~Part 14~

1.6K 116 25
                                    

Benim böyle bir kitabım da varmış

Kaosu azaltmaya karar verdim çünkü neden olmasın sürekli kaos olunca da şikayet geliyor

Jennie

- Nasıl yani, Lisa ülkesine mi ihanet etti?

Rose oflayarak yanıma oturdu ve karşımızda dikilen iki bedene baktı. Taeyong ve Solar ismindeki bu iki polis bize bir şeyler zırvalıyorlardı ve benim pek dinleme yanlısı olduğum söylenemezdi. Açıkçası hâlâ daha Lisa'ya kırgındım ve nerede olduğunu kimse bilmiyordu. En azından bu iki garip canlı biliyordu, bu renkli saçlarla bunları ajan olarak çalıştırmaları insanı düşündürüyordu. Rose'nin koluyla beni dürtmesi gerçekliğe dönmemi ve konuya odaklanmamı sağladı. Lisa hakkında bir şeyler duymak bana acı veriyordu ve tatlı görünümlü bir yalandan başka bir şeyi anımsatmıyordu. Hâlâ daha iyileşmekte olan yaralarımın acısı da yanında süsüydü. Lisa'yı ortaya çıktığında kesinlikle öldürecektim.

- Bayan Kim, iki saattir size bir şey anlatmaya çalışıyoruz ve siz inatla anlamamakta ısrar ediyorsunuz.

- Sonar mıydı Solar mıydı bilmiyorum, ama bu şeyleri basitçe anlatabilirsiniz. Sizin terimlerinizi anlamıyorum ve yasta olmam gerekirken sizi dinliyorum.

- Solar. İsmim Solar ve yeterince basit şekilde size olayı anlattım. Lisa sadece bir planın içerisinde, bu yüzden herkes onu bir hain olarak görüyor ve arıyormuş gibi davranıyor. Asıl amacı Jiyong ve adamlarını yakalamak.

- Onu nasıl yapacaklar ki? Ayrıca Lisa hangi cehennemde bilmiyorum, geldiğinde yanında mezar taşı da olsa iyi olur.

- Jiyong'u nasıl yakalayacağımızı biliyor Jennie, bu yüzden şu anda bunu yapmakla meşgul.

- Anlamadım? Neler olduğunu düzgünce anlat artık.

- Jiyong ve Lisa yüzleştiler bile diyorum, ayrıca Jiyong'un da hoşuna gidecek bir sürprizi var.

- Ne sürprizi?

Lisa

- Sürpriz! Beni özlemiş gibi durmuyorsun Jiyong, öldüremediğin için olmalı herhalde.

- S-sen nasıl yaşıyorsun? Öldün sen Taeyang, seni kendi ellerimle öldürdüm.

- Demek ki öldürememişsin.

Jiyong şaşkınlıkla Taeyang'a bakarken, planımın nasıl işlediğini zevkle izlemeye başladım. Jiyong'un arkadaşlarına da kazık atması işime gelmişti. Kim en yakın arkadaşını öldürürdü ki? Fırsattan yararlanarak bıçağa uzandım ve almak için yaptığım hamleyi engellemeye vakit bile bulamadı. Bıçağı karşıdaki duvara fırlattığımda, yüzündeki şaşkınlık ve öfkenin karşımı olan ifadeyi saatlerce izleyebilirdim. Taeyang tüm duvarlarda yankılanan bir şekilde alkışlarken, Jiyong bir ona bir bana bakıyordu. Sanırım buradaki görevimin sonuna gelmiştim, ya da ben öyle zannetmiştim. Jiyong'un hamlesini göremeden kendimi yerde bulmuş, yüzüme yediğim yumruk ile afallamış bir şekilde elimi dudağıma götürmüştüm.

- Sen bittin Jiyong, bu kartı hiç oynamamalıydın.

Taeyang bana yardım etmekten çok, kafes dövüşüne para yatırmış biri gibi izlemeye devam ediyordu. Bu adamı ne diye buraya getirmiştik, hep böyle dikilecek miydi? Sinirle olduğum yerden kalktım ve Taeyang'ın konuşması ile dikkati dağılmış Jiyong'a bir yumruk hediye ettim. Karın boşluğuna gelen yumruk ile iki büklüm oldu ve masalardan birine tutunarak ayakta kalmayı başardı. Vurduğumda elime çarpan herhangi bir sert şey olmadığından, üzerinde bomba olmadığına artık emin olmuştum. Riskli bir hamleydi ama yapılması gerekiyordu. Gözlerindeki öfke ile bana bakarak saldırdığında, sanki bu anı bekliyormuş gibi onu yerle buluşturmuş ve beni tekmeleyerek geri düşürmesine sebep olmuştum. İşte işler şimdi kızışıyordu.

- Yanlış kartı oynayan tek kişi var, o da Lalisa Manoban. Bunu sen de biliyorsun Taeyang.

Jiyong'un çenesi falan düşmüştü herhalde, hiçbir şey olmamış gibi Taeyang ile konuşuyordu. Ama asıl sürprizimi gördüğünde ne yapacağını çok merak ediyordum. Jiyong tekrardan bana saldırdığında ikimiz de yerle buluştuk ve Jiyong bana yumruk atmak üzereyken duyduğu bir ses ile durdu.

- Jiyong, lütfen dur artık.

Jiyong yavaşça arkasına baktı ve sesin sahibi ile bakışlarını buluşturdu. Kendi silahı ile onu vurmuştum. Chaerin, Jiyong'un eski eşi ve ilk aşkı, ona büyük bir ciddiyetle bakıyordu. Fırsatı değerlendirerek Jiyong'u üstümden attım, Taeyang bana başıyla işaret verince yavaşça onun yanına doğru gittim. Sanki koskoca mecliste sadece Chaerin ve Jiyong varmış gibiydi. Kendimi fazlalık gibi hissediyordum. Bir süre süren sessizlik sonrasında Jiyong dizlerinin üstünde düştü ve ağlamaya başladı. Taeyang şaşırmış gibi dursa bile, Jiyong'un ne hissettiğini çok iyi anlayabiliyordum ve ondan pek farkım yoktu. Onunla aynıydık, ikimiz de sevdiğimiz kişilerin kalbini kırmıştık. Taeyang'ın omzuna yavaşça vurdum ve dışarı çıkmamız için işaret verdim. Dışarı çıktığımızda Taeyang bana anlamsız bir bakış attı.

- Sen aklını mı kaçırdın? Onu orada neden bıraktığını anlamıyorum.

- Onlara biraz zaman ver, Jiyong'u en iyi ben anlıyorum ve onunla tek farkımız olduğumuz taraflar.

- Sizin gibi aşık tipleri hiçbir zaman anlayamıyorum.

Taeyang'a dönüp zayıf bir şekilde gülümsedim. Gülümsemem içeriden gelen silah sesi ile söndü ve hızlıca içeriye koşmama neden oldu. İçeriye girdiğimde yerde kanlar içinde yatan Jiyong ve elindeki silahı gördüm. Chaerin ise donmuş bir şekilde ona bakıyordu. Taeyang hızlıca onun yanına giderek odadan çıkardı. Yavaşça Jiyong'un bedenine doğru adımladım, yanına oturarak acı bir gülümseme ona baktım.

- Chaerin yapamadı, değil mi Jiyong? O hâlâ daha senin iyi biri olduğuna ve eskisi gibi hata yapmayacağına inanıyordu. O aşkını buna inanarak canlı tutuyordu, sen ise onun yapması gerekeni yaparak ona cevabını verdin. Seninle aynı olduğumuzu düşünüyordum. Belki de benim de bunu yapmam gerekiyordur, Jennie'ye senin Chaerin'e layık olmadığın gibi layık değilimdir.

Elindeki silahı yavaşça aldım ve incelemeye başladım. Elimdeki eldivenler sayesinde parmak izim de kalmayacaktı. Gerçekten bunu yapabilir miydim?

- Hayır, ben senin gibi hayatımın aşkını daha fazla incitemem. Sen de Chaerin'in seni sevdiğini biliyordun ve onu incitmeyi tercih ettin. Sen bir korkaksın Kwon Jiyong.

Silahı eski yerine koydum ve hızlıca dışarıya çıktım. Taeyang, Chaerin'i sakinleştirmeye çalışıyordu ve yanlarına gelmemle dikkatini bana verdi. Olduğumuz yere giren sağlık ekiplerini ve polisleri görünce Taeyang'a baktım. Chaerin'i sağlık ekiplerine teslim edip benimle bahçede dolaşmaya başladı. Aklımdakileri okumuş olmalıydı, anormal bir şekilde sessizdi ve bana saygı duyduğunu böyle belli ediyordu. Arabasının önünde durduğumuzda, arabasından bir tabanca ve dosya çıkararak bana uzattı.

- Çok fazla sorgulama ve al. Ne yapman gerektiğini biliyorsun, onu canın pahasına koruyacağına ikna oldular.

Silahı ve dosyayı aldıktan sonra gülümsedim ve polis ekiplerinden birinin arabasına doğru yöneldim. Arabaya bindiğimde yüzümdeki gülümsemeyi silmeden polis memuru ile konuştum.

- Kim ailesinin evine gidiyoruz.

- Üzgünüm ama hangi sıfatla gittiğinizi sorabilir miyim? Eve sadece Bayan Kim'in personeli ve bildirdiği arkadaşları girebiliyor.

Derin bir nefes aldım ve arkama yaslandım. Zavallı adam bana garip bir şekilde bakıyordu. Dosyayı ona uzattım ve tekrardan gülümsedim.

- Korumasıyım.

Kaos hakkında dediklerimi unutun :D

Ne yazdığımı da hiç kontrol etmedim

Bodyguard | JenniexLisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin