyoung ne zaman bir yere gitse beni herkese tanıtıyordu. İşimi yapmama engel olduğu için kızdığımda ise "Sanki başka korumam yokmuş gibi davranma. Biraz hayatı yaşa Laliz." diyordu. Chaeyoung ve Roseanne biraz uzun olduğu için ona Rose veya Chae diyordum. O da bana Laliz, Lisa veya Limario diyordu. Limario, bizden 2 yaş büyük Jisoo'dan çıkmış olmasına rağmen Rose resmen ismi sahiplenmişti. Hatta Jisoo ne zaman ben buldum dese Rose ölümcül bakışlar atıyor, ismin patentini aldığını söyleyip duruyordu. Ortaokul anılarımızı hatırladığımda gözlerim dolmuştu. Jisoo'yu uzun zamandır görmüyordum, Rose ise bu akşam eve davet edeceğini ve muhteşem üçlünün döneceğini söyleyip duruyordu. Kapı çaldığında kapıya koştu ve birden "Jisoo!" diye bağırmaya başladı. Gözlerimi devirip kapıya yöneldim. Jisoo ile bir süre bakıştık ve sessizliği bozan Jisoo oldu.

- Seni küçük serseri.

Sırıtıp ona sarıldım. Jisoo'yu çok özlemiştim, resmen eğlence kaynağım gibiydi. Kafamızı çevirip Rose'ye baktığımızda ağladığını gördük. Klasik Rose. Duygusallığı başka bir boyutta yaşıyordu ve Jisoo ile aralarında garip bir bakışma olmuştu. Sonra ifadelerini alırım diye düşündükten sonra içeriye geçtim. Arkamdan Jisoo ve Rose geldi, Jisoo direkt yanıma oturdu ve omuzlarımı tutup beni kendine çevirdi.

- Çabuk anlat.

Yüzüne bomboş gözlerle baktım. Neyi anlatacaktım?

- Ne?

- Jennie'yi diyorum.

- Sen onu nereden biliyorsun?

- Rose anlattı.

Omuzlarını silkip geriye yaslandı. Rose'nin ağzında cidden bakla ıslanmıyordu, her şeyi hemen Jisoo'ya yetiştirmişti. Ona sinirli bir bakış attıktan sonra Jisoo'ya döndüm ve her şeyi anlattım. Nefes almadan beni dinleyen Jisoo, her şey bittiğinde sadece oh diyebilmişti. Rose ise ağzının suyu aka aka Jisoo'yu izliyordu. Kalkıp yanına oturdum ve bacağına vurdum.

- Roseanne Park Chaeyoung. Bize ağzının sularını akıtan şeyi anlatmak ister misin?

- Ha, ne?

Kıkırdayıp ona sarıldım. Bu kızı gerçekten seviyordum. Jisoo'ya baktığımda klasik bir şekilde mutfağı kesiyordu.

- Eğer sorumu cevaplarsanız size yemek yaparım. Buna tavuk kanatları da dahil.

Son cümlemi Jisoo'ya bakarak kurmuştum. Buna hayır diyemezdi ki zaten yanılmamıştım. Gözlerini büyüterek bana baktı ve bakışları Rose'ye kaydı. Suratı resmen üzgünüm diye bağırıyordu. Tekrardan bana dönerek beklemediğim cevabı verdi.

- Biz Rose ile işi pişirdik.

Bunu ben tam yutkunurken söylediği için tükürüğüm boğazıma kaçmıştı. Rose sırtıma vurmaya başladı. Öksürüklerim kesilince gözlerimi kocaman açarak ikisine baktım.

- Ne demek işi pişirdik? Ne zaman oldu bu?

Jisoo omuzlarını silkip Rose'ye baktı. Rose utangaç bir ifade ile cevapladı.

- 2 yıl önce.

Şok olmuş bir ifade ile bakıyordum. Şerefsiz Rose 2 yıl önce beni bu yüzden ağlayarak aramıştı demek ki. Soru sormama gerek kalmadan Jisoo anlatmaya başladı.

- Bir anda oldu. Küçükken bunu arkadaşlık olarak adlandırıyorduk ancak araya giren 3 yıldan sonra buluştuğumuz ilk gün onu sevdiğimi anladım. Karşılık alamam diye korktum ama Rose benden önce davrandı. Sen gelince birlikteyiz diye sürpriz yapacaktık, ama Londra'ya gittiğin için bu akşama kaldı.

Londra denilince başıma ağrılar girmişti. Aklıma Jennie geliyordu ve bana acıdan başka bir şey vermiyordu. Üstelik kolyemi kaybetmiştim, büyük ihtimalle Jennie'deydi. 1 hafta sonra onu görmek zorunda kalacaktım. Değerli babası ve kendisi Kore'deki toplantıya gelecekti ve Rose'nin babası da o toplantıya katılıyor diye Rose ve beni de oraya sürüklüyorlardı. Derin bir nefes alıp hayal dünyama ara verdim.

- Ee, kim tavuk yemek ister?

Bodyguard | JenniexLisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin